Şemseddin Bektaşoğlu ile "Sen Olmasaydın" yeni bölümüyle kaldığı yerden devam ediyor. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde "Tövbe bütün günahları siler mi?" soru başlığını açıkladı. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde başlıca şunları anlattı; "Tövbe bütün günahları siler mi?" Tövbe meselesi şeriatında temel farzlarından birisidir. Kulluğun en önemli rükünlerinden birisidir. Yani Allah-u Teala bütün günahlarımı affeder mi suali var... Şimdi, kulluk aslında böyle iki elimize birer hakikati alacağız, kulluk budur, kulluğun halet-i ruhiyesi budur... Biz ihtiyaçlarımızı dualarımızla Allah'tan isteyeceğiz. Bir elimizde duamız var başka bir şeyimiz yok. Bir elimizde de kusurlarımız var, o kusurların telafisi için istiğfar ve tövbemiz var. Kulluk budur. Yani sağ elimizle isteyeceğiz. Allah'ın kuvvetini, kudretini, rahmetini, idrak edip her şeyi ondan talep edeceğiz sonra sol elimize bakacağız kusurlarımızı noksanlarımızı idrak edip Allah'tan istiğfar talep edeceğiz. Kulluk bu... Allah-u Teala'nın rahmeti çok geniştir ve Rabbül Alemin bize kendini Peygamber Efendimiz (s.a.v) vasıtasıyla bize gönderdiği vahiy mahsülü Kur'an-ı Kerim'de tanıtıyor. Bir insan müslüman oldu diyelim, bu sana Allah'ın kitabı al oku diyeceğiz dimi? Ona Allah'ın kitabını vereceğiz, açıcak baştan orada ilk okuduğu şey; "Bismillahirrahmanirrahim" Arapça bilmesi şart değil, açacak mealine bakacak; "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" Bak n'oldu? Rabbül Alemin yani kainatın yaratıcısı bize ismini öğretti... Devamı videoda... Ramazan güzeldir, Beraber güzelleşelim...
Şemseddin Bektaşoğlu ile "Sen Olmasaydın" yeni bölümüyle kaldığı yerden devam ediyor. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde "Din tek başına yaşanamaz mı?" soru başlığını açıkladı. Şemseddin Bektaşoğlu programın başında şunlardan bahsetti; Din, tek başına yaşanacak kısımları var, cemaat ile yaşanacak kısımları var. Yani tek başına yaşanamaz çünkü dinin nasıl yaşanacağını biz Peygamber Efendimiz'den (s.a.v), Sünnetinden ve Kur'an-ı Kerim'den, Ayetlerden öğreniyoruz. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) hayatına bakınca görüyoruz ki cemaat ile dinini yaşamış... En mühim ibadetimiz 5 vakit namazı cemaat ile kılmış, kıldırmış. Sonra Cuma namazları cemaat ile kılınması şart. Diyelim ki ihtiyaç halinde 5 vakit namaz münferit kılınabiliyor ama Cuma namazı hiç tek başına yerine getirilecek bir ibadet değil. Bayram namazları da cemaat ile kılınıyor, orucu aynı anda tutuyoruz, Hac senede belli günlerde aynı anda milyonlarca hacı Arafat'ta belli vakitte bulunmak durumundayız... Bütün bunlar gösteriyor ki din cemaat ile yaşanır. Münferit yaşanacak kısmı özeldir, hususidir. Cemaat ile yaşamazsan bir çok ibadeti yapamazsın, ikincisi bu şeytana karşı, nefs-i emmareye karşı ve kötü çevreye karşı cemaat ayrıca bir hisar gibidir, koruyucudur. Yani takva üzere olmak, istikamet üzere yaşamak, güzel ahlakı tahsil etmek bunların hepsi cemaatledir... Devamı videoda... Ramazan güzeldir, Beraber güzelleşelim...
Şemseddin Bektaşoğlu ile "Sen Olmasaydın" yeni bölümüyle kaldığı yerden devam ediyor. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde "Kur'an bize yetmez mi?" soru başlığını açıkladı. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde başlıca şunları anlattı; Bazı sözler vardır lafzın zahiri ile manası aynıdır ama bazı sözler vardır telaffuz edilir onda kastedilen şey başkadır. Şimdi, Kur'an bize yeter eğer Kur'an'ın içindeki bütün ayetleri kastediyorsa, başka bir art niyeti yoksa yani kafasında bir davası var o davasına uygun şekilde işine gelen Kur'an ayetlerini delil olarak ortaya koyup, işine gelmeyenleri davasını iptal edecek olanların üstünü örtüyorsa bu söz iyi niyetli değildir, yanlıştır ama boş bir davası, bir saplantısı, bir fikri sabiti olmadan Kur'an ne diyorsa ben ona teslimim, Allah'ın kitabından daha üstün bir makam mı var niyetiyle söylüyorsa yeter. Samimi söyleyene yeter, dürüst olana yeter, hakikatin peşinde olana yeter. Fikri sabit sahibi olan kimselere, art niyetlilere, takiye yapanlara göre yetmez, onlar yanlış... Herkes kendi kafasına göre Kur'an ayetlerinden din çıkaramaz. Din islamdır, temel kaynağı Kur'an'dır hepimize yeter ama onu açıklayacak olan, tatbik edecek olan, hayatta örneklik gösterecek olan Peygamberimizin (s.a.v) sünnetidir. Şimdi Kur'an bize yeter, nasıl yeter? Bizi sünnete sevk ettiğini, Peygamberimize (s.a.v) ittibayı emrettiğinide kabul edersen, ikrar edersen, inkar etmezsen Kur'an bize yeter... Devamı videoda... Ramazan güzeldir, Beraber güzelleşelim...
Şemseddin Bektaşoğlu ile "Sen Olmasaydın" yeni bölümüyle kaldığı yerden devam ediyor. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde "İyi müslüman olmak için tasavvuf şart mı?" soru başlığını açıkladı. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde başlıca şunları anlattı; "İyi müslüman olmak için tasavvuf şart mı?" Çok güzel ama müşkil bir soru. Bunu herkeste soruyor. Buna tek bir kelime ile cevap vermek zor, biz inşallah meseleyi açıklayalım izleyicilerimizle beraber herkes kendi cevabını sonunda kendisi verebilecek hale gelir yeter ki insafla, izanla ve vicdanla değerlendirme yapabilsin... Birincisi, bu gün Türkiye'de 107 tane ilahiyat fakültesi var. Elhamdülillah nerelerden nerelere geldik. Bu 107 ilahiyat fakültesinin onbinlerce öğretim görevlisi var belki yüzbinlerce de talebesi var. Buradaki müfredata baktığımızda, İslami ilimlerle ilgili 5 esas, asıl ana bilim dalı vardır. Çok bilim dalları var ama İslami ilimlerin esasını teşkil eden ana bilim dalları 5 tanedir. Birincisi Kur'an-ı Kerim ile ilgili tefsir kürsüsü, ikincisi Peygamber Efendimizin (s.a.v) sünnetini, hadislerini işleyen hadis ana bilim dalı, bunlar zaten dinimizin temel kaynaklarıdır... Sonra bu iki kaynaktan hükümler çıkarılır, hayata tatbik edilir. Bunlarla ilgili de 3 tane ana bilim dalı vardır. Akaid ile inanç ile ilgili olanları kelam kürsüsünde işlenir. Evililik boşanma, ceza hukuku ve ibadetlerle ilgili hükümleri fıkıh, şimdi islam hukuku diyorlar o ana bilim dalında işlenir ve 1 tane de tasavvuf kürsüsü vardır. İslam'ın batına, kalbe yönelik hükümlerini, ahlaki hükümlerini inceleyen, öğreten ana bilim dalı da tasavvuf kürsüsüdür... Devamı videoda... Ramazan güzeldir, Beraber güzelleşelim...
Şemseddin Bektaşoğlu ile "Sen Olmasaydın" yeni bölümüyle kaldığı yerden devam ediyor. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde "Allah ile kul arasına girilir mi?" soru başlığını açıkladı. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde başlıca şunları anlattı; "Allah ile kul arasına girmeyin, girilir mi?" iddiası çok ciddi bir suçlama çünkü tevhidi ihlal edecek bir davranış ortaya konuluyor. Hakikati böyle mi? Bilerek konuşmak lazım. İstabul Sözleşmesi'nin iptaline ben sevindim ve kendi gücümce katkıda bulundum bu sözleşmenin iptal edilmesini için... Sebeplerinden birisi de şuydu; karıcı koca arasında, ailede bir sıkıntı çıksa, münakaşa olsa o sözleşme diyor ki, kadına hakemlik yapacak, nasihat edecek çalışmalar yasak diyor yani kadın gitsin doğrudan boşansın, bunu engelleyecek faaliyetlerde bulunmasın diye hüküm getirmişti. Bu ne dinimize uygun, ne örfümüze uygun, ne de insaniyetimize uygun. Hiç münakaşa olmayan bir ev olur mu? İnsanın iyi günü var, kötü günü var mesele bunları alt edip gitmek... İnsanlar Allah'ı bulmuşta, Allah dostları onların arasını mı ayırıyor?... İnsanlar Allah'tan uzaklaşmış, gaflete düşmüş, kapleri gaflet perdesiyle kapanmış, Allah'tan ayrı düşmüş... Bu gaflet perdesi kalksın da, bu Allah'ın kulları ilahi huzura kalben varsınlar, Allah'ı görüyor gibi ibadet etsinler, gafletten kurtulsunlar, o gaflet sebebiyle işledikleri günahlar terk etsinler diye bu insanlara tebliğ de bulunuyor... Devamı videoda... Ramazan güzeldir, Beraber güzelleşelim...
Şemseddin Bektaşoğlu ile "Sen Olmasaydın" yeni bölümüyle kaldığı yerden devam ediyor. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde "İbadetlerimizden nasıl zevk alacağız?" soru başlığını açıkladı. Şemseddin Bektaşoğlu bu bölümde başlıca şunları anlattı; Bütün dindar insanların şikayet ettiği, özel dairede birbirine yakındığı bir gerçektir bu. İbadetleri zevk alarak yapamamak maalesef bir vakadır. Peki, zevk alamadığımız için ibadetleri bırakacak mıyız? Haşa, asla. Allah bize ibadetleri emretmiş, kulluk olarak şükür vazifemizi yapıyoruz, zevk alma şartı içine koyulmamış. Belki zevk almadan, zorlanarak o zorlanma nefsin, nefs-i emmarenin muhalefetidir çünkü nefs-i emmare ibadet etmek istemez, haramlardan lezzet alır. Farzları yapmaktan, sünnetleri yerine getirmekten nefs-i emmare tabiatı itibari ile kaçınır ve zorlanır. O zorlanma bizim kalbimizin zorlanması değil, latifelerimizin zorlanması değil tamamen nefs-i emmaremizin zorlanması ve şeytanın ona suflörlük yapmasından kaynaklanıyor... Zorlanarak yapılan ibadetin sevabı, kolaylıkla yapılan ibadetten çok daha fazladır çünkü çekilen zahmet, mücadele daha fazladır. Emek ne kadar çoksa, getiri de o kadar fazla olur. Fakat aslolan böyle zorlanarak ibadet etmek değil, bunu kolaylaştırmak lazım çünkü birinci vitesteki bir arabayla buradan Ankara'ya gideceksin ikinci vitese atamıyorsun, varırsın ama ne zaman varırsın... Bir tanesi de beşinci viteste yüzelliyle tık yanından geçiyor, üç, dört saat sonra Ankara'da... Aslolan hedefe varmak olduğuna göre, o hedefe varmak için lazım gelen en süratli vasıtayı en kolay yolda bulmak lazım... İbadetin zevki nedir? Ruhani lezzettir. Nasıl dil bir tatlıdan lezzet alır, onu bedenen hissederiz aslında ibadetin ruhani lezzeti vardır, onu alarak yapılsa ibadet etmek artık bir zevk haline gelir, zorluğu kalmaz... Devamı videoda... Ramazan güzeldir, Beraber güzelleşelim...
Şemseddin Bektaşoğlu ile "Sen Olmasaydın" ilk bölümüyle yayında. Şemseddin Bektaşoğlu ilk bölümde "İyi insan olmanın ölçüsü nedir?" soru başlığını açıkladı. "Sen Olmasaydın" Ramazan ayı boyunca her hafta sonu saat 22:33'te MyMecra'da. Şemseddin Bektaşoğlu ilk bölümde başlıca şunları anlattı; "İyi insan olmanın ölçüsü nedir?" Halk arasında da vardır, sen benim kalbime bak derler. Bilgili zatlar arasında da vardır, sen bana iyiliğini göster, dindarlığını Allah'a göster derler ve alkış alırlar. İnsanları, hadi halk söyleyebilir ama hocalık kisvesiyle bir adam iyilik ve dindarlığı birbirine rekabet halinde gösterirse orada durmak lazım, orada bir yanlış var. Bu şuna çıkar o zaman halkın dediğine gelir, dindar olmadan da iyi olunabilir. Ben adamın iyiliğini görüyorsam dindarlığı bana lazım değil o zaten Allah'la onun arasında, bu adam iyidir hükmünü vermen lazım o zaman o sokaktaki sen benim kalbime bak avâmi ifadesine de doğru demek mecburiyetindesin... İyilik, neye göre iyilik? İyiliğin tarifi ne? İyiliğin kıstası ne? Seni memnun eden, sana iyi davranan bir insan iyilik rütbesini almaya hak kazanıyor mu? Bakalım yeter mi; Hakikat, Kur'an'ın dediğidir, Peygamber'in (s.a.v) beyan ettiğidir. Hakikate göre bakacağız, Kur'an-ı Kerim'e göre bakacağız, Sünnet-i Seniyye'ye göre bakacağız... İyi insan, iyi kul demektir. İnsanın iyiliği, ubudiyetindeki, kulluğundaki iyilikten başlar. Bunun birincisi imandır, mümin olacak. Şimdi Karl Marx iyi insan canım bana ne diyebilir misin? veya ateist bir adam çevre derneği kurmuş nehirleri temizliyor... bu yeter, ateizminden bana ne diyebilir misin? Önce iyilik insanın Allah'a iman etmesiyle başlar. Niye? Taş, böcek olman muhtemelken seni insan olarak yaratmış. Gözün başka bir yerde, kulağın başka bir yerde, elin yok, kolun yok, ayağın yok muhtemelken bütün ağzaların yerinde seni sıhhatli yaratmış... Bakırköy'de ömrünü geçirmek lazım gelirken akıl vermiş, cemiyetin içinde seni fonksiyonel hale getirmiş, akıllı yapmış. Sana rızık vermiş, her türlüsünü yiyorsun, suyunu içiyorsun sonra büyüdün sana eş vermiş, yuva kurdurtmuş, çocuk sahibi etmiş, anne baba olmanın zevkini tattırmış, bedavan sana en lazım olan havayı vermiş beş kuruş ödemiyorsun ve bunla da bitmedi vefatından sonra numunelerini tattırdığım bu nimetlerin hakikilerini sana cennette ebediyyen vereceğim diye vaat etmiş. Bu kadar iyiliği, bu kadar ikramı yapan, veren Allah'a karşı bir iyilik yapmamız gerekmez mi? Devamı videomuzda... Ramazan güzeldir, Beraber güzelleşelim...