MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Kendi Gökkubbemiz | İbrahim Kalın

12 Video Bulunuyor

16 devlet kurmuş, İslam medeniyetinin Osmanlı yorumuna ev sahipliği yapmış bir yurdun çocuklarıyız. Bir vakitler bizim bizi tarif ederken ortaya koyduğumuz kavramlarımız vardı. Nasip, aşk, bereket, akıl gibi... Ne zaman ki bu kavramlar hayatımızdan çekildi biz bizden uzağa düştük. Kim olduğumuzu hatırlayalım diye bizim kavramlarımız üzerinden Prof. Dr. İbrahim Kalın bu programda bizim tasavvurumuzun okumasını yapıyor.

  • Taş da Varlıktan Bir Pay Almaktadır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Taş da Varlıktan Bir Pay Almaktadır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Müzik ve Varlık" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; İbrahim Kalın: Cinuçen Tanrıkorur Hoca konser verdiğinde Türk müziğini, sanat müziğini ve değişik türlerini de anlatmayı severdi. Okuyacağı eserin, bestenin hikayesini anlatırdı, makamını anlatırdı, duygusunu anlatırdı. Sözün manasını ve hikayesini anlatırdı. Onları anlatmayı severdi ve bu faaliyetine yani bu konser içinde bunu anlatmaya konserans derdi. Konferansla konseri birleştiren bir üslubu, tarzı vardı. Bazen ihtiyaç var diyorum buna. Çünkü bazen biz müziğe haksızlık edip onu sadece eğlence gibi tasvir ediyoruz zihnimizde. Elbette öyle bir tarafı vardır yani insanın gönlünü ferahlatan bir tarafı vardır, hafifletici bir tarafı elbette vardır. Ona göre de müzik vardır ama eğlenceden ibaret değildir, eğlenceye indirgenemeyecek kadar yüce duyguları, yüksek duyguları da ifade etme kabiliyetine sahip olan bir sanat tarzıdır. O yüzden müziğe böyle bir eğlence gibi bakmak yerine ifade ettiğim manayı içimize alıp özümseyip onunla varlığımıza bir şey katmaya çalışmak bana daha anlamlı geliyor... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Veysel Hep Aşkla Söyledi - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Veysel Hep Aşkla Söyledi - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Âşık Veysel ve Dil" üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Geçen bölüm aşkı konuştuk. Bu bölüm "Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece" diye başlayacağım. Dedem ilkokul mezunuydu ama gecenin bir yarısı bana Âşık Veysel'den şiirler okurdu. Şiire olan sevgimin bir vesilesi belki de budur. İbrahim Kalın: Ne güzel bir vesile. Hele ki Aşık Veysel'den böyle badelenmek -eski tabirle- herkese nasip olacak bir şey değil. Bade de çok önemli biliyosun ki bizim halk müziği geleneğinde bazı şairler ve ozanlar badelidir yani onlara söz kabiliyeti, ustalığı verilmiştir. Onu mutlaka bir ustayla birlikte çalışır oradan bir şey alır ama ondan sonra onu öyle bir büyütür ki kendisi bir çınara dönüşür Âşık Veysel'de olduğu gibi. Bir de "Âşık" Veysel ne kadar güzel değil mi? Şair Veysel değil, Ozan Veysel değil, şarkıcı türkücü zaten hâşâ olmaz da; ne kadar güzel değil mi? Âşık" Veysel. Çünkü ne söylediyse aşk ile söyledi... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Usul Esastan Önce Gelir - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Usul Esastan Önce Gelir - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Aşk" kavramı üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Efendim hem ümmet-i muhammed hem MyMecra çalışanlarının ekserisi diyorlar ki: "Hocam bu kadar geldi gitti ve onunla bir defa bile aşka dair konuşmadınız. Aşk deyince İbrahim Kalın'ın gönlüne neler gelir, biz onu merak ederiz." diyorlar. Elçiye zeval olmaz. İbrahim Kalın: Belki bunun en iyi cevabını İbn Arabî Hazretleri vermiş. "İlâhî Aşk" kitabında aşkın üç türünden bahseder ama bunları ayırmaz kesin kategorilerle birbirinden. Tabî aşktan bahseder. Bir anlamda eşyanın birbirini cezbetmesidir bu. İkincisi insânî aşktır. İnsanın insana duyduğu ve insanın diğer varlıklara duyduğu aşk, bağlanma duygusu. Üçüncüsü de ilâhî aşktır. Bütün bunların üzerinde hepsinin kaynağı, membaı olan aşktan bahseder. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Dünya Hem Perdedir Hem Ayna - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Dünya Hem Perdedir Hem Ayna - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "dünyadadır ama dünyadan değildir" sözü üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Dünyanın meselelerini iki bölümdür çözmeye çalışıyoruz ama bir de insanın meseleleri var ona dair bir şey soracağım. Programların birinde demiştiniz ki yoklukla imtihanı verdik ama varlık imtihanını verebiliyor muyuz emin değilim dediniz. Dışarıda ayartıcı bir dünya var... Daha güzeline sahip ol, daha iyisini al, sen hepsine layıksın, araban şu olsun, evin böyle olsun filan diyor... Müslümanca duruş... Mesela Nuri Pakdil abi anti kapitalist diye kendisini tarif ederdi. Biraz bunu ihtiva ediyor sanki... İnsan ne yapar da buraya gelir? Ne yaparsak eşyaya, dünyaya, maddeye karşı müslümanca bir duruş sergilemiş olabiliriz? İbrahim Kalın: Meşhur bir söz vardır biliyorsunuz arifler söylemiştir sufiler için; dünyadadır ama dünyadan değildir. Dünyada olup dünyadan olmamak... Dünyalı olmamak önemli. Dünyada olduğumuzu unutmadan bizim serüvenimiz burada, bizim imtihan dünyamız burada. bize bu kadar nimetin ikramı yapıldığı yer burası bunları göz ardı etmeyelim çünkü dünya dediğimiz şeyde metafizik anlamda aynı anda hem Cenab-ı Hakk'a bir ayna tutan hem de onu perdeleyen bir hakikattir. Ona ayna tutar çünkü onun tecellisidir. Her baktığımız, gördüğümüz şey onun yaratıcı iradesinin neticesinde ortaya çıkmıştır ve onlardan hareketle biz yaratıcıya gideriz, o bağ zaten içimizde varsa o bağı kuvvetlendiririz. Ama dünya aynı zamanda bir perdedir... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Daha Adil Bir Dünya Mümkün - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Daha Adil Bir Dünya Mümkün - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Batı, Kriz ve Küresel" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam merhaba, tekrar hoş geldiniz. Bir önceki bölümde mühim bir mevzuu sorduk onun mukaddimesi babında çok tatlı bir girizgah yaptık ama yarım kalan kısımlar vardı oradan devam etmek isterim... Önceki bölümü bunu setrettikten sonra seyredecekler kısaca özetleyecek olursak; Dünya bir çıkmazın içinde. Buraya bir söz söylenmesi lazım. Yeni bir söze yeni bir teklife muhtaç. Batı tecrübesi bunu söyleyebilir mi demiştik, biz söyleyebilir miyiz kısmında da eylemin öznesi olmak bahsinden hareketle artık oraya doğru geliyoruz demiştik. Oradan devam edecek olursak ve batı tecrübesi ile başlayalım lütfen... Batı tecrübesi dünyanın mevcut sıkıntılarına çare üretebilecek durumda mı? İbrahim Kalın: Merhabalar. Hoş bulduk, teşekkür ederim. Dünyadaki mevcut küresel krizlerin ortaya çıkışında batının kurduğu sistemin çok büyük bir payı var. İşlememesi, krizlere girmesi, tökezlemesi... Fakat batı bu krizlere dönem dönem çözüm üretebilecek bir dinamizm ve enerjiyi de üretme kabiliyetine sahip, bunu da göz ardı etmeyelim. Bazen deniyor ya batı çöktü, bitti, herşey tükendi... Yok, öyle değil. Kriz var ama bu krizi yönetebilecek, bunu aşabilecek bir kabiliyeti de gösteriyor, enerjiyi de çıkartıyor çünkü bu özelliği hala var. Üniversiteleri var, araştırma kurumları var, siyaseti var, başka kurumları var... Toynbee'nin çok güzel bir analizi var; 'Bir milletin, bir toplumun en ayırt edici özelliği onun etnik kimliği yahut bulunduğu coğrafya, bir takım maddi avantajları değil krizlere karşı cevap verme kabiliyetidir' diyor... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • 40 Sayısındaki Hikmet - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    40 Sayısındaki Hikmet - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Özne, Özgüven ve Modernleşme" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Gelirken dedim ki şunu mutlaka hocama sormam lazım çünkü 20 yıla yakın zamandır bizzat siyasetin içinde olarak dünyayı gözlemliyorsunuz, bürokrat bir entelektüel gözüyle bakıyorsunuz. Dünyada her birimizin gördüğü ve rahatsız olduğu bir takım şeyler var; savaşlar, adaletsizlikler, gelir dağılımı, dijitalleşme... Bir ton problem var. Batı bu işe bir çözüm bulabilir mi? Bu dünyanın bu gidişine bir dur diyecek bir teklifle gelebilir mi? Eğer gelemez diyecekseniz kim bu sözü söyleyebilir? Bu söz bizden çıkar mı? İbrahim Kalın: Hoş bulduk, teşekkür ederim. Eğer meseleyi doğru tanımlarsak ve sahiplenirsek buna çözüm üretiriz. Biz uzun süredir özne olma irademizi ve özgüvenimizi yitirdiğimiz için meseleleri uzaktan takip edip tespitini yapıp onu bir kenara bırakıp kendi dünyamıza çekiliyoruz... Halbuki bir meseleyi ortaya koyduysanız yani bu küresel adalet meselesi olabilir, bu sağlıkla ilgili bir sorun olabilir, bu fakirlikle ilgili bir sorun olabilir yahut insanların hayatında başka bir mesele de olabilir... Sorunu tanımladıktan sonra sahiplenip bir özne olma bilinciyle üzerine gitmek işin sırrı, işin aslı burada. Bizim çarpık modernleşme tarihimizin geride bıraktığı tortulardan bir tanesi bizim özne olma bilincimizi ve özgüvenimizi elimizden aldı. Yani uzun süre bize yapamazsın, edemezsin, yaptırmazlar, bunlara bizim aklımız yetmez telkini yapıdı... Mesela Türkiye'de uzun yıllar bize uçağınızı yapamazsınız, arabanızı yapamazsınız, altyapınızı kuramazsınız vesaire vesaire dendi ve yaptırmadılar da işin bir de böyle gerçek bir tarafı var, yaptırmadılar gerçekten... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İyilerin Hikayesi Zayi Olmaz - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İyilerin Hikayesi Zayi Olmaz - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Hikaye, Yaratmak ve Alem" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Biz yarım kalan sohbetleri seviyoruz ya da bitmeyen sohbetleri mi seviyoruz desek daha doğru olacak... İbrahim Kalın: Hoş bulduk, teşekkür ederim. İyi sohbet bitmez. Hep yeni kapılar açılır... Şehrazat'ın hikayesini hepimiz biliyoruz ne azından mealen Binbir Gece Masalları'nda Şehrazat hayatta kalmak için her gün bir hikaye anlatmak zorundadır... Borges buradan hareketle diyor ki; "Ben hayatta ne yaptıysam Binbir Gece Masalları sayesinde yaptım. Bana Şehrazat diyin." O cümlesi üzerinde düşünürken dedim ki aslında hepimiz hayatta kalmak için bir hikaye anlatmak zorunda değil miyiz? Hayatımızı anlamlandırmak için, yaşadıklarımıza bir mana katmak için, bir bütünlük, bir yapı, bir çerçeve, bir pencere tutabilmek, bir ışık tutabilmek için bizimde aslında her gün bir hikaye anlatmamız gerekiyor. Hikaye kelimesini burada yaşadığımız, yaptığımız, ettiğimiz şeyin bir maksada doğru ilerlemesi manasında kullanıyorum. Bir yere doğru gidiyorsa hikaye oluyor öbür türlü detay oluyor, öbür türlü malumat oluyor, kronoloji oluyor, vakanüvistlik oluyor. O yüzden dilde bir şekilde ifade edilmeyen hiçbir şey gerçek manada var olmuyor. İfade şekli de bir hikayeye dönüştüğü zaman, bir sohbete dönüştüğü zaman, birbirine eklenerek devam ettiği zaman anlamlı hale geliyor... Öyle ki bundan dolayı tüm kutsal kitaplar kıssalar anlatırlar... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Emperyalizm Bitmedi Yüz Değiştirdi - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Emperyalizm Bitmedi Yüz Değiştirdi - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "İslam, Birlik ve Dijitalizm" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Gelirken şu meseleyi mutlaka hocama sormam lazım dedim oradan başlayacağım. Bazen şikayet ediyoruz hani biz niye müslümanlar olarak bir araya gelemiyoruz, niye farklılıklarımızı bir kenara bırakamıyoruz, ittihad-ı islam hayal mi, asla mı olmayacak? İslam dünyasını gezip, gören, yakından bilen birisi olarak niçin bir araya gelemiyoruz, nasıl bir araya gelebiliriz?... İbrahim Kalın: Hoş bulduk. Aslında bu işin özü kesrette vahdet neşvesini yakalamakta. Bazen biz birliği, beraberliği, ittihadı tek tiplik zannediyoruz. Birlik olmak, beraber olmak tek tipleşmek demek değil. Farklılıklarla birlikte bir arada olduğumuz zaman anlamlı hale geliyor. Fakat bu da bir yer extreme uçta yani ifrat ve tefrit noktasında... Birlik ve beraberliği sağlayacak bir zeminimiz yok. Böyle farklılıklar olmaya devam edecek. Etnik farklılıklar, mezhebi farklılıklar, coğrafi, siyasi, kültürel vs... Bu sefer başka bir dağılmanın içine gidiyoruz. Birlik ve beraberliği tek tiplik olarak anlamak yerine onu bir kesrette vahdet, çokluk içindeki birlik olarak algılamak, farklılıkları da insanı sonsuz, sonu gelmeyen bir kaosa, kargaşaya sevk eden bir şey olarak görmeyi bir kenara koyup bunların içinden birlik ve beraberliği ruhen, manen, fiziken, siyaseten ve diğer alanlarda sağlayacak bir perspektife ihtiyaç var... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Dostun Yolu Yolumuzdur - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Dostun Yolu Yolumuzdur - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "İkilik, Düalizm ve Tevhid" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Bu bölüm, geçen bölümden yarım bıraktığımız mevzuyu sorarak başlamak isterim müsadenizle. Hani tevhidin çocuklarıyız, olmaya gayret ediyoruz ama ikilikte yakamızı hiç bırakmıyor. Akıl, kalp, zahir, batın, dünya, ahiret, fizik, metafizik filan... Fizik, bugün gelinen noktada metafiziğin varlığını ispat etmeye memur bir hale geldi demişti bir fizikçi... Bu hadiseyi nasıl okuyorsunuz? Bununla başlayalım sonrasında daha önemli bir soru soracağım... İbrahim Kalın: Hoş bulduk. İlk kısımla ilgili işaret ettiğiniz nokta son derece önemli. İkilikle düalizm arasında bir fark var. İkiliği kabul etmek ile ikiciliğe (düalizme) savrulmak arasında çok önemli bir fark var. İslam düşünce geleneği ikiliğin hakikatini kabul eder; zahir batın, gece gündüz, sıcak soğuk, akıl kalp... Ama düalizm bu iki hakikati eşit varlık seviyesine getirerek bunların sürekli bir kavga yahut bir tahakküm ilişkisi içerisinde olduğunu iddia eder. Halbuki tevhid, ikilikleri aşarak teke, tek varlığa, vahdete ulaşmaktır. Dolayısıyla sıcağın soğuğun ötesinde dengeye ulaşmaktır, gecenin gündüzün ötesinde gündüze ulaşmaktır, güne ulaşmaktır, hakikate ulaşmaktır... İyilik kötülük vardır, iyi de vardır kötü de vardır ama nihayi olarak amaç iyiye gitmektir çünkü... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Akıl Ötesi Gerçeklik - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Akıl Ötesi Gerçeklik - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Varolmak ve Bulmak" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safalar getirdiniz. İbrahim Kalın: Hoş bulduk, sağolun. Serdar Tuncer: Geçen programı izleyenler Flanör olmak üzerine söyleştiğimizi fark edecekler, bilecekler. Orada bahsi geçen bir mevzu vardı beni etkiledi. Müsadenizle oradan devam edelim... Fotoğraf kendini bazen verir, bana verilmiştir dediniz. İnsan bazen kendisi çeker bazen de bir fotoğraf lütfedilir. Bu sadece fotoğrafta değil hayatın her sahasında... Geçen Ramazan Sadeddin Ökten hocayla konuşuyoruz, dedi ki; Nevâfil ile tanıştım. Nevâfilin ne olduğunu bilmeyen bir zat değildi, nevâfili olan da bir zattı ama tanıştı... Bizim tanışıklığımız sokakta geçerken merhabalaşmak gibi ama hocanın ifadesinden anladım ki nevâfil gelmiş eve misafir olmuş... Benim almamla onun bana verilmesi, benim aramamla onun bana buldurulması. Aradaki fark ne? İbrahim Kalın: Var olmak bulmaktır. Bir şeyin var olması demek onun bulunması demektir. Hoş bulduk diyoruz ya... Hoş geldiniz, hoş bulduk. Türkçe'deki en leziz, en nefis kelimelerden birisidir. Hoş geldiniz ve cevap olarak siz diyorsunuz ki hoş bulduk... Neyi bulduk? İnsanı bulduk, güler yüzü bulduk, bir hâli bulduk, bir mekanı bulduk dimi... Bulmanın kendisi o kadar varoluşsal bir eylemdir ki sadece basit bir hoş bulduk kelimesinin içinden çok varoluşsal bir eylemi gizlemiş bizim dilimiz. Açtığınız zaman olmak, bulmak, varolmak hepsi birlikte karşınıza çıkıveriyor, arz-ı endam ediyor... Bunu niye söylüyorum? Büyük sanat eserleri, büyük manevi haller, büyük ilmi keşifler, fikir, düşünce dünyasının büyük keşifleri böyle bir bulma sürecini ifade eder. Tabi ki arayan sanatkar, düşünür, kişi arıyor, onu ortaya çıkartmak için bir çaba ortaya koyuyor ama neticede ortaya çıkan şey sadece benim oturup kendi zihnimde, kendi elimle, elimdeki malzeme ile yapıp icad ettiğim bir şey değil tam tersine benim aradaki perdeleri kaldırarak kendi ruhumdaki duyguyu, ışığı, fikri, niyeti katarak beraber inşa ettiğim bir şey. İcat kelimesi de vücutla aynı kökten geliyor zaten... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Flanör Ol Ama Kaybolma - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Flanör Ol Ama Kaybolma - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Flanör, İnsan, Şehir ve Ünsiyet" kavramları üzerinde duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Nasılsınız görüşmeyeli? İbrahim Kalın: Hoş bulduk, safa bulduk. İyiyiz hamd olsun, çok şükür, her halimize şükür. Serdar Tuncer: Eyvallah. Böyle bir Flanör olma haliyle hayatı idame ettirmeye devam diyebilir miyiz? İbrahim Kalın: Evet, diyebiliriz :) İnsan bazen Flanör olmalı. Flanör olmak ne demek? Bir şehirde, bir yerde, bir köyde, kasabada, ormanda, sahilde çok hesap kitap, plan program yapmadan yürüyüşe çıkmak... İnsanın bir anlamda kendini ait hissettiği yerde bir akışa bırakması ve yeni keşiflere kendini hazır kılması demek. Flanör bir şekilde dolanmak şehrin bazen öyle yerlerini keşfetmenize vesile olur ki planlı programlı, rehberli gezilerden çok daha fazlasını öğrenirsiniz çünkü artık şehir sizi gezdirmeye başlar. Birisi, elinizdeki kılavuz vesair değil, şehrin kendisi sizi açmaya başlar. Kendini size açmaya, bu vesile ile de sizi açmaya başlar... Ben mesela bir şehre gittiğimde, kendi şehirlerimiz olsun ya da yurtdışında başka bir şehir olsun genelde bunu yapmaya çalışıyorum tabi ki imkanlar el verdiğinde çünkü görevimiz gereği her şey planlı programlı olmak durumunda elbette, bunu yadsımadan, göz ardı etmeden ama o plan programın içerisinde o esnekliği bir gezinin, bir yere yarım saatliğine bile gitmenin keyfini, inceliğini, o letafetini de kaybetmeyecek şekilde bir plan programla yürümek daha keyifli geliyor bana. Mesela bir şehre gittiğimde... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Niyet Kısmeti Belirler - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Niyet Kısmeti Belirler - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde Niyet ve Kısmet kavramları üzüründe duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Bu bölüm size şunu sormak istiyorum; Niyet diye bir gerçek. Müminin niyeti amelinden üstündür, niyetler amellere göredir, niyet hayr akıbet hayr, neye niyet neye kısmet... Hep dilimizde dolanır da dilimize (gönlümüze) pek düşmez... Ne diyeceksiniz niyet için? İbrahim Kalın: Hoş bulduk. Bu tabirlerin en güzellerinden bir tanesi 'neye niyet, neye kısmet.' Bazen tersinden anlıyoruz onu. Hayır. biz bir şeye niyet ettik karşımıza bu çıktı, olmadı, plan tutmadı gibi düşünüyoruz da halbuki tam tersi. Bu ifade diyor ki; neye niyet edersen kısmetini o belirler. Kısmetini belirleyen baştaki niyetindir. Niyetin oranında sana kısm ediliyor yani taksim ediliyor, veriliyor. Dolayısıyla kısmet niyetten bağımsız değil. Kısmet olarak önüne çıkan şey niyetinde belirleniyor. O yüzden bunu hem bir dua hem bir düstur olarakta 'niyet hayr, akıbet hayr' demişler. Yani niyetin hayır olsun, iyi, güzel olsun ki akıbeti, sonu, neticesi güzel olsun... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...