MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Bakışlar | Bertan Rona

12 Video Bulunuyor

Bir medeniyet hakkındaki en büyük fikri belki de o medeniyetin sanatı verir. Bertan Rona, resimden müziğe kadar klasik batı sanatları ve sanatkarları üzerinden bir batı medeniyeti okuması yapıyor. Bu sanatları bizdeki karşılıklarıyla ele alıp Doğu-Batı medeniyetinin mukayesesini sanat fikri üzerinden yapıyor.

  • Harika Çocuk: Mozart - Bertan Rona | Bakışlar

    Harika Çocuk: Mozart - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Wolfgang Amadeus Mozart'tan bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Wolfgang Amadeus Mozart'ı anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Geçen hafta Johann Sebastian Bach'tan bahsetmiştik, bu hafta da bu diziyi devam ettirelim daha doğrusu bunu bir diziye dönüştürelim istedim ve yine klasik batı müziği olarak adlandırılan bu müziğin en önemli bestecilerin başında gelen Wolfgang Amadeus Mozart üzerinde durmak istiyorum... Mozart ile ilgili ne konuşabiliriz? Niye bu kadar popüler Mozart? Bence, şöyle söyleyeyim; dünyanın gelmiş geçmiş en popüler bestecisi kimdir? Michael Jackson mı, Mozart mı? Galiba Mozart :) Ben size Mozart'ın rakipsiz olduğu alanı söyleyeyim yani tek olduğu alanı söyleyeyim, o alan şu; bir besteci büyük bir besteci olabilir mesela Beethoven çok büyük bir bestecidir mesela Bach, en büyük besteci Bach'tır klasik batı müziğinde ama bestecilik başka bir şey, kişisel müzik becerileri biraz başka bir şey. Kişisel müzik becerileri ne demek? Allah vergisi yeteneklerle olağanüstü pratik uygulama yapabilmek demek. Bu konuda Mozart gerçek bir dahidir hatta Albert Schweitzer'in bir sözü var aynen şöyle diyor kelimesi kelimesine; "Gerçek dahiler göklere uzanırlar, Mozart ise gökten inmiştir." diyor... Mozart 35 yaşında öldü. Çok genç yaşta vefat ettiğini biliyoruz Mozart'ın zaten yapısı da öyle çocuk ruhlu, savurgan, parayı elinde tutabilecek biri değil mesela maddi olarak sıkıntısı var, borçları var para alıyor bir yerden, bir opera bestelemiş mesela diyorlar ki sana paranı vereceğiz karşılığında operayı besteliyor, parasını alıyor ne yapması lazım, borçlarını kapatması lazım sen tut git bütün parayı işte kırmızı bir ceket görmüş, çok beğenmiş ona veriyor mesela cekete veriyor... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Besteleri Esnafa Kese Kağıdı Olarak Satıldı - Bertan Rona | Bakışlar

    Besteleri Esnafa Kese Kağıdı Olarak Satıldı - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Johann Sebastian Bach'tan bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Johann Sebastian Bach'ı anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Bu hafta MyMecra'da, Bakışlar'da Johann Sebastian Bach üzerine konuşmak istiyorum. Hangi Bach bu? Klasik batı müziğinin gelmiş geçmiş en büyük bestecisi olan Bach. Bu soru bana çok sorulmuştur hayatım boyunca, ya hocam biz de dinliyoruz ama işte Vivaldi'dir, Beethoven'dır herkes ne dinliyorsa bizde bunları dinliyoruz, ya bu işin aslı, esası daha doğrusu en büyüğü kim? En büyük besteci kim? Mozart mı? Mozart gerçekten söylendiği kadar büyük bir besteci mi? Ya da Beethoven mı? Kim? diye sorulur. Size hemen şunu söyleyeyim, baştan kesin cevabı veriyorum. Yani dünyada bu gün bir anket yapılsa bütün müzisyenler arasında, gelmiş geçmiş en büyük klasik batı müziği bestecisi kim diye çıkacak cevap bellidir, kesindir. Size söylüyorum, sırrı paylaşıyorum yani sizinle, meslek sırrını... Johann Sebastian Bach gelmiş geçmiş en büyük besteci olarak kabul edilir. Şimdi bunu tabi sebepleri var, teknik meseleler bunlar, onlara çok girmeyeceğim. Ben daha ziyade Bach'ın hayatındaki bazı ayrıntılardan söz etmek istiyorum size. Öncelikle şunu söyleyelim, Bach'ın gençliğinde, çocukluğunda müzik öğrenebilmek için gerçekten çok ilginç çarelere başvurduğunu görüyoruz. Öncelikle şunu ifade edelim, tarihte soyadı Bach olan bizim bildiğimiz 60 kişi var. Bunlar çok büyük bir müzisyen aile hatta o bölgede, Almanya'nın o bölgesinde müzisyen kelimesi kullanılmazmış Bach denirmiş, Bach'lar denirmiş müzisyenlere bu derece kalabalık ve hemen hemen tamamı müzikle uğraşırmış. Kimi besteci, kimi başka alanlarda ama hepsi müzik ile ilgili olan insanlar. Tabi Bach'ta bunların zirvesi olarak karşımıza çıkıyor. 1685 yılında doğdu Bach onu da belirtelim. 1750'de vefat etti... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Ruh Neden Bilinmez? - Bertan Rona | Bakışlar

    Ruh Neden Bilinmez? - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” uzun bir aranın ardından düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde "Ruh" meselesinden bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde ruh konusunu anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Bugün sizlere her hafta olduğu gibi yeni bir konudan bahsetmek istiyorum. Bu konu aslında biraz riskli bir konu, üzerinde konuşması güç olan bir konu hatta konuşup konuşmamaya gerek var mıdır, yok mudur tartışılmış bir konu. Nedir bu konu? Ruh. Mesele bu, konumuz bu... Ruh çok fazla ama çok fazla bilinmez addedilmiştir bir cevher olarak yani ruhun ne olduğu, yapısı, keyfiyeti yani özellikleri üzerinde pek çok tartışma olmuştu. Tabi bu tartışmalar göz önünde bulundurulduğunda altta yatanın bir ayet olduğunu biz görüyoruz. Ayet şöyle diyor; "Ruh Rabbimin emrindendir. İlimden size sadece pek az şey verilmiştir." Bu ayet dolayısıyla ruhun bilinemeyeceği, ruh ile ilgili bilginin insana tamamen kapalı olduğu düşünülmüştür geniş manada ancak tabi ayetlerin nüzul sebepleri var... Müfessirlerimiz bu konuda pek çok şey yazmıştır o eserlere bizlerde sıklıkla müracat ederiz, bakarız, aydınlanırız, öğreniriz. Burada biz biliyoruz ki bu ayetin nüzul sebebinde söz konusu yahudiler var. Ruh ile ilgili Peygamberimize (s.a.v) soru soran yahudilere cevaben de ki; "Ruh Rabbimin emrindendir. İlimden size sadece pek az şey verilmiştir." Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Dairenin Hayatımızdaki Yeri - Bertan Rona | Bakışlar

    Dairenin Hayatımızdaki Yeri - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile "Bakışlar" düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde bir sembolden, daireden bahsediyor. Her hafta başka konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran başka Bertan Rona bu bölümde daire sembolünü anlatıyor. Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde başlıca şunları söyledi; Bu haftaki programımızda sizlere bir sembolden bahsetmek istiyorum. Bu sembol, daire... Tabi öncesinde semboller üzerine bir kaç şey söylemek lazım. Çok çok çok kısa ifade etmek gerekirse, sembol elbette hepinizin bildiği üzere bir işarettir, bir şeye işarettir ama her şeyden önce bir özelliği vardır, o işaret ettiği şeyi aynı zamanda kamufle eder sembol çünkü kendisi bir kısaltımdır, bir özettir bu açıdan bakıldığında semboller çok ilginç şeylerdir ve insan açısından, özellikle medeniyetimiz açısından genel manada bakıldığında çok özel, çok anlamlı bir yerde durur semboller. Daire de bunlardan biri ve belki de üzerine en çok gidilmiş olan, kendisine en fazla anlam yüklenmiş olan sembollerin başında gelir daire... İnsanlar daireye neden bu kadar anlam yüklemiş olabilirler? Öncelikle çok çok eski çağlara gidelim ve insanların tabiata dair, hayata dair gözlemlerine bakalım... Bu bahis önemlidir çünkü insan önce karşısındakini görür, karşısında bir varlık olduğunu anlayınca sonra kendine yönelir çünkü sen varsa ben de vardır ve daha sonra o gelir yani dil bizi biraz aldatıyor açıkçası... Ben, sen, o diye hep öğreniriz ya okullarda küçüklükten itibaren aslında belki de sen, ben, o demek daha doğru bebeğin annesini görmek gibi tıpkı... İnsanlar tabiata baktıklarında söylediğim gibi yani o seni il defa algıladıklarında bir şeyi fark etmişler, sürekli bir hareket, sürekli bir değişim bildiğimiz üzere devam etmekte ancak tespit burada başlıyor işte bu değişimin içerisinde değişmeden kalan bazı şeyler var. Bunu güneşin günlük hareketinden yola çıkarak tespit edebilirsiniz, yıldızların yıllık hareketinden ve yine dünyanın güneşin etrafındaki yıllık hareketinden yola çıkarak anlamlandırabilirsiniz... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Her Rengin Bir Manası Vardır - Bertan Rona | Bakışlar

    Her Rengin Bir Manası Vardır - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde enteresan bir konudan, renklerden bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde renkleri anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Bu bölümde bahsedeceğimiz konu biraz enteresan. Renkler. Bazı renkler üzerinde konuşacağız. Renk nedir? Genel manada bunun üzerinde duracağız. Öncelikle şunu ifade etmek lazım başlarken, biz doğu toplumları olarak hep söylenir ya biz göz medeniyeti değil, söz medeniyetiyiz diye hakikaten de öyledir şöyle bir düşündüğünüz zaman doğu toplumlarında genel olarak belki İslam’da buna dahil edilebilir… Bu toplumlarda şiir ön plandadır, musiki ön plandadır. Avrupalı toplumlarda ise, batıda ise baktığımızda resmin, heykelin, görsel sanatların aslında görsel sanatlar diyoruz ama belki de sanat demek lazım çünkü sanatla edebiyatı ayırmak gerekir çoğu kere… Bir üst kavram olarak sanat hepsini belki karşılayabilir özellikle günümüzde ama işin aslına bakacak olursak sanat maddeye şekil verme işidir genel manada. Bugün Floransa’da gezdiğiniz zaman maddeye şekil verildiğini görürsünüz. Ne demek bu? Her taraf heykel, her taraf mimari eserler, kaldırımlar bile döşenmiş hatta o kadar ki ağaç bile göremezsiniz yani tabiata çok müdahale edilmiştir. Eşyaya şekil vermek, sanat genel manada budur, resimde budur ama edebiyata baktığımızda eşyayla doğrudan şekil verme ilişkisi içerisine girmediğini görüyoruz sanatkarın o bakımdan edebiyatçı demek daha doğru… Müzik ise daha da başka bir şey… O bakımdan eski dergilerde ne yazardı? Üç aylık kültür, sanat, edebiyat dergisi yani böyle bir ayrıma gidilmişti… Batıda hakikaten göz, doğuda ise söz ama göz ve söz neyi ifade ediyor diye baktığımızda tabi burada şu var, söz dediğimiz şey biraz şundan kaynaklanıyor olabilir ekvatora doğru gidildikçe yani güneye doğru inildikçe dünyada, ki aslında bugün Ortadoğu dediğimiz bölge Avrupa’ya göre Güney’de ve Güneydoğu’da kalıyor. Bu bölgede dünyanın kendi ekseni etrafında dönüş hızı yüksek olduğu için bu taraflarda insanların gündelik hayatlarında daha kuvvetli bir zaman algıları var… Renkte hayatın içinde, çizgide hayatın içinde ikisi birbirini tamamlamakta. Renk nedir diye baktığımızda, renk aslında tabiatın kendisidir. Doğada, tabiatta zaten zatında bulunandır, sonradan eklenen bir şey değil ama çizgi tam olarak öyle bir şey değil galiba… Çizgi, bir anlamda spekülasyon. Çizgi böler, çizgi parçalar, çizgi sınırlandırır ve mülkiyet konusu yapar. Bu yönüyle daha erildir çizgi. Renkler ise hayatın kendisini ifade eder… Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Osmanlı Başka Kültürlere Nasıl Yaklaşıyordu? - Bertan Rona | Bakışlar

    Osmanlı Başka Kültürlere Nasıl Yaklaşıyordu? - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile "Bakışlar" düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde "Anadolu" üzerine konuşuyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Anadolu'yu anlatıyor. Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları söyledi; Bu bölümde sizlerle Anadolu üzerine biraz konuşmak istiyorum. Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tarih bilinci açısından şöyle bir yoklanacak olsak zannediyorum hemen herkes bu ülkenin, bu devletin ya da Osmanlı bakiyesi olduğunu söyleyecektir yani bizim tarih bilincimiz ki eğer varsa burada bir tenkit yöneltmiş olalım çünkü tarih bilinci bence çok zayıf bir toplumuz. Var oldu kadarıyla diyelim tarih bilincimiz ancak Osmanlı'yla sınırlı, onun ötesine geçmiyor. Antik medeniyetler, anadoluda var olmuş antik kültürler şöyle bir tarafa dursun ben Selçuklu'nun da ciddi anlamda ıskalandığının kanaatindeyim... Bizim bakiyesi olduğumuzu söylediğimiz Osmanlı yani ecdadımız dediğimiz Osmanlı, kendinden başka kültürlere, medeniyetlere nasıl yaklaşıyordu acaba? Pek bizim gibi yaklaştığı söylenemez. Osmanlı söz konusu olduğunda çok daha cihangir ya da kozmopolit bir bakış açısıyla karşılaşıyoruz. Osmanlı, ele geçirdiği, elde ettiği, feth ettiği her türlü ülkeyle barışıktı. Bu ülkelerin kültürlerine mesafeli değildi, onları bir süre sonra sıcak yaklaştığı için kendine ait kılabiliyordu yani kendinin organik bir parçası haline getirebiliyordu, ciddi anlamda içselleştirebiliyordu. Belki de imparatorluğun o kadar uzun süre ayakta kalmasının da anahtar noktalarından bir tanesidir... Bu meseleler ile ilgili belki ayrı bir bölüm yaparız Bakışlar'da o nedenle şimdilik burayı geçelim ve biz kadim Anadolu'ya gelelim. Selçuklu falan şöyle dursun bize daha da uzak olan hatta uzak olmak bir tarafa dursun sıklıkla, kullanılan dil itibariyle Antik Yunan Medeniyeti içerisinde değerlendirdiğimiz bu antik Anadolu'ya bir bakalım... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Anlam Parçada Değil Bütündedir - Bertan Rona | Bakışlar

    Anlam Parçada Değil Bütündedir - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde “İkra ne demek?” sorusunu cevaplıyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde “İkra” kelimesine açıklık getiriyor. Bertan Rona, Bakışlar’ın bu bölümünde başlıca şunları söyledi; İkra, Hz. Peygamber’e gelen ilk emir, ilk vahiy. İkra oku demek fakat burada ilginç bir şey var Cibril’in oku vahyine, bunu dile getirmesine karşılık Hz. Peygamber’in verdiği cevap çok ilginç, burada Resulullah ben okuma bilenlerden değilim diyor. İlginç olan şey ne? O da şu, sokakta hiç tanımadığınız biri size birden bire oku dese ne dersiniz? Elinde de herhangi bir şey yok, size bir metin gösteriyor değil, kitap gösteriyor değil yani burayı oku demiyor elinde hiçbir şey yok sadece sizin gözlerinize bakarak oku diyor. Bu durumda siz şunu dersiniz, ne okuyayım? Fakat cevap böyle değil, Hz. Peygamber’in cevabı; ne okuyayım değil, ben okuma bilenlerden değilim şeklinde. Biz Cebrail ‘in (a.s) herhangi bir şekilde tablet, bir varak, bir deri, bir parşömen yani üzerinde yazı olan herhangi bir şey getirmediğini biliyoruz dolayısıyla buradan çıkaracağımız ilk sonuç Hz. Peygamber kesinlikle kendisinden neyi okumasının istendiğini biliyordu yani Cebrail ona oku dediği zaman, benim kanaatim neyi kastettiğini anlamıştı çünkü öyle olmasaydı ne okuyayım diye sorardı çünkü yazılı bir şey yok. Tabi uzun bir konu bu, biz doğrudan kelimeye gelelim, ikra meselesine gelelim. Ne demek? Oku demek, böyle biliyoruz. Bu anlamları arttıran bazı alimler olmuş vs… Fakat bu okumak, nasıl bir okumak? Burada önemli bir tespit şu, okumak söylemek anlamına da gelir. Türkçe açısından bakacak olursak mesela maval okuma bana ya da masal okuma, türkü okumak… Bu açıdan baktığımızda burada ki okumanın aslında söylemek anlamına geldiğini görürüz. Anlam içeriklerinden, demek ki bir tanesi söylemek… Öte yandan bir anlamı daha var o da davet etmek. Bunu da biliyoruz. Nerden biliyoruz? Meydan okumaktan biliyoruz. Aslında meydan okumak tabiri, kalıplaşmış bir ifade bu yani meydana çağırmak, hadi gel bakalım burası er meydanı diye davet etmek… Anadolu köylerinde bildiğim kadarıyla bazı yerlerde hala düğün için davetiye götüren kişiye okuyucu veya okutucu derler çünkü davetçi o aslında davet etmiş oluyor. Bu arada davet etmek çağırmaktır. Dikkat edin türkü çığırmak veya türkü çağırmak da diyoruz. Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Önce Söz Vardı - Bertan Rona | Bakışlar

    Önce Söz Vardı - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde dil biliminden bahsediliyor. Her hafta başka konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde küçük görünen ama aslında önemli bir hadiseden, dil biliminden bahsediyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Dil, bir üst yapı kurumu açık konuşmak gerekirse ve dolayısıyla toplumların maddi hayatlarından bu kapsamda ekonomik ilişkilerden bağımsız bir dil telakkisi bizi hataya düşürecektir. İnsanların yaşadığı şekilde biz konuştuklarını biliyoruz, konuştukları şekilde yaşadıklarını değil. Tarih, toplumların tarihi, kültür tarihi ve aynı zamanda dil ile ilgili çalışmalar bize açıkçası bunu gösteriyor. Sıklıkla söylenen bir söz vardır ve şöyle söylenir: Düşündüğün gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi düşünürsün. Bu söz tabi ferdi manada bakıldığında, tek tek insanlar açısından düşünüldüğünde doğru bir sözdür. İnsanlar aslında düşündükleri gibi yaşamazlar genellikle yaşadıkları gibi düşünürler. Bunu Alman düşünürü, Alman idealizminin zirvesi diyebileceğimiz Hegel ifade etmiş, şöyle diyor: Bir sarayda, bir kulübede düşünüldüğünden daha farklı düşünülür diyor. Hakikaten de böyledir. Siz orta çağ avrupasında bir şatoda, bir sarayda aristokrasi mensubu olarak dünyaya geldiyseniz, elbette ki bilinç düzeyiniz, hayata bakış açınız, kullandığınız dil yani diliniz daha doğrusu buna göre şekillenecektir ama bir köylü ailesinde dünyaya geldiyseniz bilinciniz de ona göre olacaktır. Söz her şeyin başı ama dikkat edin sözün aslında bir manası olduğu gibi bir de ses boyutu var o da onun akustik fiziksel boyutu yani ses olmadan söz olmuyor yine ses ve mananın birleşmesi aslında. O bakımdan belki çok manadan uzaklaşmış olanlar manasız konuşanlar, çok yüksek sesle konuşurlar belki de genel olarak baktığımızda. Sadakat. Sadakat dediğimizde bugün özellikle çiftlerin, eşlerin birbirlerine bağlılıkları anlaşılıyor özellikle de bedensel bağlılıkları anlaşılmakta. Oysa ki sıdk çok başka bir kavram… Reşit. 18 yaşını dolduran herkes reşit artık. Oysa rüşd bu mu? Gerçekten rüşd bu mudur? Rüşd aslında bir varlığın yaradılış amacına ulaşmasıdır… Vücud. Vücudunu göster desek sokaktaki insanlar yüzde doksanı bedenlerini gösterecektir. Oysa ki vücud varlık demek… Mesela sevişmek… 19970’li yılların türk filmlerine baktığınız zaman şöyle replikler görürsünüz; “Sevişerek evlendik”, “Seviyor musun sen bu delikanlıyı? -Aa ne demek canım tabii ki sevişiyoruz.” Burada aslında gülmek-gülüşmek gibi, konmak-konuşmak gibi bir karşılıklılık var. İki kişinin birbirini sevmesi gibi, karşılıklı olursa sevişmek. Fakat bugün yine tamamen bedensel alana çekilmiş… Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Tarihte Bilinen 60 Bach Var - Bertan Rona | Bakışlar

    Tarihte Bilinen 60 Bach Var - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile "Bakışlar" düşündürmeye kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Johann Sebastian Bach'ın Kahve Kantatı eserinden bahsediliyor. Her hafta başka konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Johann Sebastian Bach'ın Kahve Kantatı'ndan bahsediyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Bu bölümde hem bizden, hem de avrupadan diyebileceğimiz bir konuyu anlatmak isterim. Bu konu ünlü Alman besteci, genel manada çok sesli müziğin en büyük bestecisi kabul edilen Johann Sebastian Bach ve onun çok ünlü bir eseri; "Kahve Kantatı" Son derece ilginç bir Kantat yani bir sahne eseri aslında. İşin içinde pek oyun yok. Bugün her ne kadar opera gibi temsil edilsede bu eser gerçekte söz ve müziğin buluşmasından oluşan bir yapıt. Johann Sebastian Bach, klasik batı müziği olarak adlandırılan müziğin en büyük bestecisi belkide. Bugün bir anket yapsanız en büyük besteci kim diye Johann Sebastian Bach çıkar muhtemelen. Bach'ın ailesi aslında musikişinas bir aile. Tarihte bilinen 60 Bach var yani soyadı Bach olan, bu aileden olan 60 kişi yaşamış. Bunlardan 53 müzisyen sadece 7 tanesi müzisyen değil. Müziği aile mesleği olarak yapıyorlar. Bütün bu birikimin Johann Sebastian Bach'ta zirve yaptığını ve onun büyük bestekarlığının buna bağlı olduğunu söyleyen müzikologlar vardır. Bach, yazdığı eserlerin çok büyük bir kısmında dini konuları tercih ediyor. Din dışı müzik batıda ve doğuda, bizde çok yeni bir olaydır. Yani modernitenin armağan ettiği bir şeydir. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İz Var Ama İz Bırakan Yok - Bertan Rona | Bakışlar

    İz Var Ama İz Bırakan Yok - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile Bakışlar yeni bölümüyle My Mecra 'da devam ediyor. Bu bölümde Bertan Rona iz kavramını anlattı. Bütün Mesele Hz. Musa'nın aldığı emirlerle başlıyor dedi. ve Bertan Rona yine programın devamında... Felsefede Hz. Musa ile ilgili bir diyalog geçmektedir.Hz. Musa peygamberlik görevini aldıktan sonra Tanrı benim kavmim senin adını sorduklarında ne diyeyim diyor. Bunu üzerine Tanrı şöyle diyor; Odur dersin. İbranice okunuşu 'yehova' bizim iyi bildiğimiz 'ya o olan' demektir. Bu felsefe tarihi akımından idealizmin kendisini gösterdiği ana nokta. Felsefe tarihinde kim ne söylemişse iki kamptan birine aittir. Tanrının Odur dersin ifadesindeki '-dur' çok önemli. İnsanlar en başından beri şunu düşünmüşler. Bir nesnenin, bir kalemin boyu, ağırlığı nitelikleri tamamen değişebilir. Nitelikler değiştiğine göre aslı bu değildir diye düşünmüşler. Niteliklerinden soyarsak geriye ne kalır, materyalistlere göre bir şey kalmaz, idealistlere göre bir şey kalmaz. Allah'ın hiç değişmeyen varlığı o ne dir biliyor musunuz? O bir ek fiildir. İşte o '-dır'.. Felsefe tarihinde idealizmin il defa göründüğü yer ve Platon'un bundan çok aldığı görüşler var. Bütün kainatın Allah'ın bir izi olup olmadığı düşüncesi. İz çok özel bir şeydir. İz varlık ile yokluğun çok özel bileşimidir. Yunus Emre yunusu durur benim adım... durmak ne demek? My Name is yunus... buradaki 'is' bir şeye işaret eden demektir. İz, koku, gölge, toz hepsi birbiriyle ilgilidir. Koku için esans diyoruz. Aslında ilginç varlığın özü demektir. Cennet'te Allah'ın temaşa edilip edilemeyeceği de buna dahildir. Rakım Elkutlu 'nun 'Muheyya Oldum' şarkısı da böyle anlatır... Umberto Eco diyor ki korku filmlerini çok severiz çünkü bize kainata baktığımızda sorduğumuz soruların aynısını sordurur. Modern bilimde neden sorusu yoktur, nasıl sorusu vardır. Opera kainatı çok güzel anlatıyor. Bütün işlerin toplamı demektir. Eski kadim demektir, kadim Allah'ın sıfatıdır. Yaşanmışlığın olduğu yerde iz vardır. dedi... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İlmi Kitaplardan Öğrenebilirsin ama İrfan Başka Bir Şeydir - Bertan Rona | Bakışlar

    İlmi Kitaplardan Öğrenebilirsin ama İrfan Başka Bir Şeydir - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ‘nın hazırlayıp sunduğu Bakışlar ‘ın bu bölümünde ‘Sübhan’ kavramı konuşuluyor. Bu bölümde Bertan Rona; Kainatta her şey hareket halindedir. Peki bu hareket nereden gelir? Bir başka nesneden gelir.. Bu zinciri geriye doğru sardırsak bize bir ilk hareket ettirici lazım. Felsefede, kainatta hareket eden her şeyin canlı olduğu kanaati oluşmuştur. Hareket mekanik ve diyalektik olmak üzere ikiye ayrılır. Heraklitos durağan gördüğünüz şeyler de hareket halindedir demiştir. Yunancada otokrator manasına gelen bir kelime vardır. Sübhan hareket ettiren manasına da gelir. Hareketi var eden de demektir. Allah’ın gücü ıskalanan konudur. Hûda: Gücü kendisinden gelen demektir. Tanrı içinde kullanılır, din adamı içinde kullanılır. Otantik: efendi demektir. Efendi adama aynı zamanda çelebi de deriz. Çelebi, çalab, lord, huda, tanrı ile aynı köktendir. Din adamı, yönetici tanrı kökünden alınmış isimler olmuştur, tarih boyunca. Kan, gen, soy, cin aynı köktendir. Ehli tahkik demiş ki; İnanarak besmele çeken dağları yerinden oynatabilir. İlim amele tabidir. Allah’ın amelleri yoktur fiilleri vardır. Allah karar vermez, takdir eder. Akıl parçaları birleştirip sonuca gitmektir. Bundan dolayı Allah’ın akıllı olduğundan bahsedemeyiz. Piyano çalmak neden kitaplardan öğrenilemez, çünkü bu beceri ile de ilgiliidir.. Kutsal kitapların Resulsüz, tek başına gönderilmemesinin hikmeti burada gizlidir. Kuran’ı Kerim’de görsellik tarifi olamaz. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Marifet Gören Kişide - Bertan Rona | Bakışlar

    Marifet Gören Kişide - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile Bakışlar My Mecra ‘da başladı. Programın ismi neden ‘Bakışlar’ Bertan Rona bu bölümde bunu açıklıyor. Görmek ile anlamak arasındaki ilişkiyi açıyor hoca. Nazar ne demektir? Nazariye ne demektir? Nazar ve nazariye arasındaki ilişkiye değiniyor Bertan Rona. Meşayi kavramının hem görmek hem de yürümek manasına geldiğini anlatıyor. Program içerisinde bağlantı kurularak Hz. Ali ‘nin bir sözüne yer veriliyor. Nedir o söz? ‘Akıllı sustuğunda tefekkür eder, konuştuğunda zikreder baktığında ibret alır. ‘ Görmenin, bakmanın ve bakarak anlamanın tarih boyunca görmekle sınırlandırılmaya çalışıldığı bir vakadır tespitinde bulunuyor ve bunu açıyor Bertan Rona. Bertan Rona’nın program içerisinde zihnimize kazınan bazı sözleri ve alıntıları ise; Baktığımızda gördüğümüz kendi yorumumuzdur. Tarih bir insanın görmesinin ve bakmasının sınırlandırılmasıdır da. Peki Nazar ber kadem ne demek? Bakmanın her zaman bir adabı vardır. Perspektif sizin bulunduğunuz noktaya göre nesneyi tanımlar. Herkesin bir kanaati olduğu toplumlarda bilginin nesnelliği tartışılır. Putperestlik biçimciliktir. İnsan ilk etapta içeriği değil biçimi algılar. Hz. Mevlana: Sen önce Kuran’ı tefsir etme, sen önce sadrını tefsir et. Tefsir ile tevil arasındaki fark nedir? Cemil Meriç: Hakikati imanın dışında arayanlar absürtü buldular. Olay nesne ilişki yığınına baktığınız tevhidi görmezseniz size absürt gelir. Hz. Ali’ye soruyorlar; ‘Sana Kur’an dışında başka bir şey verildi mi?’ Hz. Ali nasıl bakıyordu? Mesele gören kişide. Aziz Augustinus: Başkalarının günahıyla aziz olamazsın. ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ ne demek? Bu neye işarettir? Zahir ile batın arasındaki fark bize göredir. Ben kimim sorusu önemlidir ama ben neyim sorusu çok daha beteridir… Daha bir çok tespit bu programda satır satır işlendi… Gelin, Beraber Yürüyelim...