MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

12 Video Bulunuyor

Bu programda yüzyıllardır anlatılan, her anlatılışta yeniden canlanan ve bir hikmete, bir inceliğe can katan hikayelerimizden bir demet bulacaksınız. Serdar Tuncer, 25 yıldır ekranlarda ve sahnelerde anlattığı hikayeleri yeni bir üslup, özgün bir formla yeniden beğenimize sunuyor. “Biri Bir Gün” şimdiden bir MyMecra klasiği...

  • Biz Azizlerdeniz - B58 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Biz Azizlerdeniz - B58 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Ya'kûb-u Çerhî (k.s) Hazretlerini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenlere gönül verenler, erenlerin diyarından selamın aleyküm üstelik... Çok güzel, çok safalı, çok muhabbetli bir beldeden sizi selamlıyoruz bu Biri Bir Gün'de... Malumunuz, Şerefü'l Mekan Bi'l Mekin buyurulmuş; Mekanın şerefi o mekanda bulunan kişiyle kaimdir, o kişiyle vardır... Duşanbe'deyiz. Tacikistan'ın başkentinde. Ve Nakşibendi silsilesinin, Altun Silsile'nin büyüklerinden Mevlâna Ya'kûb-u Çerhî'nin (k.s) kabr-i şerifinin yanı başından sesleniyorum size... Hep erenlere gönül verenleri, hep erenleri selamladık ama takdir-i Hüda Mevlâ nasip etti şimdi işte o erenlerden birisinin yanı başından erenlere gönül verenlere merhaba demek nasip oluyor... Ya'kûb-u Çerhî Efendimizin kabrinin başında dururken böyle boynumu büktüm dedim ki; Efendim, biz zor zamanların çocuklarıyız. Herat'a gidip, Kahire'ye gidip ilim tahsil etmek, Buhara'ya gelip fetva icazetnamesi alacak hal bize nasip olmadı... Ve dedim ki; Efendim, kimse bizim başımıza bir külah koymadı bizi unutma diyerek... Kimse gideyim mi dediğimiz vakit bize git demedi yere çizgiler çekerek... Oturup saymadık o çizgiler çift midir tek midir diye... Bir tefeül açmadık... Şah-ı Nakşibend'in (k.s) dergahında sabaha kadar gözyaşlarıyla kabulümüz için yalvarıp yakarmak bize nasip olmadı, bütün bunlar size nasip oldu, Mevlâ bu devleti size nasip etti... Boynumu büktüm dedim ki; Resulullah Efendimiz (s.a.v) sizi kırmaz, onun Rabbi sizi geri çevirmez... Bizim, bizi sevenlerin, bizi takip edenlerin, Ümmet-ü Muhammed'in istikameti için, affı için ne olur ricacı olun... Mevlâ, sevdiklerinin hatırına, sizlerin duaları bereketi hatırına bizleri de sizlerin yolunuzdan ayırmasın... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Yokken Veremeyen, Varken Hiç Veremez! - B57 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Yokken Veremeyen, Varken Hiç Veremez! - B57 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s) Hazretlerini ve kıssalarını anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Erenlerin diyarından selamın aleyküm erenlere gönül verenler ve dahi erenlere gönül verenleri sevenler. Semerkand'dayız... Hâce Ahrâr-ı Veli'nin (k.s) kabr-i şerifinin de bulunduğu mezarlık ve külliyenin içindeyiz. Hemen arkamda gördüğünüz yer bir medrese, yanı bir cami ve karşıda hazretin merkad-i şerifi... Şimdi insan onların huzurunda olunca size böyle selamın aleyküm erenler diye söze başlayamıyor. Niçin? Hakiki erenlerin huzurundasın, söylesem sizde rahatsız olursunuz, söylerken bende rahatsız oluyorum kaldı ki böyle bir yere gelince insan kendisine de muhataplarına da erenlere gönül verenler derken bile bi tereddüt ediyor ah diyor o gönül vermeyi ne kadar becerebildik, ne kadar yapabildik ki bunu ama bu da güzeldir... İnsan, bilemedim diyecek. Bilenleri görünce diyor ki benim bildiğim bilmek değilmiş. Bulanları bulunca diyor ki benim bulduğum bulmak değilmiş. Olanları görünce diyor ki benim olduğum olmak değilmiş... O kadar bedeller ödenmiş, o kadar çileler çekilmiş, o kadar ömürler verilmiş ve bu işlerin içerisine öyle bir muhabbetle, öyle bir aşkla, öyle bir şeyi hiç eyleyerek girmişler ki insan dönüp kendisine ben onları seviyorum derken bile böyle bir mahcup olarak bizim sevmemizden ne olacak sanki... Boyun büktürüyor... İşte bu büyüklerle beraber olmanın zahiren, batınen bu yakınlığın güzel taraflarından birisi bu... Huzurunda olduğumuz Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s), hani bir Ayet-i Celile var; "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun." Hazretim, bu Ayet-i Celileyi yorumlarken derlermiş ki: Sadıklarla beraber olmanın iki yolu vardır; Bir, onlarla zahiren beraberlik. Yanlarında bulunmak, ellerinden, eteklerinden tutmak, civarlarında bulunmak, onlarla vakit geçirmek, zahiri birliktelik. Ama ikincisi kalbi bir bağ, kalbi bir birliktelik. Asıl istifade işte bu kalbi bağın oluşmasıyla oluyor diyor çünkü... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Sevilen Sevmezse, Seven Sevemez! - B56 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Sevilen Sevmezse, Seven Sevemez! - B56 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hâce Alâeddin Attâr (k.s) Hazretlerini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Erenlerin diyarından selamın aleyküm erenlere gönül verenler. Özbekistan'ın Tacikistan sınırına 50 km kadar mesafedeki Denau bölgesinde Hâce Alâeddin Attâr'ın (k.s) huzurundan size sesleniyoruz. Merhaba efendim, hoş geldiniz. Bir gün Hâce Alâeddin Attâr (k.s) Şah-ı Nakşibend Efendimizin huzurunda otururlarken (Alâ dermiş Şah-ı Nakşibend Hazretleri, Alâeddin Attâr Hazretlerine) Alâ demiş, gel. Oturmuş dizinin dibine, gözlerini dikmiş gözlerine... Muhabbet bizden size midir, sizden bize midir? diye sormuş. Ben mi seni seviyorum da sen beni sevebiliyorsun yoksa sen mi beni sevdiğin için bende seni seviyorum minvalinde bir soru. Alâeddin Attâr Efendimiz (k.s) belki şöyle düşünmüş olacak ki; onların bizi sevmeye ihtiyaçları yok, bizde onlar tarafından sevilecek bir hal yok. O benim neyimi niye sevsin ki?... Bu düşünce içerisinde gerçi Evliya-i Kiram Hazeratı da bir an kalbi boşluğa düşürürler ve oradan öğretmek istedikleri bir şey var, belki Şah-ı Nakşibend Efendimizin orada bir cilvesi de var... Bir an boşluğa düşerek demiş ki; Efendim, bizden size olsa gerektir, biz sizi seviyoruz... Şah-ı Nakşibend (k.s.); Öyle mi? buyurup, rivayet o ki elini Alâaddin Attar Hazretlerinin omzuna koymuş. O elin omuza dokunuşuyla beraber nasıl bir tasarrufsa artık öyle bir hal yaşatmışki Alâeddin Attâr'ına, Hâce Alâeddin Attâr (k.s) o an kendimi bomboş hissettim diyor. Muhabbet manasına hiçbir şey göremedim kalbimde, boşluğa düştüm... Bir müddet sonra elini çekti omuzumdan ve bana eski halimi iade etti. Hafif tebessümle buyurdu ki; Seven sevmezse, sevilen sevemez! Yani eğer maşuktan aşığa bir muhabbet olmayacaksa, olmamışsa aşığın maşukuna duyduğu muhabbet onun vuslatına sebep olmaz, onunla vuslat gerçekleşmez. Muhabbet, büyükten küçüğedir. Büyük küçüğü sever de küçük o sevgiden kendi gönül aynasına yansıyanla, kendisine düşenle sarhoş olur ve o sarhoşluk içerisinde ben sevdim zanneder halbuki seven büyüktür... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Şeytan da İnsanı Cennete Götürür - B55 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Şeytan da İnsanı Cennete Götürür - B55 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Allah'ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta darlık zamanında olduğu gibi genişlik zamanında da Rabb'ini anması gerektiğini bilenler... Sadece bilmem yeter mi? Yetmez. Bunun da hakkını verenler... Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam bir Hadis-i Şerif'lerinde buyuruyor ki; Genişlik zamanlarınızda yani rahat olduğunuz, keyfinizin gıcır olduğu her şeyin tamam olduğu, oh dediğiniz zamanlarda Allah'ı zikredin, Allah'ı anın. O anından kasıt nedir acaba? Namazınızı kılın, orucunuzu tutun, zekatınızı verin, tesbihatınızı yapın, emredilenleri yapın, Hakk'ı zikredin ki darlık zamanınızda da Allah sizi ansın. Allah kulunu nasıl anar? İşte dara düştüğü vakit imdadına yetişmesi Allah'ın kulunu anmasıdır. Bi' sıkıntısı, bi' haceti olupta el açtığında Mevla'nın onu lutfedivermesi Allah'ın kulunu anmasıdır. Allah'ta kulunu anar. "Siz beni anın ki bende sizi anayım!" Ayet-i Celile'si belki birazcıkta buna işaret etmektedir. Resul-ü Ekrem Efendimiz (s.a.v) bir gün Sahabe-i Kiram Efedilerimiz ile otururken onlara bir menkıbe anlatıyor... Hani bazen kıssalardan örnek verdiğinizde, menakıbtan bir şey anlattığınızda bazı bu işi çok bilmeyenler dönerler ve şöyle derler; ya kardeşim hep mi kıssa, hep mi menkıbe bu ne böyle! Menkıbe dini, kıssa dini falan... Bu hoş bir yaklaşım değildir. Şundan dolayı değildir; Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de menkıbe anlatmaktadır, kıssa anlatmaktadır. Hz. Yusuf'unu anlatır, Hz. Musa'sını anlatır, Hz. İbrahim'ini anlatır... Şöyle kabaca bir hesapla baktığınız vakit belki Kur'an-ı Kerim'in %70'i kıssalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla kıssa anlatan birisi Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Mübin'inde yaptığını yapmaktadır. Ve Resul-ü Ekrem Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam zaman zaman Sahabe-i Kiram Efedilerimize zaman zaman bir kıssa ile bir menkıbe ile geçmiş ümmetlerden birinin başına gelen bir iş ile bir doğruyu tarif eder. Bu da şu demektir; Kıssa anlatan birisi sadece Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de yaptığını değil aynı zamanda Resul-ü Ekrem Efendimiz'in (s.a.v) yaptığı bir şeyi de yapmaktadır... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Allah’ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü - B54 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Allah’ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü - B54 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Allah'ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Adam, bir dağı yemiş. Altın bir leğen bulmuş, toprağa gömmüş. Ne yaptıysa leğen tekrar toprağın üstüne çıkmış. Bi' kuşu koynunda saklamış adam, bir başka kuşu doyurmak için uyluğundan et kesip ona vermiş. Bir şeye rast gelmiş kokusundan öyle rahatsız olmuş ki kaçmış gitmiş. Bu hafta Biri Bir Gün'ün mevzuu işte budur erenler... Bir salih zat olduğu rivayet ediliyor, belki de Peygamber-i İzam hazeratından birisi... Bunu bilmiyoruz, farklı rivayetler var. Bir gece enteresan bir rüya görmüş. Rüyasında hatiften bir ses, Rabb'ül Alemin ona demiş ki; "Sabah olupta sokağa çıktığın vakit ilk gördüğün şeyi ye. İkinci gördüğün şeyi sakla. Üçüncü gördüğün şeyin istediğini geri çevirme. Dördüncü göreceğin şeyi üzme. Beşinci göreceğinden de kaç." Sabah olmuş, uyanmış bu zat... Gördüğü rüyanın da tesirinde acaba Rabbim bana bu rüya ile ne anlatmak istedi ve nasıl bir tecelli olacak, karşıma ne çıkacak? Bunun merakıyla çıkmış sokağa... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Hızır'a Aşık Olan Adamın Hikayesi - B53 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Hızır'a Aşık Olan Adamın Hikayesi - B53 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Hızır'a Aşık Olan Adam" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Neyzen Tevfik merhumun; "Hızır'ı ararsan kendinde ara, bulamadım gibi rezalet etme" mısralarının ne manaya geldiğini bilenler. Uzunca bir zaman sonra tekrar MyMecra'da, stüdyodan sizi selamlıyoruz... İyi gezdik. Üsküp, Bakü... Farklı farklı bölümler, en son eve de... Nasrettin hocaya demişler ki: Hocam, senin hanım çok geziyor. Yok yav demiş, iftira ediyorsunuz. Hocam, vallahi çok geziyor. Yok yav iftira ediyorsunuz. Dediğiniz kadar çok gezse arada bizim eve de uğrar demiş... :) Arada eve de uğranıyor. Çıktık, eve de uğradık ve geldik. Nasrettin hoca... Nereden geldik Nasrettin hocaya? :) Tahir Büyükkörükçü hocanın (Allah rahmet etsin. Mekanı cennet, menzili mübarek, makamı âli, komşusu Efendimiz (a.s.v) olsun.) Hizmeti çok bir hocamızdı. Nev-i şahsına münhasır üslubu ile çok güzel vaazlar eden bir zat-ı şerifti. Ümmet-i Muhammed'e hizmeti çoktur, Mevla gani gani rahmet eylesin. Tahir hocanın bir vaazında anlattığı hadiseyi anlatacağım bugün size... Hızır'a (a.s) aşık olan bir adamı anlatıyor, pek de güzel anlatıyor. Onu arz edeceğim... Tahir hocanın anlattığı mevzu şudur... Adamın birisi bir gün Hızır'ı (a.s) görme arzusu düşmüş kalbine. Hızır'a (a.s) aşık olmuş. Gönlüne bir Hızır'ı (a.s) görme arzusu düşmüş. Ah bi nasip olsa da görsem, bi yüzünü görsem... Böyledir, hani Hızır'la (a.s) karşılaşsanız ve bir şey isteseniz Hızır'da (a.s) elini açıp dua etse, rivayet o ki Mevla onun duasını geri çevirmezmiş, onun duası bereketiyle muradınız hasıl olurmuş. Adamın derdi bu da değil. Aşık, Hızır'a (a.s) aşık... Leyla ile Mecnun gibi... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Şehit Olunmaz, Şehit Doğulur! - B52 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Şehit Olunmaz, Şehit Doğulur! - B52 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Azerbaycan milli kahramanı şehit Mübariz İbrahimov'un hikayesini, onun yaşadığı öz diyardan anlatıyor... Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta toprak dediğini yerin şehitler tarafından kanlarla sulandığı vakit vatan haline dönüştüğünü, bambaşka bir hüviyete büründüğünü bilenler. Jeneriğin hemen öncesinde okuduğum şiir ve şu anda sizi selamlayışımızdan belki tahmin ettiniz bir şehidi, bir güzel adamı, bir kahramanı yad edeceğiz bu Biri Bir Gün'de... Can Azerbaycan'dayız. Bakü sokaklarında dolaşıyoruz. İki devlet, bir millet! Azerbaycan'ımızdayız ve iki gün sonra 26 Şubat tarihi Azerbaycan'da yaşanan büyük bir katliamın yıldönümü. 26 Şubat 1992'de Ermeniler, dağlık Karabağ'a yakın Hocalı'da 613 kardeşimizi şehit ettiler. Kadın, çocuk demeden çok büyük bir katliam yaşandı orada. Bu millet, tarihinin değişik evrelerinde böylesi zulümlerle hep karşı karşıya kaldı... Dönüp baktığınızda sadece Azerbaycan türkleri değil bütün bir türk dünyası, bütün bir islam dünyası bu mazlumluktan ziyadesiyle payını aldı... Bizim tarihimize baktığınız vakit Allah'a Hamd-u Sena'lar olsun bizim yaptığımız bu manada bir katliama rast gelemiyorsunu fakat biz hem millet olarak hem ümmet olarak bu meyandaki zulümlerle hep muhatap olmak durumunda kaldık... Bugün anlatacağım kişi işte o 26 Şubat 1992 yılında, Hocalı'da şehit olanların haberleri televizyondan geçerken henüz 4 yaşlarında olan bir çocuk... Atasıyla, babasıyla beraber haberleri seyrediyorlar ve orada 6 yaşlarında küçük bir kız çocuğu ağlayarak göz yaşları içerisinde ne yaşandığını anlatıyor o gece... Kullandığı ifadelerden birisi şu: Babam, ilk defa ağladığım için bana tokat attı... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Hacca Gitmeden Hacı Olan Eskici - B51 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Hacca Gitmeden Hacı Olan Eskici - B51 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Üç Yüz Bin Kişinin Haccının Kabul Olmasına Sebep Olan Eskici" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim Sana zorsa yanmaya razıyım Kolaysa affı esirgeme Hayat boş geçti Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz katında Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum (Abdurrahman Cahit Zarifoğlu) Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta mevla emretmiş diye emredilenin tamamını yapmaya çalışıp nehyetmiş diye nehyedilenin tamamına yakınından kaçınmaya çalışıp genede bu emri tutuşun, o nehiyden kaçısın işe yaramayacağını, bu işin ancak mevlanın inayet ve ihsanıyla olacağını bilenler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Biri Bir Gün'lere ilk defa belki bir şiirle başladık. Cahit abinin bir şiiri... Allah gani gani rahmet etsin... Cahit Zarifoğlu. Muhteşem bir şiirdir, af dilekçesidir. Fakir, hep şöyle derim: Cahit abinin mevlanın katında işe yarar hiçbir ameli olmasa şu şiirdeki samimiyetin, şu şiirin anlattığı meselenin hatırına Allah-u Teala öyle ihlas ediyorum Cahit Zarifoğlu kuluna merhamet edivermiştir. Böyle geçer gönlümden... Bu şiir üzerine sabaha kadar konuşabilirim, konuşulur fakat şiirde geçen bir ifade bugünün Biri Bir Gün'ü ile alakalı olduğu için sadece o mısra üzerinden hasbihal edelim... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Üç Pişman Adamın Hikayesi - B50 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Üç Pişman Adamın Hikayesi - B50 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Üç Pişman Adam" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi gidemediğimiz diyarın bizim olamayacağını, bir kez gittiğimiz diyarın da kıyamete kadar elin olamayacağını bilenler. Üsküp'teyiz. Yahya Kemal'e rahmet olsun; "Üsküp ki Şar dağında devamıdır Bursa'nın." Bu işler böyle... Burada insan birazcık mahzun dolaşıyor, burada insan birazcık boynu bükük dolaşıyor... Osmanlı bakiyesi topraklar. Vaktiyle ecdadın asırlarca adalet ve muhabbet taşıdığı diyarlarda dolaşırken öyle yerler vardır ki oraya gidersiniz azıcık huzursuz olursunuz çünkü orası elinizden çekip alınırken oralılar da orayı elinizden çekip alanlara yardım etmişlerdir yarınlarını düşündükleri için şahsi ikballerini derlerinin, davalarının, dinlerinin önüne koydukları için... Oralarda böyle biraz yüzünüzü ekşiterek dolaşırsınız ama öyle diyarlar da vardır ki çekip alınmıştır elinizden ciğeriniz yana yana boynunuzu büküp gerisin geriye dönmek zorunda kalmışsınızdır... İşte Rumeli bir borçlu gibi yahu sizi buraya bıraktık, sizin için bir şey yapamadık, elimizden bir şey gelmedi diyerek, o borçluluğu yüreğinizde hissederek dolaştığınız diyarlar. Üsküp'teyiz. Güzel bir diyarda size sesleniyoruz. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Buralarda dolaşırken nasıl bir Biri Bir Gün anlatsam diye, Muzaffer Efendi Hazretlerinin sohbetlerinde arada dile getirdiği üç adamın yaptıkları şeyi niçin yaptıkları üzerinden bize çok güzel hisse veren bir menkıbe vardır onu paylaşayım dedim... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Sultan Murad Hüdâvendigâr - B49 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Sultan Murad Hüdâvendigâr - B49 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Kosova Savaşını ve Sultan Murad Hanı" anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta ne ki olmuş, olan cümle işlerin Mevla'nın izni ve inayetiyle olduğunu bilenler. Kandiliniz mübarek olsun efendim. Niçin böyle bir giriş yaptın Serdar Tuncer? Sebebi şudur; öyle bir mekanda duruyorum ki bir kandil gününde burada Osmanlı tarihinin en büyük savaşlarından birisi yaşandı ve bir ulu hünkâr bu bulunduğumuz mekana yakın bir yerde şehit edildi ve onun tahnit edilmiş iç organları hemen şu arkamda gördüğünüz türbe-i şerifin içinde ve aradan geçen zamandan sonra biz bir Regaip Kandili'nde, bir Berat Kandili'nde yapılan savaşı yad etmek üzere bu mekandayız. E şimdi buna cilve-i Rabbani demeyeceksek neden bahisle cilve-i Rabbani diyeceğiz ki?... Kandil-i şerifiniz mübarek olsun. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz... Efendim, Devlet-i Aliyye'nin hünkârları bize resmi tarih tarafından anlatılır, resmi tarih bilmemiz gerektiği gibi anlatır ama bir de tarih kitaplarının bazen kasıtlı yazmadığı, bazen yazmaya cesaret etmediği, bazen gene bir kasıtla ya da cehalet sebebiyle farklı bir şekilde duyurduğu hadiseler vardır. Bundan en büyük nasibi Devlet-i Aliyye'nin padişahları alır. Onlar için onların olduğundan, yaşadıkları hayattan, Peygamber sevgilerinden, derviş meşreplerinden uzakta bambaşka haremle saray arasında geçen bir hayat gibi bahsedilir. Yanlıştır, eksiktir ve bunun hem yanlış hem eksik hem de tam tersi istikamette olduğunun en büyük ispatı olan yerlerden birisi şu an içinde bulunduğumuz mekandır; Kosova'dayız... Sene 1389... Kosova Savaşı... Devamı videoda...
  • Sorgu Melekleriyle Sabahlayan Adam - B48 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Sorgu Melekleriyle Sabahlayan Adam - B48 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Merkad-ı Şerifinden Şah-ı Nakşıbend Hazretlerini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi ya ağniyayi şakirin ya da fukara-i sabirinden olması gerektiğini bilenler. Ne demek bu şimdi? İnsan ya zengindir ya da fakirdir. Ağniyayi şakirin şükreden zengin demekmiş efendim, kudema böyle demiş; şükreden zengin. İnsan ya böyle olmalı ya da fukara-i sabirinden, sabreden fakirlerden olmalı diyorlar çünkü ikisinin de neticesinde bir mükafat var. Aslında ikisinin de kendisi başlı başına hem mükafat hem de ceza olabilir. Nasıl?... Mevla dünyada adama zenginlik vermiştir ama o zenginliği Allah-u Teala'nın yasakladığı şeyler için kullanırsa insan, kendi eliyle ahiretini yıkar ve zenginliği başlı başına kendisine bir ceza olur ama Allah-u Teala adama bir zenginlik vermiştir, o zenginliği hayırda harcar, fakire fukaraya yardım eder, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını görür, garib gurabayı gözetir, zekatını verir, tasaddukunu eder, parayı bir de helal yerlere, emredilen yerlere harcar, harama kendisine verilen nimeti sermaye yapmazsa işte o zaman kendisine bir mükafat olur. Daha dünyadayken mükafat olur, ahiretteki ayrı fakat orada bir de bi' ifade var. Ağniyayi şakirin diyor. Şükreden zengin... Oradaki şükrün içini biraz açmak lazım sanki, bi' pencere açalım bunun burasında... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Bin Yıldır Yıkılmayan Minarenin Sırrı - B47 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Bin Yıldır Yıkılmayan Minarenin Sırrı - B47 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Usta Beka ve Minare-i Kelân" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler. Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bu ifadelerin belki de yeryüzünde kendisine en çok yakışacağı şehirlerden birinden sizi selamlıyorum. Niçin? Hacegân yolunun 7 büyük pirinin içinde medfun bulunduğu, senelerce ilme, aşka, muhabbete, irfana beşiklik etmiş Maveraünnehir'in en güzel alanlarından birisi; Buhara şehirinden selamlıyorum sizi... O Buhara nefesi değil midir ki senelerce muhabbetle, güzellikle, aşkla, irfanla yeryüzünü aydınlattı işte oradayız. Peki ben Hacegân yolunun büyük piri, Ser Silsile-i Hacegân Abdülhalik El Gücdevâni'nin (k.s) diyarından, erenlerin diyarından seslendiğimi ifade etmeyeceksem nereden ifade edeceğim? Şah-ı Nakşıbend efendimizin (k.s) ve aradaki zatların pek çoğunun medfun bulunduğu yerden sizi selamlamayacaksam nereden erenlere gönül verenler diye selamlayacağım? İşte böyle kutlu bir diyarda ve kutlu bir mekandayız, çok güzel bir yerdeyiz... Hemen solumda Mescid-i Kelân, hemen sağımda Mir Arap Medresesi ve arka çaprazımda görüyorsunuz; Minare-i Kelân... Kelân; Ulu demek. Mescid-i Kelân; Ulu Camii Buhara'nın. Minare-i Kelân; Buhara'nın Ulu Minaresi ve burası da da bir medrese; Mir Arap Medresesi. Şimdi, Anadolu'nun pek çok şehirinde gitmiş görmüşüzdür, biliriz bir Ulu Cami vardır. Ecdat inşaa ederken şehiri bir ruhla inşaa eder. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ruhu şad olsun diyordu ya; "Bizim cedlerimiz inşaa etmiyordu, ibadet ediyordu" işte bu ibadet ve inşaa arasındaki farkın ince çizgisini şehirin merkezine kurulam mabed, onun etrafında halkalanan hayat buradan anlarız... Sözü çok uzattım, fazla uzatmaya niyetim yok çünkü bugün size Usta Beka'nın ve Minare-i Kelan'ın hikayesini anlatmak derdindeyim... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...