MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Bakışlar | Bertan Rona

12 Video Bulunuyor

Bir medeniyet hakkındaki en büyük fikri belki de o medeniyetin sanatı verir. Bertan Rona, resimden müziğe kadar klasik batı sanatları ve sanatkarları üzerinden bir batı medeniyeti okuması yapıyor. Bu sanatları bizdeki karşılıklarıyla ele alıp Doğu-Batı medeniyetinin mukayesesini sanat fikri üzerinden yapıyor.

  • Arif İçin Din Yoktur - Bertan Rona | Bakışlar

    Arif İçin Din Yoktur - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde oldukça ilginç bir konu başlığını ele alıyor: Abdülkadir Geylani Hazretleri Dindar Mıydı?" Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Bu haftaki programımızın başlığı pek tuhaf son haftalarda olduğu gibi "Abdülkadir Geylani Hazretleri Dindar Mıydı?" Bugünki anlamda baktığımız zaman çoğu kişinin elbette bu soruya vereceği cevap evettir yani evetten öte kardeşim sen dalga mı geçiyorsun? Bu ne biçim cümle? Çok absürt gelebilir bu cümle, çoğu insan böyle cevap verebilir ama yine de pek çok kişinin belki de kahir ekseriyetin içinde böyle bir anlamlandıramadığı, adını koyamadığı terslik duygusu da uyanır. Yani bir şekilde bu ifade, Abdülkadir Geylani Hazretleri ve dindarlık yan yana olmuyor gibidir öyle değil mi? Bir terslik vardır, bir tuhaflık vardır bu ifadede işte bu tuhaflık acaba nerden kaynaklanmaktadır? Yani belki de bir saniye bile, bütün hayatı boyunca bir tek saniye bügünki ölçüyle söylüyorum bir tek saniye bile Allah'tan gafil olmamış bir zatın bugünkü ifade ile dindarlığından söz etmek oldukça tuhaf. İşte bu tuhaflığın nedenlerini kurcalamak lazım biraz ve neden bu ifade yerine oturmuyor, o tersliğe sebep olan şey nedir belki biraz bunu konuşmak lazım... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kalabalığa Sırtını Dönen Orkestra Şefi - Bertan Rona | Bakışlar

    Kalabalığa Sırtını Dönen Orkestra Şefi - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde oldukça ilginç bir konu başlığını ele alıyor: "Orkestrayı yönetmek istiyorsanız, kalabalıklara sırtınızı dönmek zorundasınız." Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Efendim. bir söz okumuştum nerede okudum hatırlamıyorum aslında söyleyen kişinin adını da biliyordum da bazen böyle unutkanlık had safada oluyor bende. Şöyle demiş söyleyen kişi; "Orkestrayı yönetmek istiyorsanız, kalabalıklara sırtınızı dönmek zorundasınız." Bu bir benzetme tabiki. Burada insanın toplulukla ilişkisi yani cemiyetle ilişkisi öte yandan insanın ferdi olarak varlığı ya da bu ikisi arasında bir irtibat sağlayabilecek bir başka görünümü var mı? gibi sorular ya da sorunlar akla geliyor hemen tabiki. Şimdi, şunu söyleyelim; hakikat dediğimiz şey tevhid ilkesi üzerine kurulu aslında. Tevhid ne demektir? Bu çok çok uzun tartışılabilir... Zaman zaman bana soruluyor orkestra şefi gerçekten orkestrayı yönetiyor mu? Orkestra şefi olmasa ne olur? Size bilirkişi olarak söylüyorum, burada tevazu göstermeme gerek yok mesleğim bu olduğu için, uzun zaman icra ettiğim için söylüyorum; eserine göre değişir ama genellikle pek çok yapıtta orkestra şefi diyelim ki konserden ya da operada temsilden 5 dakika önce rahatsızlansa perde kapanır. Yani anons yapılır seyirciye efendim orkestra şefimiz rahatsızlandı, konser yapılamayacak. Demekki şef olmadan gerçekten olmuyor... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Hayal Gücümüzü Neden Kaybettik? - Bertan Rona | Bakışlar

    Hayal Gücümüzü Neden Kaybettik? - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde "Hayal Gücümüzü Neden Kaybettik?" sorusunu cevaplar. Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Bu haftaki bölümümüzde, başlıkta da görmüşsünüzdür Ankaragücü: 1 Hayalgücü: 0 dedik. Bu tabi bir espri aslında fakat üzerinde durmak istediğim konuyu ifade eden bir espri o da şu; biz modern çağın insanları olarak ne zaman ve neden hayal gücümüzü kaybettik ya da hayal gücümüz, muhayyilemiz neden bu kadar zayıfladı, artık hayal etmez olduk? bunun üzerinde biraz durmak niyetindeyim... Bildiğiniz üzere insanın türlü türlü yetenekleri var. Bunların başında belki akl etmek gelebilir ve tabi akl etmeye bağlı olarak yani biz akl etmeyi, hissetmeyi ayırmış olasak da bunlar birbirine çok ciddi manada bağlı olan üniteler insan açısından... İnsan, hayal etmeden yaşayamayacak bir varlık. Yani insan nefes almadan da yaşayamaz elbette, kalbi atmazsa yaşayamaz, yemeden, içmeden de yaşayamaz ama hayal etmeden de yaşayamaz. Hayal insanı insan yapan unsurlardan bir tanesi. Biz eğer göremediğimiz şeyleri sanki görmüş gibi canlandıramasaydık sanat olmazdı, bilim olmazdı, bana kalırsa din de olmazdı... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İnsan Nasıl Şeytanlaşır? - Bertan Rona | Bakışlar

    İnsan Nasıl Şeytanlaşır? - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde oldukça ilginç bir konu başlığını ele alıyor: "Şeytan tercüme yapar mı?" Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Bu bölümde şeytan tercüme yapar mı? gibi bir başlığımız var. Hakikaten tercüme ne demek ki şeytan tercüme yapsın acaba böyle bir şey mümkün olabilir mi? arada ne tür bir ilgi söz konusu olabilir bu iki sorunun izini sürmeye çalışacağız birlikte. Şeytan kelimesini hepimiz biliriz, iblis kelimesini de hepimiz biliriz. Sanki iblis daha çok o isimle anılan varlığın Allah'la olan ilişkisine gönderme yapan adlandırma iken şeytan ise insanla ilişkisine, insan bakımından taşıdığı anlama dair bir referans ortaya kokuyor sanki... Şeytanla ilgili neler duymuşuzdur? Mesela melun. Ne demek melun? Lanetlenmiş. Peki, bunlar ne anlam taşımaktadır? Yani bu noktada, bu sıfatların aslında müşahhas, son derece açık, net bir şekilde karşımızda duran, durabilecek olan bir varlığı ifade etmediği gibi bir düşünceye saplanmanın anlamı yok. Bu düşünce çok çok doğru olmaz elbette ama bunun yanı sıra başka bir takım çağrışımlarının, sembolik manalarının da peşine düşmek gerekir bunda bir sakınca yok. Daha evvel de belirtmiştim, yeter ki pergelin sabit ayağı yerinde dursun. Onu kaybetmediğiniz zaman diğer konularda sonuna kadar araştırma ruhsatı size verilmiş, ruhsatında ötesinde emir de olduğunu düşünüyorum ben bu konuda... Yani sorun, araştırın yeter ki ayak kaymasın bu önemli... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Sen Olmadan Ben Olmaz - Bertan Rona | Bakışlar

    Sen Olmadan Ben Olmaz - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde mutluluk nedir, mutluluk neyi ifade etmektedir, mesut olmak ile memnun olmak arasındaki fark nedir gibi bir çok konu başlıklarından bahsediyor. Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Sevgili dostlar yıllar evvel sosyal medyada bir paylaşım görmüştüm böyle bir görsel aslında. Orada şöyle diyordu ip atlayan bir fil var biliyorsunuz filler ip atlayamaz daha doğrusu filler zıplayamıyormuş Burada ip atlayan bir fil resmi, bir ironi var aslında, altında da şöyle yazıyor; Mutluluk içimde çünkü onu yedim. Şimdi hakikaten baktığınızda mutluluk ne nedir, çağımız insanı için mutluluk neyi ifade etmektedir mesela mesut olmak ile memnun olmak arasında nasıl bir fark vardır, bu farkın bizler farkında mıyız? bunları düşünmek gerekir ve bulduğumuz her şeyi ağzımıza atarak, çok hızlı bir şekilde yiyerek, tüketerek aslında bizler ne yapmaya çalışıyoruz ya da yaptığımızın farkında mıyız bunları hakikaten düşünmek gerekir... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Görünüşe Aldanma - Bertan Rona | Bakışlar

    Görünüşe Aldanma - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde Irkını merak ediyor musun? İnsan ırkını merak eder mi? Irk ile merak arasında bir ilgi var mı? Irk nedir? konu başlıklarından bahsediyor. Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Bu bölümümüzde, bu hafta ilginç olduğunu düşündüğüm bir konuyu yine sizlerle paylaşmak istiyorum. Son derece ilginç bir başlık oldu hakikaten de; Irkını merak ediyor musun? İnsan ırkını merak eder mi? Irk ile merak arasında bir ilgi var mı? ya da Irk nedir? tüm bunların bizim konularımızla ilgisi nedir biraz bunlar üzerinde duralım tabi bize ayrılan süre çerçevesinde... Şimdi hayat nedir diye düşünecek olursanız aslında son derece basit bir cevapları olan, son derece basit bir sorudan yola çıktığınız izlenimi edinebilirsiniz. Öyle ya hayatın ne olduğunu üç aşağı beş yukarı biliyoruz fakat biraz kurcalamaya başlayınca işin aslında o kadar kolay olmadığını yani hayat denilen olguyu tanımlamanın pek de kolay olmadığını görmüş olursunuz. Şöyle söyleyelim; İnsan canlı bir varlıktır öyle kabul edilmekte tamam çok güzel canlı ama acaba insanın bedeninde bu hayatiyet, bu canlılık nereden itibaren başlamaktadır soru bu... Yani aslında tek tek organlarımızı ele aldığımızda bunların pek çoğunun cansız olduğunu görüyorsunuz. Ama hocam hücreler canlı? Çok güzel hücreler canlı ama o canlı hücreyi var eden parçacıklar yani atomlar onun alt parçaları bunların tamamı cansız. Yani atomlar cansızken onlardan oluşan hücre nasıl canlı oluyor? Yani canlılık, hayatiyet dediğimiz şey insan bedeninin neresinde başlamaktadır? İşte bunu düşünecek olursak o sorunun yanıtlanmasının öyle pek de kolay olmayacağını anlamış oluruz... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • "Sur Üflendiğinde Bestecinin Kim Olduğu Anlaşılacaktır" - Bertan Rona | Bakışlar

    "Sur Üflendiğinde Bestecinin Kim Olduğu Anlaşılacaktır" - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde Ölümden, Nefsten, Nefesten, Suradan, Ruhtan, İlk İnsandan ve daha bir çok konu başlıklarından bahsediyor. Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Geçtiğimiz günlerde bir dostum bu sur meselesi ile ilgili bir soru sordu bana. İşte kıyamet kopacağı vakit sura üflenecek ondan sonra işte kıyamet kopacak. İşte sura ilk defa üfleniyor daha sonra ikinci defa üfleniyor. Niye acaba dedi burada bir "çalgı" eğer sura bir çalgı diyeceksek yani niye sadece meleğin kendi sesi değil de böyle bir sur adı verilen bir enstrüman söz konusu?... Bu hakikaten benimde daha önce üzerinde düşündüğüm bir konu olmuştu. İlginç bir mesele tabiki biz burada kendi anladığımız şekilde bir takım felsefi düşünceler üretmekle sınırlıyız yoksa bunun dışında herhangi bir iddiamız yok onu ifade etmek isterim... Bu tabi bazı ayetlerde biliyoruz hani geçer ya bir sayhada hemen yok oluverdiler, bir anda sönüverdiler. İşte müfessirlerimizin açıklamalarına göre sayhayla kast edilen Cebrail'in (a.s) çığlığı. Bir sayhayla noldular? Sönüverdiler, birden sönüverdiler, yok oluverdiler şeklinde. Oysa kıyamette sura üfleneceğini biliyoruz. Bu mesele üzerine acaba neler düşünülebilir, neler söylenebilir? Şimdi öncelikle şunu söyleyelim, tarihte vokal ve enstrümantal karşıtlığı hep ön planda olmuştur müzikte. Vokal-çalgısal karşıtlığı yani mesela mabetlere (kilise olsun, camii olsun) neden acaba insan sesi dışında mesela çalgının, enstrümanın girmesine izin verilmemiştir, cevaz verilmemiştir?... Bunu anlayabilmek için belki biraz daha, epeyce bir daha doğrusu geriye gitmek gerekir. İlk insanlar ölen birine baktıkları zaman iki gözlemde bulunmuşlar. Bunlardan birincisi hareketin kesilmesi yani ölen kişi hareket etmiyor artık ama ikincisi o kişinin biraz daha yakına gelip baktığınızda nefesinin durması yani artık nefes alıp vermiyor olması. O zaman demişler ki hayatiyet dediğimiz hareket bu uçup giden yani öldükten sonra insandan uçup giden nefesten kaynaklanmaktadır. O nefes varken bütün bir arada duruyor çünkü mezarlıkta bir süre sonra çürüdüğünü de görüyorlar. Demek ki bu uçup giden nefes bir taraftan hayatiyeti sağlıyor, bir taraftan bedeni bir arada tutarak çürümesine engel oluyor... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Dağ Benliğinden Geçtimi Sahra Olur - Bertan Rona | Bakışlar

    Dağ Benliğinden Geçtimi Sahra Olur - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Oryantalist Ressam Jean-Leon Gerome'nin 'Çölde Namaz' tablosundan bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Oryantalist Ressam Jean-Leon Gerome'nin 'Çölde Namaz' tablosunu anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Bu hafta sizler için üzerinde durmak istediğim konu Oryantalist Ressam Jean-Leon Gerome'nin bir tablosu. 'Çölde Dua' diye çevirmişler ama aslında 'Çölde Namaz' demek daha doğru. Salat kelimesinin tabiki anla içeriğiyle ilgili bir çeviri hatası olduğunu düşünüyorum. Yani öncelikle Arapçadan Fransızcaya ordan da tekrar çevirilirken Türkçeye muhtemelen böyle çevrilmiş oldu. Ancak bizim tabloda karşılaştığımız, gördüğümüz şey aslında namaz kılmak üzere olan biri... Gerome önemli bir ressam. Oryantalist bir ressam. Özellikle doğu dünyası üzerine çalışmalarıyla tanınan bir ressam. Bildiğim kadarıyla bizim Osman Hamdi Bey'in de hocası olmuş Fransa'da yanlış hatırlamıyorsam. 'Çölde Namaz' adlı tablo Gerome'nin öyle çok öne çıkan, çok fazla bilinen çalışmalarından biri değil ama benim her zaman ilgimi çekmiştir. Tabi şimdi bu çalışma üzerine bir ikonoloji ortaya koyma durumunda değiliz, zamanımız buna izin vermez, ikonografisinden de çok bahsedecek değiliz. Biz sadece bu sınırlı zaman dilimi içerisinde belki bir kompozisyon üzerinde durabiliriz ve onun dışında o kompozisyonun bize verdikleri, bizde uyandırdığı etkiler nedir bunlardan bahsedebiliriz... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Dünyaya Armağan Ettiğimiz O Meşhur Çalgı... - Bertan Rona | Bakışlar

    Dünyaya Armağan Ettiğimiz O Meşhur Çalgı... - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Türkiye ile Avrupa arasındaki musiki münasebetlerinden bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Türkiye ile Avrupa arasındaki musiki münasebetlerini anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Ben bu hafta sizlere Türkiye ile Avrupa arasındaki musiki münasebetlerine ilişkin bazı yansımaları anlatmak istiyorum. Aslında belki de Türkiye ve Avrupa diye sınırlandırmamak gerekir. Bizden bütün dünyaya geçmiş olan müzik adına ne varsa, belki bir kompozisyon, bir müzik parçası, belki bir müzik formu, belki bir makam, mod, ismi, belki bir besteci, belki bir dans ne derseniz deyin bütün bunlar üzerine konuşmak istiyorum sizinle. Aslında bu daha önce ele alınmış bir konu ve çok büyük bir isim tarafından, Türk müzik biliminin kurucularının başında geldiğini söyleyebileceğimiz Mahmut Ragıp Gazimihal merhum tarafından ele alınmış bir konu.Yanlış hatırlamıyorsam 1946 tarihli bir kitabı var onun "Türkiye - Avrupa Musiki Münasebetleri" kitabın adı bu. Burada oldukça kapsamlı ve çok ciddi bilimsel bir metodoloji takip edilerek Mahmut Ragıp Gazimihal konuyla ilgili bazı tespitlerde bulunuyor. Bir klasiktir açıkçası bu kitap... Ben şimdi daha böyle başlıklar halinde, çarpıcı, herkese hitap edecek şekilde, herkesin rahatlıkla anlayacağı şekilde bazı somut örnekler üzerine gitmek istiyorum. Ama şunu söyleyeyim bu yapacağım şey kesinlikle kendimize batıdan referans bulma olarak anlaşılmamalıdır. Zaman zaman böyle anlaşılabiliyor yani bakın bizde size benziyoruz, bizde sizin gibiyiz, bizde de klasik çok sesli müzik var filan gibi bir referans bulma çabası değildir kesinlikle onu ifade edelim. Ama öte yandan her şeyin ama her şeyin doğudan batıya gittiğini ifade eden bir başka uç daha var. Bu da çok doğru olmasa gerek büyük oranda doğruluk payı bulunun düşünceler içersede bu da çok doğru olmasa gerek. Dolayısıyla itidali elden bırakmadan her zaman olduğu gibi aklı yani yönerge kabul ederek kendimize burada iz sürmemiz gerekiyor... Aslında doğu batı bunlar biraz da farazi adlandırmalar yani güzelliğin memleketi olmaz, elbetteki bakış açıları çok farklıdır doğunun ve batının çünkü doğuda tevhid ilkesi egemen, her şeye tevhid ilkesi hakim sanatıda öyle yani türk müziğinin makamlarını tevhid olmadan, onu bilmeden anlayamazsınız hiç şüphesiz dolayısıyla bunlar da sosyokültürel anlamda şekillendirilmiş fenomenler. Yani bakmayın müzik evrenseldir. Evet evrenseldir ama belli kültürlere has yönleri şüphesiz ki vardır. Ancak yinede şunu söylemek gerekir ki estetik olsun, güzellik olsun ya da bilim, düşünce olsun bunlar elbette ki insanlığın ortak malıdır... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Eşyaya İsim Verilmesinin Sebebi Nedir? - Bertan Rona | Bakışlar

    Eşyaya İsim Verilmesinin Sebebi Nedir? - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Din kelimesinin anlamından bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Din kelimesinin anlamını anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; 1 Haftalık bir aranın ardından Bakışlar programında yine birlikteyiz. Geçtiğimiz haftalar boyunca müzik ağırlıklı konuları ele almıştık sizden gelen istek üzerine. Bu hafta biraz daha farklı bir konuyla birlikte olacağız. Din kelimesinin anlamından bahsedeceğim ama öncelikle tabi şunu söyleyeyim bu bir insanlara din dersi vermek kabilinden değil elbette ya da ahlak dersi verir gibi din şu demektir, din bu demektir o tür bir şey değil. Sözlük bilimi açısından ya da etimoloji deyin ne derseniz deyin bu kelime nerelerden geldi, tarihsel macerası nedir, bizim bildiğimiz anlamda din kelimesiyle hangi noktalarda uyuşmaktadır, hangi noktalarda farklılık arz etmektedir? Bunların üzerinde durmak istiyorum… Şimdi tabi din denildiği zaman, gündelik manada baktığımızda itikat, ibadet ve ahlak ilkelerinden, kurallarından oluşan bir sistemi, bir çerçeveyi, bir bütünü anlıyoruz biz elbetteki doğru olanda bu. Bunu başlangıçta belirtelim. Hatta bu kelimenin bazı türevlerinden aslında sıklıkla kullanıyoruz. Mesela mütedeyyin bunlardan biridir, diyanet bunlardan bir tanesidir ve tabi yine çoğu kişinin bildiği üzere Medine ve Medeniyet yine bunlar arasında. Ancak bakışlarımızı biraz daha derine yönelttiğimizde, yoğunlaştırdığımızda kelimenin aslında Arapça kökenli olmadığını görüyoruz. Bu bir iddia yalnız onu söyleyelim. Kelime öncelikle orta Farsçadan Arapçaya geçmiş bu kesin yani elimizdeki veriler din kelimesinin orta Farsçadan Arapçaya geçtiğini gösteriyor fakat buraya nereden geldi diye baktığımızda… Devamı videoda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Rusu Kazıyın Altından Tatar Çıkar - Bertan Rona | Bakışlar

    Rusu Kazıyın Altından Tatar Çıkar - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Pyotr İlyiç Çaykovski'den bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Pyotr İlyiç Çaykovski'yi anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Hatırlayacaksınız geçtiğimiz haftalarda, geçtiğimiz bölümlerde bir dizi oluşturmuştuk. Önce Johann Sebastian Bach, sonra Wolfgang Amadeus Mozart ve nihayet Ludwig van Beethoven'ı ele aldığımız üç bölümlük böyle bir seri yapmıştık. Bu hafta, bu bölümümüzde yine bu geleneğimizi sürdürelim, devam ettirelim. Yine klasik batı müziğinin son derece tanınmış ünlü bir bestecisini ele alalım istedim. Bu ismi de Çaykovski olarak belirledim. 1840'da doğdu. 1893'de öldü, 53 yaşında. Bildiğimiz üzere rus bir besteci Çaykovski... Tabi Bach barok döneme aitti, Mozart ve Beethoven klasik döneme aitti, Çaykovski ise romantik dönemde eser vermiş ve bu stilde, bu üslupta eser vermiş bir besteci. Ama şunu ifade edelim, Çaykovski her ne kadar klasik batı müziği geleneği içerisinde bulunsa da aslen rus. Diyeceksiniz ki ne fark var? Şunu hiç unutmamak lazım, ruslar aynı zamanda asyalı bir millet. Bu onların her şeyine yansımış zaten ortodokslar biliyorsunuz.Katolik ya da protestan değiller... Çaykovski'nin müziğinde o bakımdan biz ne görürüz? Uzun ezgisel hatlar görürüz, çok güzel melodiler vardır. Ama onunla yaşıt diyebileceğimiz, aynı yıllarda yaşamış olan yine romantik dönem bestecilerinden Brahms, hani bahsetmiştim ya 3 büyük B vardı alman müziğinde: Bach, Beethoven ve Brahms işte oradaki Brahms. Brahms'da aynı melodileri görmeyiz demek ki asyalı olmak yine alttan alta kendini hissettiren bir şey. Puşkin'in bir sözü vardır: "Rus'u kazıyın, altından tatar çıkar" Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Beethoven Sağır Olduğu Halde Nasıl Beste Yaptı? - Bertan Rona | Bakışlar

    Beethoven Sağır Olduğu Halde Nasıl Beste Yaptı? - Bertan Rona | Bakışlar

    Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Ludwig van Beethoven'dan bahsediyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Ludwig van Beethoven'ı anlatıyor. Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Son iki haftadır müzikten tutturduk, devam ediyoruz. Bir dizi oluşturalım demiştim hatırlayacak olursanız. Bach ile başladık, ondan sonra Mozart üzerine konuştuk, şimdi de ne yakışır bu üçlü diziye? Beethoven yakışır. Çünkü çok merak edilen sorular Beethoven ile ilgili en önemlisi de şu, en çok merak edilenini söyleyeyim ama hemen cevabını vermeyeyim, cevabını bir süre sonra vereyim heyecanlı olsun. Beethoven sağır olduğu halde nasıl eser besteleyebildi? mesela 9. Senfoniyi nasıl yazdı? Bir insan sağırken böyle bir eseri hiç duymadan nasıl yazabilir? mesela bu bir soru ama dediğim gibi emeksiz yemek olmaz biraz bekleyeceksiniz cevabı :) Beethoven kimdir? Beethoven bir kere Almandır her şeyden evvel, Alman müzik geleneğinde yer alır. Almanlar şöyle diyor, Bizim 3 büyük "B" harfimiz var diyorlar. Bir tanesini artık biliyorsunuz Bach tabiki, öbürü Beethoven, öbürü de Brahms. Bunlar diyorlar bizim 3 büyük bestecimiz. Gerçekten de bunlar çok büyük bestekarlar hepsi. Fakat Beethoven aynı zamanda klasik döneme ait. Beethoven 1770 senesinde doğdu. Vefatı 1827 yani 57 yıl yaşamış. Bonn'da doğmuş. Vefat ettiği yer Viyana. Yani Beethoven ile Mozart aynı dönemde çok kısa bir sürede olsa Viyana'da birlikte yaşadılar. Hatta ilginçtir size yeri gelmişken hemen söyleyeyim, bu ispatlanmış değil, bunun belgesi yok fakat müzik camiasında konuşulan bir şeydir pek çok kaynakta geçer. Beethoven çok gençken, 19 yaşındayken Viyana'ya gidiyor. Orada o esnada Mozart hayatının son 2 yılını yaşamakta, 33 yaşında o sırada Mozart ve Beethoven'ın istediği şey Mozart'a kendimi dinleteyim, beni bi dinlesin. Ve randevu alıyor Mozart'tan... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...