MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

12 Video Bulunuyor

Bu programda yüzyıllardır anlatılan, her anlatılışta yeniden canlanan ve bir hikmete, bir inceliğe can katan hikayelerimizden bir demet bulacaksınız. Serdar Tuncer, 25 yıldır ekranlarda ve sahnelerde anlattığı hikayeleri yeni bir üslup, özgün bir formla yeniden beğenimize sunuyor. “Biri Bir Gün” şimdiden bir MyMecra klasiği...

  • Beni Oğluma Mahcup Etme Ya Rab - B146 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Beni Oğluma Mahcup Etme Ya Rab - B146 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Nasip"i anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamun Aleyküm Erenler, Erenlere gönül verenler hatta ve hatta bir kardeşi bir güzellik yaşayınca 'Ah onun yerinde ben olsaydım' bile diyemeyenler. Niye böyle diyorum? Dememek lazım. Birisi bir güzellik yaşadı, " Ya Rabbi, onun güzelliğini artır, daha çok ikram et, daha çok ihsan et, deyip sonra da boynunu büküp "Allahım bu güzellikten bana da versen olmaz mı? Bu caaiz ama öbürü olmaz. Niye böyle diyorum? Çünkü siz bu videoyu seyrederken Allah nasip ederse bu kardeşiniz Buhara'da, Buharayı Şerif'te, Şah-ı Nakşibend Efendimiz'in, Abdulhalik Gücdüvanî Hazretleri'nin, Seyyid Emir Külâl kuddise sirruhu'nun... Bilmiyorum hangi güzel zatın huzurunda olacak. Videoyu kalbinize emanet ediyorum ama bilin ki siz bunu seyrederken ben burada değilim, oradayım. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Saraylar Yıkan Bir Avuç Toprak - B145 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Saraylar Yıkan Bir Avuç Toprak - B145 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Hz. Süleyman (a.s) ile Hüdhüd kuşunun hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selâmün aleyküm erenler, hoş geldiniz, safalar getirdiniz. - "Safanıza geldik" diyor musunuz siz de? Rahmetli Tuğrul Efendi, Allah derecatını âli eylesin ''Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz.'' deyince, ''Safanıza geldik.'' derdi. Bendenizin de pek hoşuna giderdi. ''Safanıza geldik.'' Ne kadar güzel bir ifade ne kadar zarif, ne kadar nezih, ne kadar bizden, değil mi? Şimdi bazı gençler de duyuyorum. Bizim gençler demezler. Hani siz öyle şey demezsiniz de. Hoş geldiniz diyorum. Hoş buldum diyor. Hoş buldum. Zil sesi gibi. Din don gibi. Hoş buldum. Hoş buldum deme. Ne de hoş bulduk. Çünkü hoş bulursan, hoş bulan bir tek sen olursun. Ama hoş bulduk dersen, sen hoş bulmuşsundur, rabıtalı bir dervişsindir, mürşidinin ruhaniyeti de seninle beraber gelmiştir, o da hoş gelmiştir, kirâmen gelmiştir, kâtibîn gelmiştir, onlar da hoş gelmiştir. Yalnız değilsindir. Yalnız olmadığının idrakindesindir. Yalnız olmadığının idrakinde oluşun sadece bana hoş bulduk derken değil de yalnız olduğunu zannettiğin zamanlarda da kendine çeki düzen vermene vesile olur. Hiç kimse yokken de kiramen var, katibin var. Sadırlardan geçeni bilen Allah var. Mürşid-i Aziz'inin ruhaniyeti var. Böyle ayak ayak üstüne atamayan adamlar tanıdım ben. Niye atamıyor? Yanında kimse yok, atamaz. Niye? O var diyor yani. Ben nasıl ayak ayak üstüme atayım? Bak bir hoş buldukla, hoş buldumun arasındaki fark nerelere gitti gördünüz mü? Hoş buldum demeye alışan bir insan bir zaman sonra yalnızlığını gayri ihtiyari, düşünerek değil, yalnızken yalnız olduğunu zanneder. Halbuki o tek başınadır da yalnız değildir. Aradaki fark büyük, bilmek lazım. Bazen merhum efendi böyle derdi. Hoşa geldik. Bak bu da güzeldir. Hoş geldiniz. Hoşa geldik. Burada da başka bir şey var. O hoş, hoşun içini sen doldur. Sana hoş diyor. ''Hoş'' demiyor. Yanlış anlaşılmasın. ''Hoş'' diyor. ''Güzel'' diyor. ''İyi'' diyor. Öyle diyen de insan kendine bir çekidüzen vermeye ihtiyacı hissediyor. İşte ben diyorum ki ''Efendim hoş geldin.''. ''Hoşa geldik.'' diyor. Kendime bakıyorum. ''Hoş muyum?'' ''Kendimle hoş muyum?'' ''Kalbimle hoş muyum?'' ''Kalbimin sahibiyle hoş muyum?'' Bak nasıl bir ton tefekküre vesile araladı. Sonra diyorsun ki ''Hoş değilsen bile.'' Ben böyle gören zatın hatırına hoş olmam lazım. Vesselam, uzun hikâye. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Öldürmekten Daha Büyük Günah - B144 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Öldürmekten Daha Büyük Günah - B144 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Padişah ve Katline Ferman Verilen Adamın Hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selâmün Aleyküm erenler ve Erenlere gönül verenler. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Padişahın birisi bir gün "tiz demiş, getirin o mel'un esiri huzura." Mel'un esir dediği, diğer esirleri kışkırtarak isyana teşvik eden bir elebaşı. Onu cezalandırmak istiyor. Adamın suçu sabit. Esiri yaka paça hünkarın huzuruna getirmişler... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kula Bak Kulluk Öğren - B143 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Kula Bak Kulluk Öğren - B143 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Mısır Hidivinin adamını görüp kendisiyle kıyaslayan bir Bektaşi'nin Hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı. Selâmün Aleyküm erenler, hoş geldiniz, safalar getirdiniz. 2-3 haftalık bir aradan sonra tekrar yeni bir bölümle huzurlarınızdayız. Özledik ve özleyişimizden özlendiğimizi de tahmin edebiliyoruz. Çünkü bir insan bir başkasını özlüyorsa, o da kendisini özlediği için onu özleyebilmektedir. Rahmetli Tuğrul Efendi (Allah derecâtını âli eylesin) buyururdu ki ben sana hayran sen cama tırman. Öyle muhabbet olmaz derdi. Muhabbet öyle olmaz. İlle karşılıklı olur. Sevilir, sever, sever, sevilir. Muhabbet böyle olunca birbirine muhabbet edenlerin özlemesi de böyle olur. Hani Sahabe-i Kiram efendilerimizden rivayet edilen bir husus var. Birisi diğerine seni Allah için seviyorum deyince, biliyorum demiş. Nereden biliyorsun? Kalbimden biliyorum. Sen birini seviyorsan o da seni seviyordur. Muhabbet tıpkı su gibidir. Yukarıdan aşağıya akar. Önce büyük sever, sonra küçük sever. Ama küçük sevdiğini zanneder. Bunu geçmiş bölümlerden birinde etraflı bir şekilde konuşmuş idik. Özledik vesselam. İnşallah geride kalan zaman, Allah ve Rasûl'ünün istediği gibi geçmiştir. Mevla hayırla, afiyetle, sağlıkla, muhabbetle, sevdiklerinizle yeni Ramazan-ı Şeriflere de eriştirsin. Muzaffer Efendi Hazretleri (Rahmetullahi Aleyh) Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak Efendi Hazretleri bir gün bir kıssa anlatıyor. Anlattığı kıssa farklı kaynaklarda farklı şekilde de geçiyor. Bazen bu bizim anlattığımız minvaldeki kıssaları kitaplarda karşılaştığınızda bu durum dikkatinizi çekecek. Biraz şundan kaynaklanıyor zannediyorum. Aynı hadise farklı zamanlarda benzer şekillerde yaşanmış olabiliyor. Çünkü hakikat tek. Hikmet güzel, gönüller Allah'a dönük, Dolayısıyla aynı insanlar benzer durumlarda benzer şeyleri yaşayabiliyorlar. Şimdi Muzaffer Efendi Hazretleri farklı bildiğim bir kıssayı bir Bektaşi fıkrası şeklinde anlatıyor. Peşinden de diyor ki bunun ilk kısmını herkes bilir de ikinci kısmını pek bilen olmaz. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Bir Müminin İşini Görmek - B142 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Bir Müminin İşini Görmek - B142 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde bir kardeşinin ihtiyacını gidermenin ne kadar büyük bir nimet olabileceğini anlatıyor... Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamun Aleyküm Erenler, Erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler, Ramazan-ı Şerif'in son on günü gelse de itikafa girenlerden olabilsem diye debelenenler. Tam tekerleme gibi oldu valla :) Ramazan-ı Şerif geldi, gidiyor. İlk onu geride bıraktık, ikinci onun içindeyiz, son on. Son onun içinde Efendimiz'in (sav) sünnetlerinden bir tanesi malumunuz itikafa girmek. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Bir de Böyle Dua Et - B141 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Bir de Böyle Dua Et - B141 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Fahri Kainat Efendimiz'e Salat-u Selam getirmenin hikmetini anlatıyor... Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Merhabalar efendim. Bu program size öyle bir salavat-ı şerifeden bahsedeceğim ki, onu ezberleyip günde şu kadar adet okuduğunuzda istediğiniz bütün dilekler gerçekleşecek diye bazı programlar başlayabilir. Bizimki öyle başlamıyor. Ben size salavat-ı şerife hakkında bir başka şey anlatmaya geldim. Hadi buyurun... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Öyle Bir Tövbe Etti ki! - B140 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Öyle Bir Tövbe Etti ki! - B140 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Ebu Turab Hz.leri ile Tövbe Eden Gencin Hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi "Eğer onlar nefislerine zulmettiklerinde sana gelselerdi ve sen de onlar için bağışlanma dileseydin, şüphesiz Allah'ı affedici ve merhamet sahibi bulacaklardı" ayet-i celilesinin muktezasınca erenler elinden tevbe etmenin tevbenin kabul karin oluşuna vesile olduğunu hakkıyla bilebilenler, üf ne uzun bir cümle oldu. Öyle olsun bazen o da güzeldir, uzun cümle iyidir. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz Musa Aleyhisselâm malumunuz Kelimullah Cenab-ı Hakkın kendisiyle mükâleme ettiği, Konuşmak demek, Allah Teala bütün peygamberleriyle mükaleme etmiştir ama bu hususiyetle en ziyade temayüz eden zat-ı şerif Musa Aleyhisselâm olduğu için ondan bahisle Kelimullah diyoruz. İşte Cenab-ı Hak bir gün Musa Kelimullah Aleyhisselam'a demiş ki, ey kelimim git filan beldede fasık bir genç var, onu oradan çıkar. Yoksa onun fıskı ve ona ses etmeyişleri sebebiyle o beldenin üzerine ateş yağdırırım. Hazreti Musa Aleyhisselam tarif edilen yere gelmiş o delikanlıyı bulmuş, onu oradan tabiri caizse sürgün etmiş git demiş. Başka bir yerde yaşa, mevzu böyle böyle ben filancayım. Naçar delikanlı kabul etmiş ve gidip başka bir köye, bir yere sığınmış. Cenab-i Hak bu kez de kelimine demiş ki, ey Musa o senin fasık genç var ya şimdi gitti filan yerde ve fıskına devam ediyor. Git de onu oradan da çıkart. Yoksa ora halkına azap ederim, ateş yağdırırım başlarına. Musa Aleyhisselam genci tekrar bulmuş demiş ki, sen burada da duramazsın, çık buradan. Git nereye gidersen git, burada durma. Emri yerine getirmiş, delikanlı çaresiz. Diyorlar ki böyle izbe bir mağaraya sığınmış o mağarada bir müddet yaşamış, hastalanmış. Hastalanıp da böyle dert yakasına yapışınca başını toprağa gömmüş... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Allah İçin Verene Allah Verir! - B139 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Allah İçin Verene Allah Verir! - B139 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) femi saadetlerinden dökülen bir kıssayı anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler, dünyada ahiret saadeti için ne yapıp edip erenlerle kalbi arasında bir irtibat noktası bir rabıta kurabilenler ve dahi sadakanın mahiyetini yakîn ile bilmek hususunda Cenab-ı Hakka niyaz edenler. Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam) zaman zaman sahabe-i kirâm efendilerimize menkıbeler kıssalar anlatır ve bu kıssalar aracılığıyla bir hikmeti, bir güzelliği, bir güzel ahlakı, bir doğruyu sahabe-i kirâm efendilerimizin kalplerine nakşetme derdine düşerlermiş. İşte Allah Resulü'nün anlattığı kıssalardan birisi de sadakaya denk düşüyor. Oturmuşlar sahabe-i kirâm efendilerimizle. Resul-ü Ekrem efendimiz aleyhissalatu vesselam diyor ki bir adam bir gece ben bir sadaka vereceğim niyetiyle çıktı. Burda bi parantez açmak lazım. Allah Resul'ü diyor ki adam gece çıktı. Sadaka vermeye niye gece çıkıyor? Allah u alem doğrusunu Allah bilir ama hani ayeti celile biz geceyi bir örtü kıldık diyor Cenab-ı Hak. Ortalıkta yapılan şeyi herkes görür ama örtünün altında yapılan şeyi örtünün altında yapan bilir bir de örtülerin altını da görebilen Rabbül Alemin bilir bir başkası bilmez yani. Bir insan çıksa ve gündüz vakti bir sadaka verecek olsa, belki sadakayı alan kişi mahcup olacak, ezilecek ya da sadakayı veren kişi ben nasıl cömertlerdenim diye düşünecek. Bir an nefsine böyle bir şey gelse, his gelse bak nasıl da dağıtıyorum falan diye düşünse o ona sıkıntı olarak yeter. O işin bereketini o işin mehabetini, o işin sevabını alıp götürmek için yeter. Hatta belki günah sahibi yapar insanı. Şimdi bunun önüne geçmek için sadaka gece siz de geceleri sadaka verin demak manasına söylemiyor ama ekseriyetle bu iş böyle yapılmış. Sadakayı gündüz de verin, gece de verin Allah'a sığınının, estağfirullah el azîm deyin. Veren ben değilim deyin verin ama hem Efendimiz'in (s.a.v) anlattığı bu kıssa da hem de ecdadın sadaka hususundaki hassasiyetinde bu gece meselesi karşımıza çıkıyor. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Dua Olmazı Oldurur - B138 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Dua Olmazı Oldurur - B138 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Ahmed-i Namıkî Câmî Hz.'nin (k.s) yaşadığı bir hadiseyi anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamün Aleyküm erenler, erenlere gönül verenler, gönül verenleri sevenler, onlara laf ettirmeyenler, himayeti azizana ilticanın ne manaya geldiğini, bir hakkın bile bilenler. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Horasanın büyük velilerinden bir zât-ı şerif var. Ahmed-i Namık-i Câmî rahmetullahi aleyh. Horasan'a yakın Câm kasabasında yaşadığından dolayı Câmî diye anılmış hazretim. Çok büyük velilerden, büyük bir alim. Güzel eserler vermiş. Onun başından bir gün bir hadise geçiyor. Hani bazen insan bir derde bir sıkıntıya müptela olur. Bir hastalığa müptela olur. Ne yapsa bir türlü işin içinden çıkamaz. Tabiplere gider, işi halledebileceklerine başvurur, onunla uğraşır, bununla uğraşır ne yapsa elinden bir çare gelmez. En son varır erenlerin kapısına, boynunu büker der ki olmuyor, ne yaptıysak olmuyor Rabbim seni kırmaz, ben işleri görenin Allah (c.c) olduğunu biliyorum. Lâ fâile illallah sırrından şuhudî olarak değilse de istidlâli olarak bana gelen haberler doğrultusunda bilgim var. Fakat bilirim ki Allah'ta dostlarını kırmaz. İşte Allah dostları var ya onlara korku da hüzün de yoktur. Bak ben bu derdimden dolayı mahzunum ama benim mahzun oluşum Rabbimin katına sesimi eriştirmediği için göklerden bir icabet gelmiyor. Fakat siz Allah'ın nazlı kulusunuz, itimat etmişiz. Boynunuzu büker de benim için bir şey isterseniz Allah size vermez olur mu? Benim için Rabbimden ricacı olur musunuz? Şimdi bu tevessül meselesi çok tartışılan, çok konuşulan, bilmeyenin çok dert ettiği filan bir meseledir de bilen içinde çok öyle aman deyip geçilecek bir meseledir, üstünde durulacak bir şey değildir. İşte bu Ahmet-i Namık-i Câmî hazretleri bir gün evinden çıkmış, bir yere misafirliğe davet etmişler. Oraya doğru gidecek, kapıda bir müddet durmuş biraz bekleyelim demiş. Şimdi niçin bekleyelim diyor oradakiler de bilmiyor, hazret bilmiyor desem edepsizlik etmiş olurum. Biliyor desem eksik bir şey söylemiş olurum. Çünkü Allah (c.c) bazen veli kullarına da bildirmeden, veli kulları eliyle bir iş görür. Onlar Allah adamıdır. Allah işlerini onlar eliyle görür. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Yüzünü Gördü Müslüman Oldu - B137 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Yüzünü Gördü Müslüman Oldu - B137 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.(k.s) ile yol arkadaşlığı yapan bir gayri müslimin, seyahatin sonunda nasıl müslüman olduğunu anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamün Aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler, erenlere gönül verenleri sevenler, onlara söz ettirmeyenler. İbrahim Hakkı Hazretleri'nin (k.s) Hak şerleri hayreyler, zannetme ki gayreyler arif ânı seyreyler, Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler nutku şerifine kalben iman edebilenler, kalben iman önemli. Hani insan daraldığında bunaldığında bir sıkıntıya düştüğünde. Aklına bu gelir, kimisi bu da geçer yahu der kimisi az evvel okuduğum şiirden bir bölüm kendine hatırlatır ve Allah Teâlâ'nın burada da bir hayır muradı vardır der ama bunun hakkını verebilen azdır, arz edebiliyor muyum? Başına bir sıkıntı geldi, bir musibet geldi ya bunda da Allah Teâlâ'nın bir hayır muradı var. Hele dur bakalım, bu işin sonu ne olacak diye sabredebilmek, bekleyebilmek gerçekten rıza gösterebilmek her kişinin değil, er kişinin kârı. Mevla bizi o er kişilerden eylesin. Tefviznâme; ona bir açıp bakıverin internetten çok güzeldir. Bir şeyi murat etme, olursa inat etme, haktandır o reddetme, Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. Tedbir, tevekkül, tefviz derin bahisler, ben başka bir şey anlatacağım size başınızı karıştırmayayım. Bir de mevzunun hepsini birden ben anlatacaksam, size okumaya vakit kalmayacak, araştırmaya vakit kalmayacak. Rahmetli Tuğrul Efendi öyle derdi; insan kendisi araştırdığı vakit, kendisi baktığı vakit, o bilgi çok daha kalıcı olur. Kendisine mülk olur, temellük etmek diyor eskiler. Duydun bir kulağından girer, öbüründen çıkar, biraz bir iz kalırsa kalır ama gerçekten araştırdın, dert ettin, ardına düştün onu içselleştirmek, temellük etmek çok daha kolay olur. Tedbir, tevekkül, tefviz tefviznâme, İbrahim Hakkı Hazretleri (k.s). Ben size işte bu tefviznamenin, bu nutku şerifin sahibi İbrahim Hakkı Hazretleri'nin başından geçen bir hadiseyi arz edeceğim. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Selman Bendendir, Ehli Beytimdendir - B136 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Selman Bendendir, Ehli Beytimdendir - B136 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Altun Silsile'nin üçüncü incisi Selman-ı Farisî'nin (r.a) müslüman oluş hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler hiç olmazsa laf ettirmeyenler ve dahi erenler silsilesinin üçüncü halkası Selman- Farisi'ye (r.a) muhabbet beslemenin Allah Resulü'nü (s.a.v) sevmeye açılan bir kapı olduğunu yakinen bilebilenler. Niye öyle Nebi, Sıddıki, Selman, Kasım, esti Cafer'i Tayfur hep böyle devam ediyor. Selman- Farisi (r.a) fendimiz, sisilenin Hz. Ebubekir'den (r.a) sonra ki üçüncü halkası. Çok büyük çileler çekerek müslüman olmuş. Hani aramış, dert etmiş, bedel ödemiş, ızdırap çekmiş ve yaşadığı onca imtihanın gönlünde ki bu kadar büyük iştiyakın, ödediği o kadar çok bedelin, karşılığında Cenab-ı Hakk'ın (c.c) onu Efendimiz aleyhisselatü vesselamın dilinden çok güzel bir ifade ile müjdelemiş, oralara geleceğim ama önce Hz. Selman'ın müslüman oluş öyküsünü onun anlattığı usul ile ifade etmeye gayret edelim. Selman- Farisi (r.a) kırklı yaşlarında, ateşperest mecusi bir babanın evladı. Babası onu çok seviyormuş. Gözünün önünden bir an olsun ayrılsın istemezmiş ve mecusilik yolunda da çok böyle gayretli o ateşgede diyorlar. Ateşgede; ateşe taptıkları mekanda, oradaki ateşin sönmemesi ve yakılması, oranın temizlik vs. işlerini de ona vermişler. Hazreti Selman o zaman inandığı yol için de önde gelenlerden birisi fakat içine sinmeyen bir şeyler var. Bu içine sinmeyen şey, zannedilir ki Selman'ın içine sinmiyor da, bazen Allah-u Teâlâ kuluna bir şey vermeyi murat eder, bazen kul bir şey ister ona mürid diyorlar isteyen, bazen de Allah kuluna bir şey vermeyi murad eder. Hidayet babında o kişiye de murad diyorlar. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Ya Ebû Leheb İman Etseydi? - B135 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Ya Ebû Leheb İman Etseydi? - B135 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

    Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde, kemâlat teferruatta gizlidir diyerek asr-ı saadette yaşanan bazı önemli hadiseleri dile getiriyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selâmün aleyküm bizim erenler, bizim erenlere gönül verenler, laf ettirmeyenler, gönül verenlerin gönlüne girmeye gayret edenler. Hoş geldiniz, safa getirdiniz. Bizim erenler var deyince, bir de başkasının erenleri mi var diye düşünmeyin. Cümle erenler bizim olsun inşallah. Biz de cümlesinin olalım inşallah. Ve dahi kemâlatın teferruatta saklı olduğunu bilenler. Kemâlat o küçücük nüans dediğimiz, detay dediğimiz ve burada ufacık bir mesele var arkadaş buna niye kafalarını takıyorlar dedikleri o meselelerin içinde gizli arasında saklıdır. Malumunuz buyurulmuş ki Allah Teâla'yı insan sevdikçe tanıması artar. Ama Efendimiz'i (sallallahu aleyhi vesellem) tanıdıkça sevgisi artar. Buradan bakınca her bir müslümanın ne yapıp edip, Risalet Penah Efendimiz'in (aleyhisselâtü vesselâm) hayatı ile meşgul olması icap eder. Hayatüs Sahabe okumalı, bir Siyer-i Nebi mutlaka okumalı, Peygamberler Tarihi okumalı. Dursun Ali Erzincanlı'nın şiirlerini dinlemeli. Yani Allah Rasülü (s.a.v) ile alakalı bilgimiz arttıkça, ona duyduğumuz sevgi ve muhabbet artacak. Peki kemâlatın, teferruatta saklı olması ile onun hayatına dair bilgimizin artışı ile ona olan sevgimizin artması arasında nasıl bir bağ var. Hah ben de onu demek için huzurlarınızdayım. Hoş geldiniz safa getirdiniz... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...