MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Kendi Gökkubbemiz | İbrahim Kalın

12 Video Bulunuyor

16 devlet kurmuş, İslam medeniyetinin Osmanlı yorumuna ev sahipliği yapmış bir yurdun çocuklarıyız. Bir vakitler bizim bizi tarif ederken ortaya koyduğumuz kavramlarımız vardı. Nasip, aşk, bereket, akıl gibi... Ne zaman ki bu kavramlar hayatımızdan çekildi biz bizden uzağa düştük. Kim olduğumuzu hatırlayalım diye bizim kavramlarımız üzerinden Prof. Dr. İbrahim Kalın bu programda bizim tasavvurumuzun okumasını yapıyor.

  • Rilke'nin Müslüman Melekleri - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Rilke'nin Müslüman Melekleri - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde Rilke'nin Müslüman Melekleri üzüründe duruyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: "Gerçi saklandığı yere, o pek yüce olan Girince bir bakışta tanınan Melek Dimdik ve görkemli parıltılar salan: Yalvardı bütün iddialardan vazgeçerek İzin verilsin diye gezgin kalmasına Eskisi gibi, dalgın bir tacir olarak yani; Okumuşluğu yoktu, fazla gelirdi ona da Bilginlere de görmek sözün böylesini. Melekse emredercesine gösteriyordu Levhasına yazılanları yalvarana Gösteriyor ve istiyordu tekrar: Oku Okudu O da: Öyle ki Melek hayrandı. Çoktan okumuş denirdi artık ona Yapabilendi o, kulak veren ve yapandı." Rilke... Çok seviyorsunuz... Ne diyeceğiz bu şiir için? İbrahim Kalın: Rilke'nin Peygamber Efendimize ilk vahyin gelişini anlattığı şiiridir bu. Cebrail'in (a.s) gelip "oku" dediği, Efendimizin de "ben okuma bilmem" diye karşılık verdiği andan sonra ki hali, sahneyi tasvir eden çok güzel bir şiiridir Rilke'nin. Rilke neden böyle bir şiir yazmaya ihtiyaç duydu? Biraz kendi biyografisiyle ilgili çünkü Rilke çok seyahat etmiş birisi. Genç yaşta vefat ediyor, 51 yaşında vefat ediyor Rilke ama ömrünün önemli bir kısmını, kendisi her ne kadar Çek Cumhuriyeti'nde, bugünkü Prag'da doğmuş olmakla beraber Alman tabiki ve bütün o bölgede geziyor. Fransa'da, İsviçre'de, Almanya'da, Avusturya'da seyahatler yapıyor. Ama hayatını değiştiren en önemli seyahatlerinden bi tanesi de Endülüs'e yaptığı seyahat... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Özlemek Özünü Hatırlamaktır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Özlemek Özünü Hatırlamaktır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde Özlem, Mutluluk, Haz ve Hız kavramlarını anlatıyor. Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Özledik sizi... İbrahim Kalın: Hoş bulduk, teşekkür ederiz. Bizde özledik... Özlemek kelimesi çok önemli. Öz ile ilgili... Serdar Tuncer: Nasıl? İbrahim Kalın: İnsanın özünü tekrar hatırlaması ile ilgili. Özünde olanı hatırlayıp özlediği zaman özledik diyoruz. Özleşmek gibi... İnsan sevdiğini özler ya sevdiği de özünün bir parçası, özü ne ise onu seviyor, neyi seviyorsa özü ona dönüşüyor. İnsan neyi seviyorsa; vatanını, ailesini, sevdiğini, dostunu, bir muhabbeti, kahveyi, çayı, bir yeri, bir mekanı, bir ortamı, kitapları, yazmayı... Onların hepsi aynı zamanda bizim özümüzü oluşturan şeyler. Bunlar birer amel, birer faaliyet gibi görünüyor ama bunların totali bizim özümüzü şekillendiriyor. Özlemek demek aslında özümüzü tekrar inşaa etmek için o şeye kavuşmaya çalışmak demek, onu tekrar arzulamak demek çünkü özünden bir şey eksiliyor ya o eksiği tamamlamak için diyorsun; özledim... Bir şey eksik. Ona tekrar kavuşmak için hareket ettiğinde özlemiş oluyorsun... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Anlam ve Özgürlük - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Anlam ve Özgürlük - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla düşündürmeye ve yeni ufuklara kapı açmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde negatif ve pozitif özgürlük kavramından bahsetti. Her hafta farklı konulara değinerek yeni ufuklara kapı açtıran İbrahim Kalın bu bölümde negatif ve pozitif özgürlük anlayışını anlattı. İbrahim Kalın başlıca şunları söyledi; Hürriyet insanın her istediğini yapabilmesi demek midir ya da bir şeye köle olarak insan nasıl hür olabilir? Şimdi, modern felsefede, siyaset düşüncesinde özgürlük ile ilgili iki temel tanım hep tartışılagelmiştir. Birisi negatif özgürlük anlayışı, buna göre insanın bir şeyi yapabilme imkanının önündeki engellerin kaldırılmasıdır, özgürlük. Mesela benim buradan falanca yere gidebilmem yani seyahat özgürlüğüm. Aslında özü itibari ile seyahat etme imkanımın, özgürlüğümün önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Üniversitede okumak istiyorum, bununla ilgili engellerin ortadan kaldırılması, bu minimum özgürlük tanımıdır. Batılı düşünürler bunu negatif özgürlük olarak tanımlamıştır. Bu minimum özgürlük tanımıdır yani başkasının özgürlük alanına girmedikçe yapmak istediğin şeyleri yapmakta hür olman, özgürlüktür fakat özgürlük tabi sadece bundan ibaret değil çünkü ben mesela buradan falanca yere niye gitmek istiyorum, üniversite de neden okumak istiyorum, neden mühendislik değil de tıp okumak istiyorum sorusunun cevabı da bize pozitif özgürlük kavramını verir yani kendimi nerede, ne şekilde gerçekleştirmek istiyorum bunu yaparken önümdeki engellerin kalkması ve bunu yapabilmek için ortaya bir irade koymam, fedakarlıklarda bulunmam da pozitif özgürlük kavramını bize verir. Yani bir hedefe doğru yürüyerek kendini gerçekleştirme serüveni özgürlük olarak da pozitif özgürlük olarak tanımlanabilir. Burada özgürlük ile anlam arasında bir ilişki var. Hegel diyordu ki; gelenek insanlara anlamlı bir hayat önerir, modernite ise özgürlük teklif eder. Bu ikisini telif etmek mümkün değildir. Gelenek insanlara sana ben anlamlı bir hayat teklif ediyorum, hayatında anlam olacak anlamla birlikte mutluluk olacak, tatmin olacak, itminan olacak ama bunu gerçekleştirmek için belli özgürlüklerden fedakarlıkta bulunacaksın, şunları yapabilirsin, bunları yapamazsın diyeceğim sana… Modernite ise insana özgürlük vaad eder ve özgürlüğü insanın tercih yapabilme imkan ve kabiliyeti olarak tanımlar. Sana istediğin alanda ve konumda tercih yapma imkanlarını sunuyorum, bu tercihleri yaparken sen özgürsün ve ben senin yaptığın tercihlerle ilgili herhangi bir yargıda, hükümde bulunmuyorum. Neyi tercih ettiğin beni ilgilendirmiyor. Dindar olmak istiyorsan olabilirsin, dinsiz olmak istiyorsan olabilirsin, kapitalist olmak istiyorsan olabilirsin, sosyal adaletçi olmak istiyorsan olabilirsin bütün bu tercihleri senin önüne koyuyorum, yaptığın tercihle ilgili ahlaki yargıda, hükümde bulunmuyorum. Modernitenin en büyük vaadi budur… Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Nefsinin Efendisi Olan Evrenin Efendisi Olur - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Nefsinin Efendisi Olan Evrenin Efendisi Olur - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla düşündürmeye ve yeni ufuklara kapı açmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde “Kendini bilmek ne demek?”, “Nefsini bilenin Rabbini bilmesi ne demek?”, “İnsanın nefsi ve kendi aynı şey midir?” soruları cevap buluyor. Her hafta farklı konulara değinerek yeni ufuklara kapı açtıran İbrahim Kalın bu bölümde “Kendini bilmek ne demek?”, “Nefsini bilenin Rabbini bilmesi ne demek?”, “İnsanın nefsi ve kendi aynı şey midir?” sorularını cevaplıyor. İbrahim Kalın başlıca şunları söyledi; “Kendini bilmek ne demek?”, “Nefsini bilenin Rabbini bilmesi ne demek?”, “İnsanın nefsi ve kendi aynı şey midir?” Kadim yunanda Atina’da Delphi Tapınağı’nın girişinde “Kendini Bil” sözü yazar. Sokrates ve Eflatun bu konu üzerinde uzun uzun durur. Belli ki Sokrat öncesi döneme de geri giden bir sözdür bu ama herhalde en mümtaz ifadelerinden bir tanesini Sokrat’ın ve Eflatun’un felsefesinde bulmuştur. Daha sonra Aristo ve diğerleri de devam ettirmiştir aslında bu geleneği yani bu sözün ne manaya geldiğine dair felsefi öğretiyi ama özellikle Sokrat ve Eflatun’a kadim yunan düşüncesinin genel entelektüel çerçevesine baktığınız zaman insanın en önemli arayışının kendisi ile ilgili sorulara cevap vermek olduğu fikrinden hareket eder bu. İnsan evreni araştırabilir, kozmozu, yaradılışı, eşyayı, varlıkları ve diğer şeyleri inceleyebilir ama aslolan en büyük soru insanın kendisine ilişkin sorduğu sorudur; Ben kimim? Eğer insan evrenin, eşyanın, varlığına ilişkin fiziki, bilimsel bilgileri topluyor ama ben kimim sorusuna cevap veremiyor ise o bilgi malumat olmaktan hatta faydası olmayan malumat olmaktan öteye gidemez. O bilginin amacı da son tahlilde insanın ben kimim, ben neyim, kendimi bilmek için ne yapmalıyım sorusuna cevap vermek olmalıdır. Sokrat öncesi filozoflara baktığınız zaman presokratikler diye bilinir pitagoras, parmenides vs gibi diğer kadim filozoflara, onların felsefi programlarının merkezinde bir evren arayışı vardır. Evrenin kurucu unsurları nedir?, Ateş midir, su mudur, toprak mıdır, boşluk mudur?, Evren nasıl bir varlıktır?, Nasıl işler?, Kozmoz dediğimiz şey nasıl ortaya çıkmıştır? ki kozmoz kelimesi de düzen demektir, ahenk demektir. Kelimenin yunancadaki manalarından bir taneside güzellik demektir. Kaostan kozmoza yani kargaşadan bu güzel ahenge, düzene nasıl geçildi? bunu ne sağladı, kim sağladı? sorusuna cevap ararlar presokratik filozoflar. Bu arada parantez içinde şunu da söyleyeyim (bu kozmoz kelimesinin aynı zamanda güzel yani ahenkli olanın güzel olduğu, güzel olanın da ahenkli olduğu manası modern dillerde kozmetik kelimesinde de devam eder.) Kozmetik de güzel demektir aslında insanların güzelleşmek için kullandığı malzemeler yani vb başka şeyler… Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Varlığın Efendisi Olmak mı? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Varlığın Efendisi Olmak mı? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile "Kendi Gökkubbemiz" kendine has üslubuyla düşündürmeye ve yeni ufuklara kapı açmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde sosyal medyadan, anı yaşamaktan ve aramaktan bahsediliyor. Her hafta farklı konularla izleyicilerine yeni ufuklara kapı açtıran İbrahim Kalın bu bölümde sosyal medyadan, anı yaşamaktan, ve aramaktan bahsediyor. İbrahim Kalın başlıca şunları söyledi; Anı yaşamak son derece önemli. Zor bir şey bu. İnsanın herhangi bir konuya bir müddet odaklanması bile kendi başına zor bir şey. Hele ki bu çağ da her an bir yerlerden uyarıcıların geldiği, zihnimizin uyarıldığı, algımızın uyarıldığı, tahrik edildiği bir dönemde bu daha da zorlaşıyor. O yüzden insan zihni giderek daha yersiz, yurtsuz bir soyut cevhere dönüşmüş durumda. Bi oraya gidiyor, bi buraya gidiyor, dolanıyor, sürekli bir arayış içerisinde. Tabi ki arayış içerisinde olmak önemli bir şey ama her yere gidebilen bir insan aslında hiç bir yere gidemiyor demektir. Gideceği yerin, istikametin mahiyetiyle ilgili zihninde bir fikrin olması lazım. Gitmek önemli, aramak önemli ama insan neyi aradığına dair de bir fikre sahip olmalı. Sürekli zihnimizin bir yerlere çekiştirildiği bir çağda bir konuya odaklanmak dolayısıyla bir anı yaşamak çok kolay değil. Bu biraz hakikatin yerine onun temsillerinin ikame edilmesiyle de ilgili bir durum. Gerçekliği bir kenara koyduk, onu temsil eden imgeler, imajlar üzerinden gerçekliği tecrübe eder hale geldik. O yüzden bir güzel anı, bir güzel manzarayı tecrübe etmek, ona bakmak, nazar etmek, onu yaşamak yerine hemen fotoğrafını çekip paylaşmayı tercih ediyoruz. Çünkü yaşadığımız ortam, çağ, iletişim biçimleri, teknikleri bizi buna adeta mecbur ediyor. Sanki o anın hemen fotoğrafını çekip ya da kaydedip paylaşmazsam o anı kaçıracakmışım gibi halbuki çektiğin zaman kaçırıyorsun. Bu aslında hayatını başkaları için yaşamak demek. Kendin için yaşamayı bir kenara bırakıyorsun, başkaları için yaşamaya başlıyorsun. Sosyal medya ve benzeri mecralar önemli, kıymetli paylaşım alanları tamamen göz ardı edelim demiyorum ama insanlar oralarda başka sahte hayatlar yaşıyorlar. Kendisi olmayan başka kimlikler taşıyorlar oralarda ve o hayatı sürdürebilmek için de, başkalarının beğeni objesi haline gelebilmek için de bir takım garip çabaların içerisine giriyorlar. Kendinde olmayan şeyleri kendindenmiş gibi göstermeye çalışıyor. Yaşamadığı şeyleri yaşamış gibi göstermeye çalışıyor. Halbuki insan ruhuyla, bedeniyle neyse odur. İnsanın kendi iç dünyası da inişli çıkışlıdır yani kalp kelimesi bile şekilden şekile giren, halden hale giren demektir. İnsanın ruhu da, kalbi de, aklı da, bazen gider gelir, genişleme dönemi olur, daralma dönemi olur bunlardan bir tanesini alıp, o fotoğraf karesini dondurup bunu tabiri caizse ortaya koymanız yani sosyal medyaya koymanız kendinizi saldırıya, ilgisiz-alakasız temasa yahut meraka konu haline getiriyor. Bu modern çağın en büyük sorunlarından bir tanesi... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kötülük Neden Var? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Kötülük Neden Var? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz programı My Mecra'da devam ediyor. Nasılsınız? diye başladı program... İbrahim Kalın bir hadisi şerif ile cevap verdi; "İnanan kişi her hal ve şartta iyidir." buyruluyor diye söyledi. Ve ekledi İbrahim kalın; Bir filozofun bir sözü: "İyilerin başına hiç bir zaman kötü bir şey gelmez. Çünkü zıtlar bir araya gelmez." İnsan bu sözü kavrayabilirse etrafında var olan kötülere karşı tabi ki mücadele eder ama o kötülüğün iç dünyasını karartmasına müsaade etmez. Allah kötülüğü neden yarattı? kötülük neden var meselesi? Alem kötülüğü barındırıyorsa kudretinde mi bir sorun var meselesi (haşa!) bizim kelam ilminin hep mevzuu olmuştur. Bir insanın başka bir insana kötülük etmesi neden oluyor?... Bütün bu sorular kelamın tartışma konuları olagelmiştir. Bu sorulara katolik kilisesi anlamlı cevaplar üretemediği için o topraklarda din çoraklaşmıştır. Lizbon depreminde doksan bine yakın insan ölüyor bir rivayete göre. Bu kadar insanın ölmesi tabi bir çok soruyu da beraberinde getiriyor. Burada bir ilahi mesaj mı var? gibisinden.. Burada sorunun kendisinde sorun yok, burada cevap önemli. Voltaire bunun üzerine bir şiir yazıyor. Bir anlamda "eyy tanrı neredesin bu kadar insan ölürken, bunlar dindar insanlardı, bu kadar insanın ölmesine neden müsaade ettin" diye... "Allah neden kötülüğü yaratmış?" programın temel soru bu oldu... İbrahim Kalın: Alem yaratılış itibari ile Cenab-ı Hakktan daha nakıs bir şeydir, içinde hiç bir eksiğin olmadığı tek canlı Allah'tır. Bu noksanlıktan dolayı kötülük ontolojik bir zorunluluk haline gelir. Bu insanın kötülüğü meşrulaştırması anlamına gelmez, insanın kötülüğü ontolojik bir zorunluluk olarak kabul edip her bir kötülük ile mücadele etmesini hatırlatır insana. Neden kötülük var diye sorabilirsiniz ama bu kötülük var diye sizi isyan eder hale getirmemeli. Bunun bir imtihan olduğunu bilmelisiniz. Sait Faik Abasıyanık ile ilgili bir hikaye anlatılır, adamın birinin hikayelerini alıp alıp Sait Faik'e getirirler kızıştırmak için. Bir gün diyor ki Sait Faik, bana o adamın hikayelerini getirip duruyorlar ama o adamdan hikayeci olmaz diyor, neden diye soruyorlar... Geçen gün bir yerde gördüm balıkların isimlerini bilmiyorlar. Balıkların isimlerini bilmeyen adamdan hikayeci olmaz, diyor. Devlet için de önce büyük meseleler mi küçük meseleler mi sorusuna ise İbrahim Kalın... Bu bir bütün olarak gerçekleşir.. Büyük meseleleri küçük meseleler ortaya çıkmasın diye halledersiniz dedi. Küçük meseleler ile büyük meseleler dengesini çok iyi kurmak lazım. dedi.... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Sol Neden Dine Yabancı - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Sol Neden Dine Yabancı - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz'e yolculuğumuz devam ediyor. Bu bölümde İbrahim Kalın; Marx ile kavga etmek yerine ondan alacağımız şeyler var, diyerek sohbete başladı ve ilave etti biz kendimiz olacağız diye hiç bir zaman kendimizi dünyaya kapatamayız. Medeniyetler hep etki almışlar etki vermişler. Bugün biz burada dağıldık. Dünya vatandaşı olacağız diye ayağımızın bastığı toprakları görmezden gelemeyiz. Tamamen kapattığımız zaman sistemi fosilleşmeye başlarsınız. Sağ sol kavramları bizi izah etmiyor, orta asya tipi bizi izah etmiyor. Başka neticelerin sonucunda ortaya çıkmış kavramları getirip koyduğunuzda olmuyor, oturmuyor. 'Din kitlelerin afyonudur' gibi mesela. Bunu burada kullanmaya çalıştığınızda olmaz. Burada herkes eşittir. Din adamı ve ayrıcalıklı sınıf bizde yoktur. Herkes kuldur ve Allah'ın önünde eşittir. Marx'ın temel isyan noktası sosyal adalettir. Türkiye'de sol gelenek batının din anlayışını uyguladığından dine yabancılaştı. Adalet kelimesi Arapçada her şeyi yerli yerinde koymak demektir. Sol İslami gelenek ile çatışmak zorunda değil. Farklı katkılar sağlayacakları ama bu fırsatı kaçırdı. Kemal Tahir kendi sol çevrelerinden aforoz edilmiştir. Devletin varolma sebebi insanların adaletle yönetilmesidir. İbrahim Kalın'a yöneltilen; sol bir entelektüel ile oturup konuşabiliyor musunuz? sorusuna ise İbrahim Kalın; Solcular, hepimiz reklamcı olduk derler. O yüzden aynı zeminde konuşacağımız kişi pek kalmadı gibi.. Bizim en büyük eksiğimiz kendi kavramlarımızı üretemiyoruz. Başkasının kavramları ile kendini tanımladığında önce kendine yabancılaşırsın. Sonra o kavramlar senin birer hapishanen olur. Bir diğer soru; Batı entellektüelleri ile oturup konuştuğunuzda ortaya ne çıkıyor? Oradaki temel mesele entelektüel birikim siyasete şekil veremiyor. Bir sistem eleştirisi yapıyorlar bu kıymetli ama onlar siyasete şekil verme kıvamına bir gün gelir diye ümit ediyorum. Bu ülke tarih boyunca mülteciler konusunda çok yoğun bir katılım almış Bizim bazı semtlerimizin isimleri de ona göre şekillenmiş. Polonezköy diye bir yerimiz var mesela ya da Saraybosna diye bir yerimiz var... Mülteciler ile ilgili sergilemiş olduğumuz durum neden takdir görmüyor? Siyasi sonuçlarından dolayı takdir etmiyorlar. Çünkü kabullenmek istemiyorlar. Alman Başbakanı yasa dışı göçmen diyor biz ise Mülteci diyoruz. Biz ensar onlar muhacir dediğinde bir milletin 1400 yıllık karakterinin ortaya koymuş oluyorsunuz. Batı ise kendi propagandasını yaptığı ilkeleri hayata geçirme noktasında üç maymunları oynuyor. Biz bugün ara ara temsiliyette sorunlar yaşıyoruz. Bu konuda kendimize çok gaddar olmayacağız ama çok da görmemezlikten gelmememiz lazım. Sorunların hepsini dışarıda aramamak lazım. Büyüdüğünüzde şunu olacam diye bir hedefiniz var mıydı? Mesleğim ne olursa olsun, okuyan yazan biri olarak istemiştim. Meslek kaygısı ile hiç okumadım. İyi ki de böyle yapmışım. Çünkü bu benim alanımı daraltmadı. Ve daha bir çok özel konu bu bölümde konuşuldu. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İmkan Çoğaldıkça İman Azalıyor mu? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İmkan Çoğaldıkça İman Azalıyor mu? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz'in yolculuğu My Mecra'da devam ediyor. İbrahim Kalın her bölümde My Mecra izleyicisine birbirinden özel bilgiler veriyor. Son yıllarda varlık ve imkanların çokluğu ile birlikte münevver ve aydınımızda gözle görülür bir azalma fikrine İbrahim Kalın katılıyor mu? Bu soruya hayır katılmıyorum, dünya yeniden bir dönüşüm yaşarken ülkemizde kendisini bu durum karşısında konumlandırmaya çalışıyor. Azımsanmayacak bir entelektüel bilginin içerisindeyiz evet yeterli değil ama daha iyisini yapacağımıza dair bir meydan okumadır da bu aynı zamanda. Türkiye'nin yaşadığı tecrübe kendisine özgü bir tecrübedir. Batı 'nın yaşadığı savaşlar ve reformlar dolayıyısıyla tüm sisteme hakimler ama daha dar merkezli bir bakış açısıyla dünyaya bakıyorlar. Ama bir ortalama Türk Aydını, Hintli, Japon, Afrikalı, Çinli bir aydın daha geniş düşünce ufkuna sahip ve dünyaya da bu gözle bakıyor. Onlar hem batıyı hem de kendilerini biliyorlar. Avrupalı neden bilmiyor? Ya da neden bilme ihtiyacı hissetmiyor? sorusuna İbrahim Kalın; Belki sistem onlara bunu bir ihtiyaç olarak göstermiyor. Bu sana yeterli diyor. Bunun ötesinde bireysel ilgiler olabilir ama kastım bu değil dedi ve ekledi; İslam dünyasını kasıtlı atlayıp dünya kültürelerini öyle incelediler. İslamafobi 'de buralardan ortaya çıktı. Bugün küreselleşmeye ve her şeye rağmen bu durum yine de değişmiş değil. Kurtuba, İbn Rüşt'ü gibi bir aydını nasıl üretebildi diye sormak lazım, bu birikimi nasıl oluşturdu? dedi İbrahim Kalın. Yine aynı yüzyılda İbn Rüşt'ün muadili bir Alman, bir Fransız aydını daha az birikime sahip olmakla beraber ortak refleksleri gösterebildiğini görüyorsunuz. Ortalama entelektüel birikim kendi yüzyılında ortak ama bugünden farklı bir tablo olarak önümüze çıkıyor. Biz nasıl eski verimli dönemleri tekrar ortaya çıkarabiliriz sorusuna İbrahim Kalın; En başta bu soru her dönem sorulacak bir sorudur, bu soruyu bir kez sorduk ve bitti değildir dedi. Ve ekledi, öncelikle kendimizi doğru konumlandırmalıyız, neyi aradığımızın adını tam olarak ortaya koymalıyız dedi. İbrahim Kalın, bizi farklı kılan şey idrakımız ve şuurumuzdur. Aradığımız şey ne ise aynı zamanda ona bulunmak da istemeliyiz, mesela hakikati arıyorsak ona bulunmak istediğimizi de bilmeliyiz, dedi. Biz niye varız, alem neden var, varlık dediğimiz şey neden var? felsefenin temel sorularındandır. Millet olarak kendimizi bulma yolculuğumuz nasıl olacak? Bunun tek bir cevabı olamaz süreçte her şey birbirini doğuracak dedi, bazen fikir öne çıkacak bazen irade öne çıkacak bazen sanat belirleyici olarak öne çıkacak bazen siyaset belirleyeci olacak dedi. İbrahim Kalın; Biz kartopu çağında yaşamıyoruz biz kelebek etkisi çağında yaşıyoruz, dedi. Emek kapitalist sistemde alınır satılır hale geldiği anda kişi emeğine yabancılaşır. Bu insanın emeğini değersizleştirir. Parasal anlamda bir şeye fiyat belirlediğiniz anda onu değersizleştirirsiniz. Kapitalizm fiyatlandırmada sınır tanımayan bir sistemdir ve bu her şeyi metalaştırmaktır. İnsanın emeğine yapılacak saygısızlık, insana yapılacak saygısızlıktır. Peygamber efendimiz; 'Çalışana alnının teri kurumadan emeğinin karşılığını verin' buyuyor. Bugün bundan çok uzak bir noktadayız dedi... Frankestien hikayesi de kendine yabancılaşma hikayesidir. O hikayede bugünleri görebiliriz... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Çocuklar Gibi Ağlama! Yok ya... - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Çocuklar Gibi Ağlama! Yok ya... - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz'de bu hafta yine çok özel mevzular konuşuldu. İbrahim Kalın'ın anlattığı bazı başlıklar aşağıdadır... İbrahim Kalın'ın hayatında kimler ne kadar etkili oldu? Kimlerin konferasına gitti, kimlerle yakın ilişkilerde bulundu? İbrahim Kalın 'ın okuma sevgisi nasıl arttı? İbrahim Kalın çocukluğunda bir sahaf ve inkılap hocası ile yaşadığı bir anısını paylaşıyor... Annesinin İbrahim Kalın üzerindeki etkisi nedir? Çocuklar ile doğru iletişim nasıl olmalı? Düzenli okuma yapabiliyor mu? Nasıl bir okuma yöntemi var? İsmet Özel ile nasıl tanıştı? Hayatındaki yeri nedir? Şiir insanın neyidir? / İnsana etkisi nedir? Şair ve okuyan arasında nasıl bir etkileşim vardır? Kendi Gökkubbemiz'e İbrahim Kalın rehberliğinde yaptığımız bu yolcuğu muhakkak izleyin. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İhtiyaçlar Değil Arzular Sınırsızdır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İhtiyaçlar Değil Arzular Sınırsızdır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Kendi Gökkubbemiz'in 5. bölümünde Prof. Dr. İbrahim Kalın kendi hayatını açıyor. 'Kendisini nasıl yetiştirdi?' bu temel soru üzerine sohbet ediyor. Yokluk ve varlık durumlarında insanın şahsiyet inşası ve eylemleri nasıl değişiyor? İnsanın sabır ve şükür dönemlerinde nasıl davranabileceğini yine kendisi üzerinden anlatıyor. İnsan her durumda sabit kalabilmeyi nasıl başaracak? bu bölümde daha bir çok soruya cevap verdi... O sorular; - Son 100 yıllık süreçte milletimiz kimlik inşaasında ne gibi dönüşümler yaşadı? - 100 yıl önce yokluk içinde bizi millet yapan neydi? - Son yıllarda ülkenin elde ettiği zenginleşme milletimizi nasıl etkiledi? - Varlıktan dolayı Mücahit - müteahhit - müsait olmak gibi bir dönüşüm mü yaşandı? - İnsan nelerin iç muhasebesini yapmalı? - Varlık nedir? / Yokluk nedir? - Şükür neye, nasıl yapılır? - Şükür polyannacalık mıdır? - İhtiyaç ile istek arasındaki fark nedir? - İhtiyaçlar sonsuz mudur? - İnsan ne ile yaşar? - Millet olarak zenginleşmenin yolu nedir? - Asıl zenginlik nedir? - İbrahim Kalın'ın İlk okuduğu kitap neydi? - Okuma sevgisi nasıl yerleşti? - Nasıl bir ailede yetişti? - Dinimizin ilk emrinin 'oku' olması bize ne söyler? - İnsanın varlık sebebinin okuma ile ilişkisi nedir? Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İnanç Akla Meydan Okur! - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İnanç Akla Meydan Okur! - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Kendi Gökkubbemizin 4. bölümünde Prof.Dr. İbrahim Kalın inanma ve akıl ilişkisini açarak başlıyor sohbete. Ve Zevk-i Selim ‘in tam olarak ne demek olduğunu anlatıyor. Medeniyetimizin sanat anlayışını, sanatçının neleri hangi motivasyon ile ürettiğini, dünya üzerinde üretilen sanat eserlerinin nasıl birbirinden ayrılamayacağını örnekleriyle anlatıyor. Ve bazı temel sorulara da cevaplar veriyor. Peki nedir o sorular? - Hz. İbrahim’in Allah (c.c.) talebi neydi? - Hz. İbrahim putları nasıl reddetti? - İnsanın arayışı akılla mı olacak? - İnanmak aklı tatile göndermek midir? - Zevki selim ne demek? - Sanatın evrenselliği ne demek? - Medeniyetimizin sanatçılarının ortak noktası nedir? - İhsan makamı ne demektir? - Picasso’nun hat sanatı karşısındaki hayranlığı ve söyledikleri… - Her yaratılanın bir hikmetinin olması ne demek? - Sanatçıların ürettiklerini birbirinden ayırmak ne kadar mümkündür? Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İnsan Bunu Asla Unutmamalı! - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    İnsan Bunu Asla Unutmamalı! - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

    Prof. Dr. İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz 'e yolculuğumuz devam ediyor. Bu bölümde akıl - kalp birlikteliğinin önemi, zihin dünyamızın nasıl parçalandığı, hikmetli bilgi ile malumat arasındaki farkı, sanatçının eser üretirken manayı nasıl yakaladığı gibi medeniyetimize dair çok önemli bilgiler ediniyoruz. Kendi Gökkubbemiz 'in bu bölümünde bazı soruların cevaplarını da buluyoruz.