MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

12 Video Bulunuyor

Bu programda yüzyıllardır anlatılan, her anlatılışta yeniden canlanan ve bir hikmete, bir inceliğe can katan hikayelerimizden bir demet bulacaksınız. Serdar Tuncer, 25 yıldır ekranlarda ve sahnelerde anlattığı hikayeleri yeni bir üslup, özgün bir formla yeniden beğenimize sunuyor. “Biri Bir Gün” şimdiden bir MyMecra klasiği...

  • Allah İçin Verene Allah Verir! - B139 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Allah İçin Verene Allah Verir! - B139 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) femi saadetlerinden dökülen bir kıssayı anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler, dünyada ahiret saadeti için ne yapıp edip erenlerle kalbi arasında bir irtibat noktası bir rabıta kurabilenler ve dahi sadakanın mahiyetini yakîn ile bilmek hususunda Cenab-ı Hakka niyaz edenler. Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam) zaman zaman sahabe-i kirâm efendilerimize menkıbeler kıssalar anlatır ve bu kıssalar aracılığıyla bir hikmeti, bir güzelliği, bir güzel ahlakı, bir doğruyu sahabe-i kirâm efendilerimizin kalplerine nakşetme derdine düşerlermiş. İşte Allah Resulü'nün anlattığı kıssalardan birisi de sadakaya denk düşüyor. Oturmuşlar sahabe-i kirâm efendilerimizle. Resul-ü Ekrem efendimiz aleyhissalatu vesselam diyor ki bir adam bir gece ben bir sadaka vereceğim niyetiyle çıktı. Burda bi parantez açmak lazım. Allah Resul'ü diyor ki adam gece çıktı. Sadaka vermeye niye gece çıkıyor? Allah u alem doğrusunu Allah bilir ama hani ayeti celile biz geceyi bir örtü kıldık diyor Cenab-ı Hak. Ortalıkta yapılan şeyi herkes görür ama örtünün altında yapılan şeyi örtünün altında yapan bilir bir de örtülerin altını da görebilen Rabbül Alemin bilir bir başkası bilmez yani. Bir insan çıksa ve gündüz vakti bir sadaka verecek olsa, belki sadakayı alan kişi mahcup olacak, ezilecek ya da sadakayı veren kişi ben nasıl cömertlerdenim diye düşünecek. Bir an nefsine böyle bir şey gelse, his gelse bak nasıl da dağıtıyorum falan diye düşünse o ona sıkıntı olarak yeter. O işin bereketini o işin mehabetini, o işin sevabını alıp götürmek için yeter. Hatta belki günah sahibi yapar insanı. Şimdi bunun önüne geçmek için sadaka gece siz de geceleri sadaka verin demak manasına söylemiyor ama ekseriyetle bu iş böyle yapılmış. Sadakayı gündüz de verin, gece de verin Allah'a sığınının, estağfirullah el azîm deyin. Veren ben değilim deyin verin ama hem Efendimiz'in (s.a.v) anlattığı bu kıssa da hem de ecdadın sadaka hususundaki hassasiyetinde bu gece meselesi karşımıza çıkıyor. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Dua Olmazı Oldurur - B138 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Dua Olmazı Oldurur - B138 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Ahmed-i Namıkî Câmî Hz.'nin (k.s) yaşadığı bir hadiseyi anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamün Aleyküm erenler, erenlere gönül verenler, gönül verenleri sevenler, onlara laf ettirmeyenler, himayeti azizana ilticanın ne manaya geldiğini, bir hakkın bile bilenler. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Horasanın büyük velilerinden bir zât-ı şerif var. Ahmed-i Namık-i Câmî rahmetullahi aleyh. Horasan'a yakın Câm kasabasında yaşadığından dolayı Câmî diye anılmış hazretim. Çok büyük velilerden, büyük bir alim. Güzel eserler vermiş. Onun başından bir gün bir hadise geçiyor. Hani bazen insan bir derde bir sıkıntıya müptela olur. Bir hastalığa müptela olur. Ne yapsa bir türlü işin içinden çıkamaz. Tabiplere gider, işi halledebileceklerine başvurur, onunla uğraşır, bununla uğraşır ne yapsa elinden bir çare gelmez. En son varır erenlerin kapısına, boynunu büker der ki olmuyor, ne yaptıysak olmuyor Rabbim seni kırmaz, ben işleri görenin Allah (c.c) olduğunu biliyorum. Lâ fâile illallah sırrından şuhudî olarak değilse de istidlâli olarak bana gelen haberler doğrultusunda bilgim var. Fakat bilirim ki Allah'ta dostlarını kırmaz. İşte Allah dostları var ya onlara korku da hüzün de yoktur. Bak ben bu derdimden dolayı mahzunum ama benim mahzun oluşum Rabbimin katına sesimi eriştirmediği için göklerden bir icabet gelmiyor. Fakat siz Allah'ın nazlı kulusunuz, itimat etmişiz. Boynunuzu büker de benim için bir şey isterseniz Allah size vermez olur mu? Benim için Rabbimden ricacı olur musunuz? Şimdi bu tevessül meselesi çok tartışılan, çok konuşulan, bilmeyenin çok dert ettiği filan bir meseledir de bilen içinde çok öyle aman deyip geçilecek bir meseledir, üstünde durulacak bir şey değildir. İşte bu Ahmet-i Namık-i Câmî hazretleri bir gün evinden çıkmış, bir yere misafirliğe davet etmişler. Oraya doğru gidecek, kapıda bir müddet durmuş biraz bekleyelim demiş. Şimdi niçin bekleyelim diyor oradakiler de bilmiyor, hazret bilmiyor desem edepsizlik etmiş olurum. Biliyor desem eksik bir şey söylemiş olurum. Çünkü Allah (c.c) bazen veli kullarına da bildirmeden, veli kulları eliyle bir iş görür. Onlar Allah adamıdır. Allah işlerini onlar eliyle görür. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Yüzünü Gördü Müslüman Oldu - B137 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Yüzünü Gördü Müslüman Oldu - B137 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.(k.s) ile yol arkadaşlığı yapan bir gayri müslimin, seyahatin sonunda nasıl müslüman olduğunu anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamün Aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler, erenlere gönül verenleri sevenler, onlara söz ettirmeyenler. İbrahim Hakkı Hazretleri'nin (k.s) Hak şerleri hayreyler, zannetme ki gayreyler arif ânı seyreyler, Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler nutku şerifine kalben iman edebilenler, kalben iman önemli. Hani insan daraldığında bunaldığında bir sıkıntıya düştüğünde. Aklına bu gelir, kimisi bu da geçer yahu der kimisi az evvel okuduğum şiirden bir bölüm kendine hatırlatır ve Allah Teâlâ'nın burada da bir hayır muradı vardır der ama bunun hakkını verebilen azdır, arz edebiliyor muyum? Başına bir sıkıntı geldi, bir musibet geldi ya bunda da Allah Teâlâ'nın bir hayır muradı var. Hele dur bakalım, bu işin sonu ne olacak diye sabredebilmek, bekleyebilmek gerçekten rıza gösterebilmek her kişinin değil, er kişinin kârı. Mevla bizi o er kişilerden eylesin. Tefviznâme; ona bir açıp bakıverin internetten çok güzeldir. Bir şeyi murat etme, olursa inat etme, haktandır o reddetme, Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. Tedbir, tevekkül, tefviz derin bahisler, ben başka bir şey anlatacağım size başınızı karıştırmayayım. Bir de mevzunun hepsini birden ben anlatacaksam, size okumaya vakit kalmayacak, araştırmaya vakit kalmayacak. Rahmetli Tuğrul Efendi öyle derdi; insan kendisi araştırdığı vakit, kendisi baktığı vakit, o bilgi çok daha kalıcı olur. Kendisine mülk olur, temellük etmek diyor eskiler. Duydun bir kulağından girer, öbüründen çıkar, biraz bir iz kalırsa kalır ama gerçekten araştırdın, dert ettin, ardına düştün onu içselleştirmek, temellük etmek çok daha kolay olur. Tedbir, tevekkül, tefviz tefviznâme, İbrahim Hakkı Hazretleri (k.s). Ben size işte bu tefviznamenin, bu nutku şerifin sahibi İbrahim Hakkı Hazretleri'nin başından geçen bir hadiseyi arz edeceğim. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Selman Bendendir, Ehli Beytimdendir - B136 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Selman Bendendir, Ehli Beytimdendir - B136 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Altun Silsile'nin üçüncü incisi Selman-ı Farisî'nin (r.a) müslüman oluş hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler hiç olmazsa laf ettirmeyenler ve dahi erenler silsilesinin üçüncü halkası Selman- Farisi'ye (r.a) muhabbet beslemenin Allah Resulü'nü (s.a.v) sevmeye açılan bir kapı olduğunu yakinen bilebilenler. Niye öyle Nebi, Sıddıki, Selman, Kasım, esti Cafer'i Tayfur hep böyle devam ediyor. Selman- Farisi (r.a) fendimiz, sisilenin Hz. Ebubekir'den (r.a) sonra ki üçüncü halkası. Çok büyük çileler çekerek müslüman olmuş. Hani aramış, dert etmiş, bedel ödemiş, ızdırap çekmiş ve yaşadığı onca imtihanın gönlünde ki bu kadar büyük iştiyakın, ödediği o kadar çok bedelin, karşılığında Cenab-ı Hakk'ın (c.c) onu Efendimiz aleyhisselatü vesselamın dilinden çok güzel bir ifade ile müjdelemiş, oralara geleceğim ama önce Hz. Selman'ın müslüman oluş öyküsünü onun anlattığı usul ile ifade etmeye gayret edelim. Selman- Farisi (r.a) kırklı yaşlarında, ateşperest mecusi bir babanın evladı. Babası onu çok seviyormuş. Gözünün önünden bir an olsun ayrılsın istemezmiş ve mecusilik yolunda da çok böyle gayretli o ateşgede diyorlar. Ateşgede; ateşe taptıkları mekanda, oradaki ateşin sönmemesi ve yakılması, oranın temizlik vs. işlerini de ona vermişler. Hazreti Selman o zaman inandığı yol için de önde gelenlerden birisi fakat içine sinmeyen bir şeyler var. Bu içine sinmeyen şey, zannedilir ki Selman'ın içine sinmiyor da, bazen Allah-u Teâlâ kuluna bir şey vermeyi murat eder, bazen kul bir şey ister ona mürid diyorlar isteyen, bazen de Allah kuluna bir şey vermeyi murad eder. Hidayet babında o kişiye de murad diyorlar. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Ya Ebû Leheb İman Etseydi? - B135 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Ya Ebû Leheb İman Etseydi? - B135 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde, kemâlat teferruatta gizlidir diyerek asr-ı saadette yaşanan bazı önemli hadiseleri dile getiriyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selâmün aleyküm bizim erenler, bizim erenlere gönül verenler, laf ettirmeyenler, gönül verenlerin gönlüne girmeye gayret edenler. Hoş geldiniz, safa getirdiniz. Bizim erenler var deyince, bir de başkasının erenleri mi var diye düşünmeyin. Cümle erenler bizim olsun inşallah. Biz de cümlesinin olalım inşallah. Ve dahi kemâlatın teferruatta saklı olduğunu bilenler. Kemâlat o küçücük nüans dediğimiz, detay dediğimiz ve burada ufacık bir mesele var arkadaş buna niye kafalarını takıyorlar dedikleri o meselelerin içinde gizli arasında saklıdır. Malumunuz buyurulmuş ki Allah Teâla'yı insan sevdikçe tanıması artar. Ama Efendimiz'i (sallallahu aleyhi vesellem) tanıdıkça sevgisi artar. Buradan bakınca her bir müslümanın ne yapıp edip, Risalet Penah Efendimiz'in (aleyhisselâtü vesselâm) hayatı ile meşgul olması icap eder. Hayatüs Sahabe okumalı, bir Siyer-i Nebi mutlaka okumalı, Peygamberler Tarihi okumalı. Dursun Ali Erzincanlı'nın şiirlerini dinlemeli. Yani Allah Rasülü (s.a.v) ile alakalı bilgimiz arttıkça, ona duyduğumuz sevgi ve muhabbet artacak. Peki kemâlatın, teferruatta saklı olması ile onun hayatına dair bilgimizin artışı ile ona olan sevgimizin artması arasında nasıl bir bağ var. Hah ben de onu demek için huzurlarınızdayım. Hoş geldiniz safa getirdiniz... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İnsana Ne Kadar Toprak Lazım❓ - B134 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    İnsana Ne Kadar Toprak Lazım❓ - B134 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde ünlü Rus yazar Nikolayeviç Tolstoy'un 'İnsana Ne Kadar Toprak Lazım' ismini taşıyan ibretlik bir öyküyü sizlerle paylaşıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı. Dost dost diye nicesine sarıldım Benim sadık yarim kara topraktır Beyhude dolandım boşa yoruldum Benim sadık yarim kara topraktır Selamün Aleyküm erenler ve dahi insanın sadık yarinin kara toprak olduğunu bilebilenler. Toprağın altına girmeden evvel, toprağın üstünde insana ne kadar toprak lazım olduğunu fark edebilenler. Bu aradaki ımlar o şeydi biliyorunuz. İlk böyle yaptım erenlere gönül verenler, ikinci ve dahi onları sevenler, üçüncü onlara laf ettirmeyenler. Artık konuşmadan da anlaşabileceğimiz bir duruma geldik diye düşünüyorum Biri Bir Gün seyircisiyle. Size Lev Nikolayeviç Tolstoy'un muhteşem bir hikayesini anlatmak üzere huzurlarınıza geldim. Tolstoy enterasan bir adam. Büyük Rus yazarı kabul. Ahir ömründe ihtiyarlığında İstanbul'a gitmek üzere bir trene bindiği rivayet ediliyor. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Bu Anlatılan Herkesin Hikayesi - B133 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Bu Anlatılan Herkesin Hikayesi - B133 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde 'yakin, ubudiyet, idrak, ölüm, kulluk' gibi kavramların üzerinde duruyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler ve dahi "Va'bud rabbeke hatta ye'tiyekel yakin" ayet-i celilesine ayette ifade buyurulan yakin ile iman etmesi gerektiğini idrak edebilenler... Bunu nasıl idrak edeceksin? Hz. Ebubekir efendimize (ra) atfedilen bir söz var: "Asıl idrak, idrakin idraksizliğini idraktir." Müthiş bir söz. O ayet-i celileyi müfessirun izah ederken şöyle diyor; oradaki yakinden murad ölümdür. Cenab-ı Hakk diyor ki: Sana ölüm gelinceye kadar Rabb'ine (ibadet et değil) kulluk et. İkisinin arasında fark var. Zaman zaman arz etmeye çalıştım bunu... İbadetler de kulluktan bir cüzdür ama kulluk yani ubudiyet, ibadetlerden ibaret değildir... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kıssalara Laf Edenler İçin Kıssa - B132 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Kıssalara Laf Edenler İçin Kıssa - B132 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Kıssaları Anlama Kılavuzu" isimli bölüm ile sizlerle buluşuyor. Kıssaları anlamayanlar ve lâf edenlere nasihatleriyle dikkat çekiyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler hatta ve hatta insanlardan gelen cevrü cefaya, zulüme tahammül etmenin Allah (c.c) ve Rasul'ünün (s.a.v) bir emri, güzel ahlâkın bir gereği olduğunu bilenler. Ötesini de söyleyeyim. Bilmekle yetinmeyip bunun hakkınıda verebilenler. Çünkü insan bazen bazı şeyleri bilirde, iş hakkını vermeye gelince veremez. E o zamanda adama sorarlar. Bilmek dediğin şey ne işe yarıyor. Bildin bildin de me oldu. Niye böyle bir merhaba ile başladım programa. Geçen hafta sosyal medyayı takip edenler bilecekler, bir hadise patlattılar. Mal bulmuş mağribi gibi yüklendiler üstüne. Önce tebessüm ettim, güldüm geçtim. Sonra azıcık huzursuz oldum, sonra aman dedim sonra aman deme ve bununla alakalı bir şeyler söyle diye Serda Tuncer ile hasbihal ettik. İş geldi, onu söylemeye. Mevzu şu; Biri bir günlerde anlattığımız bir kıssayı, içindem bir bölümü alıp, iyice de yaklaştırıp, o bölümde akıllarına denk düşmediği için bırakın bu mavalları, niye hikaye anlatıyorsunuz millete, bunun dinde yeri var mı filan, böyle derdi bağcıyı dövmek olan adamlar. Üzüm ile bağ ile alakaları yok. Bağcıyı dövmek için bir şeyler yapıyorlar. Yapsınlar Serdar'a bu yapılabilir, canları sağ olsun. Fakat üzüldüğüm şu... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Ev Sahibinin İşine Karışılmaz - B131 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Ev Sahibinin İşine Karışılmaz - B131 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Numan Bin Münzir ve Mimar Sinimmar" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, gönül verenleri sevenler, onlara laf ettirmeyenler ve dahi Serdar Abi ne zaman bize sohbet etmeyi bırakıpta eskiden olduğu gibi yeniden bir hikaye anlatacak diye bekleşenler... Niye böyle dedim? Geçen haftaki Biri Bir Gün'ün altına bir yorum yapmış, abi bize kıssa anlat, bize hikaye anlat diyor. Kıssa da değil çünkü kıssa yaşanmış bir olaya işaret ediyor ama hikaye bambaşka birşey fakat nasihatin büyüğü de asıl onlardan çıkıyor, onlardan çıkan nasihat unutulmaz oluyor... Size Ceza-i Sinimmar'ı anlatayım bu bölümde, mutlu olun. Vaktiyle İran'da bir Şah yaşamış... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Akıl İmanın Nesi Olur? - B130 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Akıl İmanın Nesi Olur? - B130 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Necmeddin-i Kübra Hz. (k.s) ile Fahreddin Razî Hz.'nin (rha) buluşma hikayesini" anlatıyor. Efendim 1980'li yıllardır. Ankara'dır. Serdar Tuncer genç bir adamdır. Gerçi Serdar Tuncer hala gençtir ve hala gönlünde tarifini yaptığı şekilde adam olamamıştır. O zamanlar genç olduğunu biliyor, adam olduğunu zannediyordu. Şimdi adam olmanın öyle kolay bir şey olmayacağının farkında ama hala genç. Niye genç? Kendini genç hissettiği için, hissettiğin yaştasın... bunlardan dolayı değil! Büyüyemediğinin farkında olduğu için genç. Yaş almakla büyümek malumunuz başka şeyler. O yıllarda Serdar Tuncer bir kitap okurdu, bir sohbet dinlerdi, oradan bir şiir, bir nükte, bir cümle hoşuna giden bir şey olursa, onu ezberlemek için uğraşır dururdu. O dönemlerde ezberlediği şiirlerden birisi bugünkü programda bahsi geçecek olan zatı şeriflerden birine ait... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kötü Huylu İnsanların Sonu - B129 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Kötü Huylu İnsanların Sonu - B129 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde, Şeyh Sâdi Şîrâzî'nin 'Bostan' eserinden hikmet dolu bir hikaye anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Şeyh Sâdi'nin Bostan'ında anlattığı bir hadise var. O hadiseyi anlatmaya başlamadan önce size bir soru sorayım; hiç kuyu kazdınız mı? Efendim? İki türlü kuyu kazılırmış, birazdan onu da anlatacağız... Bir adam varmış. Çok zalim, gaddar, milletin elinden illallah dediği bir adam. Bu adam bir zaman bir kuyunun yanından geçerken nasıl olduysa kuyuya düşmüş. Çıkmaya imkan yok, tek başına çıkamaz. Çaresiz aşağıdan bağırıyormuş; yok mu beni kurtaracak kimse? Millet sesten tanıyor ama duymazdan geliyor... Adam tam üç gün kuyuda kalmış... Devamı videoda... Önemli not: Programdaki dua metninde “yenfâ küllü şey’in” diye ifade edilen yerin doğrusu “yefnâ küllü şey’in” olacaktır. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Çilesiz ve Aşksız Olmaz! - B128 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Çilesiz ve Aşksız Olmaz! - B128 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "İsmail Çetin Hocaefendinin" (k.s) hatırılarını anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi nimetin külfetsiz ele geçmeyeceğini bilenler. Her nimetin ama... Dünya nimetinin de ahiret nimetinin de Allah'a yakınlık nimetinin de irfanın da aşkın da muhabbetin de rızkın da ilmin de nimet manasına ne varsa yeryüzünde hepsi birden ille bir külfetle ele geçer. Öyle bir elim yağda bir elim balda, ara ara söylüyorum hoşuma gidiyor o ifade hem elli kuruş hem şöför mahalli hem muhtarın kızını göreyim... Olmaz. Ne kadar ekmek o kadar köfte... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...