MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

12 Video Bulunuyor

Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Pazartesi günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak.

  • Düşeceksen Yolda Düş! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Düşeceksen Yolda Düş! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Niye önce yoldaş da sonra yol? Yol kiminle yürünür? sorularını cevaplıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Bazen Ümmet-i Muhammed'in dert ettiklerini, bazen kendi kafama taktıklarımı soruyorum. Bu defa bir Serdar sorusu gelsin... Bu sıra biraz bununla meşgulüm. Şimdi abi, siyasetten ticarete, evlilikten seyr-i süluka bize iz gösteren bir tasavvuf prensibi var ama bu prensibi nasıl anlamamız gerektiğini ben merak ediyorum doğrusu... Diyor ki; Evvel refik, Bade'l tarik" Önce yoldaş, sonra yol. Niye önce yoldaş da sonra yol? birinci soru bu. İkincisi; Yol kiminle yürünür? Bunu da şöyle, hem kiminle yol yürüyeceğimizi anlayalım diye, hem de bizimle yol yürümek isteyenler varsa nasıl bir halde olmalıyız ki onlar bizimle yol yürüyebilsin diye soruyorum. Savaş Şafak Barkçin: Benim ilk aklıma gelen şey şu... Şimdi refik, yoldaş bir kere insan. İnsan, insanı temessül eder. Yol sonuçta soyut bir şeydir, yol canlı bir şey değil yani yoldaşla haldaş oluyorsun, yoldaşla arkadaş oluyorsun dolayısıyla insanın önce insanı temessül etmesi esas. O yüzden insan yoldan önce aslında insan her şeyden öncedir ama hangi insan tabi işte yoldaş olan adam. Peki, yoldaş yolu nasıl bulmuş? Senden önce bulmuş demektir o yani bir yere gideceğim Serdar'a diyorum ki nerde oturuyorsun, şurada. Beraber gidelim o zaman sen bildiğin için ben sana tabii oluyorum... Dolayısıyla bilmeyen her zaman bilene tabii olur. Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Neyi Seviyorsan Onun Eserisin - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Neyi Seviyorsan Onun Eserisin - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde " Üstadları anlamaya çalışmada üslubumuz ne olmalı?" sorusunu cevaplıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Abi bizim iyilerimiz, bir de dünyadan gelmiş geçmiş iyilerimiz var. Yunus Emre'den Necip Fazıl'a, İmam-ı Gazali'den Sezai Karakoç'a... Allah uzun ömür versin Sezai Bey el an aramızda gerçi... Üstad diyoruz onlara, onları okumadan bugünü yorumlayamıyoruz, yarına bir şey söyleyemiyoruz ama onlara yaklaşımda, onları anlamaya çalışmada üslubumuz ne olmalı? Savaş Şafak Barkçin: Eyvallah. Çok güzel bir soru çünkü kişi örnek alarak yürüyor. Hepimiz, aslında bir çok insanın hasılasıyız, bir terkibiyiz, bir senteziyiz. Okuduklarımızın, tanıştıklarımızın, kızdıklarımızın, pek sevmediklerimizin, çok sevdiklerimizin, ailemizin... İnsanoğlu aslında bir hatıra kabı gibi yani üzerinde bir çok iz var. Kişi andığıyla yaşar. İyiyi, güzeli anarsan sende güzelleşirsin. Bunu özellikle gençlere tavsiye edeyim, kendinizin şevkini ayakta tutmanız en önemli şeydir çünkü bu devirde şevk en çok kırılan, en çok kaybolan şeydir. Bi insan her zaman, her sabah bugün benim yeni bir şey yapmam lazım, güzel bir şey yapacağım, Allah'ın izniyle eksiğimi tamamlayacağım diyerek kalkmalı. Onun için de yani böyle çok çer çöp şeylerle değil de kıymetli şeylerle vakit geçirmesi daha güzel olur... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Müslüman Dalgaya Karşı Kürek Çekene Denir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Müslüman Dalgaya Karşı Kürek Çekene Denir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Yasal ve Meşru arasındaki farkı anlatıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Gece 'Osmanlı Aklı'nı okuyorum, bi bölüm çok çarptı beni, dikkatimi çekti. Yasal ve Meşru arasındaki ayrıma dikkat çekip misal verdiğiniz kısım. Bunu dostlarla da paylaşalım arzu ederim. Bir şeyin yasal olmasıyla, meşru olmasının farklılığı ne demek? Savaş Şafak Barkçin: Mesela günümüzden örnek verelim. Faiz, mümin olan için, Allah-u Teala'nın ahkamına inanan, uyanlar için haramdır. Kati haramdır. Allah-u Teala'nın savaş açtığı bir hüküm olarak ortadadır. Peki, faizsiz iş yapılıyor mu? Zor. Zaten müslüman dalgaya karşı kürek çekene denir. Kendi zamanına uysa, halkın yaptığına uysa zaten müslüman olamaz, zordur yani. Bu yeni bir şey mi? Değil. Belki ölçeği farklı, daha da ölçeklendi, büyüdü, daha kuvvetli, şu anda belki küfür zirvede, iman çok küçük bir alanda kaldı... Bunlardan da tabi insanlar yeri gelince çok şikayet ediyoruz yani tabiki edeceğiz çünkü biz Allah namına şikayet ediyoruz yoksa ne derdin var yani... Mesela faiz hukuki midir abi? Hukukidir. E peki bir mümin için meşru mudur? Değildir. Bunu sadece kendi şu anda bulunduğumuz ülke ile ilgili söylemeyelim geçmişte de mesela Osmanlı'da da faiz vakıfları vardı, para vakıfları. Ebussuud Efendinin fetvasıyla kuruldu. Vakıflar Bankası neyin bankası abi bunu da bilelim yani. Vakıflar Bankası 1950'lerde Osmanlı'dan gelen para vakıflarının devletleştirilmesi yani şahıslara ait vakıf olarak konulmuş asırlık bütün o vakıf paralarına el konuldu sermaye bu İş Bankası gibi... O da ayrı bi hikaye... İş Bankası'nın parası kimin acaba? Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Vakit Niçin Nakit Değildir? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Vakit Niçin Nakit Değildir? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Marifet İltifata Tabidir, Müşterisiz Meta Zayidir" ve "Vakit Nakittir" sözlerini anlatıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Abi, özlü sözler var böyle güzel, duyduğumuz vakit veciz, bizi çarpan ama bunların içinde bir hem manası, hem lafzıyla yanlış olanlar var. Bir de lafzı doğru olup manasını yanlış yorumlayanladığımız için bizi yanlış yere götürenler var. Azıcık bu bölüm bunları konuşalım. Mesela 'marifet iltifata tabidir' diyoruz. Böyle midir? Savaş Şafak Barkçin: İşte ondan çok şikayetçiyim. Şundan dolayı, tabi anlamı bilenler kelimeleri doğru yere oturttukları için onların kastettikleri ve aktardıkları şeyler hak oluyor, doğru oluyor. Fakat o anlamlara erişemeyip sadece kelimede kalanlar maalesef onları yanlış şeyi yorumlayıp, hayatlarında da maalesef yanlış işler yapabiliyor. Bu söz onlardan birisi... Şimdi, marifet iltifata tabii midir önce ona bir bakalım. Yani marifet derken neyi kastediyor? Bir beceri, bir yetenek, bir kıymet neyse... Marifet kelimesi arefe hep söylüyoruz arif kelimesi de oradan geliyor, maruf kelimesi de oradan geliyor, emr-i bil maruf diyorsun, örf diyorsun bunlar nereden geliyor. Tanınan demek, umumca tanınan, umumu kapsayan çok geniş bilgiye deniliyor. Herhangi bir bilgi değil onun adı ilim... İltifat ne abi? Lütuf kelimesi aynı Latif kelimesinden geliyor. Yani bir şeyin hakkını vermek, bir şeyi mecbur olmadığı halde bahşetmek demek. Allah-u Teala El-Latif'dir. Senin bir amel yapmana gerek olmadan Allah-u Teala onu sonsuz veriyor. Peki iltifat ne o zaman? Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Yunus Emre Kim Değildir? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Yunus Emre Kim Değildir? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Yunus Emre kim değildir? sorusunu cevaplıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Abi, Yunus Emre yılındayız malum. Biz ihtifal haftalarında Hz. Mevlana'yı, bahanesi olunca Yunus Emre'yi anlatırken önce kim olduklarından değil de kim olmadıklarından bahisle anlatmak durumunda kalıyoruz. Soru şu; Yunus Emre kim değildir? Savaş Şafak Barkçin: Abi, Yunus Emre hümanist değil, şair değil, mistik değil. Bu kavramlar tabi dilimize artık bulaşmış ve bu kavramları şık bir şey sanıyoruz, gerçek nitelikler sanıyoruz. İşte hep konuşuyoruz ya atık belki insanlar takıntı olduğunu sanacaklar ama takıntı yapılacak kadar ciddi bir kavram kargaşası var. İnsanın kelimeleri karışınca zihni karışıyor, zihni karışınca kalbi karışıyor, kalbi karışınca da işi, yolu karışıyor. O yüzden bunlar öyle hafif şeyler değil... Mesela mistik. Yunus Emre Hazretleri, Mevlana Hazretleri, diğer Allah dostları, Arifler... Bunların hiç birisi mistik değil. Tasavvuf mistisizim değil, sufizim değil... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Etik Neden Ahlaksızdır? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Etik Neden Ahlaksızdır? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Kelimeler niçin bu kadar mühim? Başkasının kelimesiyle konuşup kendin gibi düşünebilmek imkanı yok mu? vb. soruları cevaplıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Abi iki programdır Osmanlı aklını soruyorum, konuşamıyoruz başka yere gidiyoruz. Başka bir şey soracağım belki oradan Osmanlı aklına da geliriz. Son programda bahsettiğiniz bir konu vardı. Kelimeler, kavramlar, kendi ağzınla konuş ey müslüman diye bitirdik programı. Bu kelimeler niçin bu kadar mühim? Başkasının kelimesiyle konuşup kendin gibi düşünebilmek imkanı yok mu? ya da dönüp eskideki o kelimelerin her birini tek tek toparlayacağız da onlar bize ne sağlayacak? birazcık bununla başlayalım mı abi? Savaş Şafak Barkçin: Tabi, çok iyi olur. Ben hep devlet odaklı düşünme alışkanlığımızı eleştiriyorum ya çünkü o işi hemen güce getiriyor. Gücü kaybettiğimiz için yıkıldık o zaman gücü elde edersek her şey yerli yerine oturacak, sanatımız harika olacak, dilimiz harika olacak, edebiyatımız muhteşem olacak, eğitim sistemimiz birden düzelecek... Arkadaş öyle bir şey yok. Osmanlı'nın yıkılması insan vasfının çökmesi ile ilgili bir şey. Bunu özellikle son dönem insanların biyografilerini okursanız görürsünüz. Yani fırıldağından, üçkağıtçısından, öyle söyleyip böyle olandan haddi hesabı yok. Diyeceksiniz ki böyle genel bir şey söylenir mi? Söylememek lazım, ben de söylemiyorum ama şu manada diyorum; yani artık toplumun her katmanında bu işler bozulmuş. Kavramların bozulması düşüncenin bozulmasıdır. Düşünce bozulunca da muhakeme bozulur, muhakeme bozulunca yöntem bozulur, yöntem bozulunca iş bozuluyor, iş bozulunca da zaten düzen bozuluyor. Bu kadar basit. Peki, örneğini vereyim... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kulluktan Utanmayın! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Kulluktan Utanmayın! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Batı-Doğu meselesinden, Ahlaktan, kulluktan, kendimiz gibi yaşamaktan vb. konulardan bahsediyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Aziz ağabeyim, sevgili hocam hoşgeldiniz, safa getirdiniz. Geçen bölüm Osmanlı Aklı dedik ama mevzu biraz dallanıp budaklandı... Savaş Şafak Barkçin: Hep öyle oluyor ya. Böyledir yani. Aslında bu biraz da klasik üsluptur kusura bakmayın. Çünkü bizde devrevidir abi, çizgisel değildir. Her şey öyledir. Niye? Çünkü alem öyle e benim tabiatım da öyle. Bir yerden başlıyorsun, bi daire çiziyorsun ama o daireyi kapatabilirsen tabi bizde biraz o sorun doğuruyor. :) Serdar Tuncer: Bizim Biri Bir Gün programında izleyicinin çok eleştirdiği bir şeydir o. Bir yerden başlıyorsun en son oraya geliyorsun ama arada 40 tane yer dolaşıyoruz filan... :) Savaş Şafak Barkçin: Öyle. Sefer der vatan. Her şey öyledir. Evet, maksadımı söyleyeceğim ama maksadı söyleyene kadar bir de meram var. Meramda kelam gerektiriyor yani kelam ile meram ediyoruz. Mevlana Hazretlerini bakın, bizim masallarımıza bakın ben biliyorsun klasik masal da yazıyorum devrevidir abi. Niye? Seni sefer ettirir yani seni hareketli halde tutar, zihninde ona göredir hala arkada bu nereye gidiyor oraya bağlar bu senin çok boyutlu düşünmene çok büyük katkı yapar. Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Müslümanları Nasıl Böldüler? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Müslümanları Nasıl Böldüler? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Osmanlı medeniyetini ve Osmanlı aklını anlatıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Osmanlı'yı zaman zaman sohbetlerinizde dile getiriyorsunuz. Bizim bilenimiz çok bilmiyor, bilmeyenimiz zaten hamasetiyle yetiniyor vesaire... Ama siz bir kitaba da isim verecek şekilde Osmanlı'nın bir aklından bahsediyorsunuz. "Osmanlı Aklı" deyince neyi anlayacağız? Savaş Şafak Barkçin: "Osmanlı Aklı" aslında Osmanlı medeniyetinin temeli olan ilkeleri anlatıyor. Bunların özünün tevhid olduğunu tabi yapılan her şey tevhide uygun olduğu anlamına gelmez temeli olmasıyla yapılan şeylerin ölçü tutturması farklı şeylerdir. Ama bu şuna benziyor, ben Ankara'ya gitmek istiyorum. E tamam. Öyle böyle gidiyorsun yani hedefin belli, o zaman usullerinde ona göre belirleniyor. Dolayısıyla Osmanlı aklı dediğimizde aslında sadece devlet değil, Osmanlı toplumunun ve ürettiklerinin ve dünyadaki etkisinin temelini teşkil eden değerleri, ilkeleri anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü her medeniyetin bir aklı var. Mesela bir roma insanı ister Lazkiye'de yaşasın Roma İmparatorluğu döneminde, ister Fas'ta yaşasın, isterse Roma'da yaşasın benzeri özellikler taşır. Mesela kendi yerel dilini konuşur ama Latince bilir Roma'nın resmi dili... Osmanlı insanı da öyledir. Çok devasa bir coğrafyaya yayılıyor. çok uzun bir zaman sürecine yayılıyor zaten medeniyeti medeniyet yapan şey bu. Fakat oturduğu zemin büyük bir ortak payda yani bunun içinde gayrimüslimi de var, müslimi de var fakat çerçevesi tevhid, tevhidden doğan ilkeler ve burada Osmanlı ile ilgili dedik ya bazen yanlış klişeler aklımızda kalıyor bunların birincisi madem Osmanlı Medeniyeti diyoruz sanki bir devletin medeniyetiymiş gibi algılamaya başlıyoruz aslında Osmanlı tek bir devlet bile değil bana sorarsan en az iki devlet hatta üç devlet. Birincisi kuruluş devleti Çelebi Mehmed'e kadar. Bir iç savaşla aslında yıkılıyor Osmanlı. Aslında ilginç benim öyle bir teorim var imparatorluklarla ilgili; İngiliz, Roma, Osmanlı ve Amerika Birleşik Devletleri. İç savaştan sonra imparatorluk vizyonu ortaya çıkar, hepsinde aynıdır ve belli bir aşamada çıkar. Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İnsanın İnsandan Alacağı Şey Kalbidir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    İnsanın İnsandan Alacağı Şey Kalbidir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak. Çağrışımlar'ın bu bölümün başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Savaş abicim hoşgeldiniz. Bir Çağrışımlar'ın öncesinde daha duruyoruz. Bana bi nasihat et abi... Savaş Şafak Barkçin: Ben önce nefsime nasihat ederim canım. Daha doğrusu şöyle, kendime nasihat etmediğimi başkasına da etmiyorum o yüzden genelde biz sigası kullanırım her zaman, zamirim odur. Çünkü öbür türlüsü tekebbür gibi olur yani toplum böyle, insanlar çok bozuk işte bu rezillikler var değil. Bu bizde var. Bende onun parçasıyım canım. Ha bende o yok, sende o yokta başka bir şey vardır. Yani insanın biraz bu tevazuya alışması lazım. Bakın bu kitaplarda okuyoruz, gençlerede özellikle tavsiye ediyorum. Arkadaşlar, okuduğunuzu tefekkür edin. Yani 50 kitap okuma, 3 kitap oku, tefekkür ederek oku, kendine çekerek oku. Yani şöyle bir halkayla okunur; metin geliyor, geri gidiyor önce senden bi geçmesi lazım. Sen metni geçmiyorsun, sen metni okuyorsun. Bu aynen müzikte de böyledir biliyor musun? Bizde o yüzden nota esas değildir. Bir eser öğrenilmiyor bizde, geçiliyor. Birinden birine geçiliyor, içselleştirmek demektir o yani samimi hale getirmek. Şimdi nasihatte nusuh kelimesi biliyorsun, samimiyet demektir, harbilik aslında. Mesela Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuş: "Din nasihattir." Din öğüttür diyor. Evet bi manası öğüt onunda niye öyle olduğunu söyleyeceğim ama Resulullah Efendimizin orada kastı Allah-u Alem harbilik demek. Yani müslüman yamuk yumuk olmaz, yılan gibi olmaz böyle sopa gibi ama sopa dediğimizde de sopayı, ayeti, hadisi milletin kafasına vurmayı anlıyor, anlatamıyoruz derdimizi... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Bir Kere de Allah'a İtimat Edin - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Bir Kere de Allah'a İtimat Edin - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak. Çağrışımlar'ın bu bölümün başlıca şunlar konuşuldu; Bir önceki bölümde adalet, meşveret, ehliyet dedik ve en sonunda emanet. Aslında bu dördü liyakati esas alarak düşündüğümüzde iç içe olan şeyler. Mesela layık olmayan bir adamı bir makama atamak, o adam işi bilmiyor ama o işin sorumlusu oldu yani sorulan adam oldu. Bu hareket ile kaç tane zulüm yapıyoruz biliyor musun? Liyakatin karşıtı zulümdür. Kaç tip insan zulümdür. Bir, o işe zulümdür. İki o iş kamu işi ise, o işten istifade etmesi gereken halka zulümdür. O işe asıl layık olanlara zulümdür. bu bir kere korkunç bir israftır ve zulümdür. Zulümün etimolojik anlamı bir şeyi ait olmadığı yere koymak demektir. Bunun zıttını düşünelim, bunu yapabilecek bir adamı atadığında o iş de büyüyor, gelişiyor. Devamı bölümde.... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Liyâkat mi? Sadakat mi? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Liyâkat mi? Sadakat mi? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak. Çağrışımlar'ın bu bölümün başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer; ehliyet, liyakat, sadakat, emniyet ne demek diye sordu? Savaş Barkçin; önce belki izleyicilere de ilginç gelebilir 1868'de Amerika'da iç savaş bitti, iç savaş kuzeyin kazanmasıyla bitti. Dediler ki biz devlet anlayışını değiştiriyoruz. amerikan devleti yenilenecek. Yeni bir sistem getirelim. Eskiden torpille adam alınırdı, hatta para ile makam satılırdı. Bu imparatorluklarda, İngiliz, Fransız hep böyleydi. Ama Osmanlı'da farklıydı. Dediler ki bunu değiştiriyoruz. Amerika dedi ki; bunu bırakmamız lazım, evrensel bir devlet olacağız. Bizden olan olmayan bize yarayan adamları bulmamız lazım. Kabiliyete bakmamız lazım. Nasıl yapalım? Dünyada hangi ülkelerde bu sistem var onlara gidip araştıralım dediler. Üç ülkeye gittiler ve onları incelediler. Üç ülkeden aldıkları ışıklarla 1866'da başladı 1870'lerde geçti. Hala Amerika o sistemle yönetilir Hangi üç ülke diye sorarım öğrencilerime ve kimse Osmanlı'yı düşünmez... Devamı bölümde... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kullar Kulluğu Kâfi Görmüyor - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Kullar Kulluğu Kâfi Görmüyor - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

    Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak. Çağrışımlar'ın bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Savaş abicim hoş geldin Savaş Şafak Barkçin: Merhabalar hoş bulduk Serdarcım Serdar Tuncer: Geçen programı bitirirken bir ayete atıfla bitirdik. "Allah kuluna vekil olarak yeter." Kullukta kula yeter ama şundan da hep müştekiyiz senin ifadenle söyleyelim: Kulluğu kafi görmüyoruz. Bu ne demek? O ayetin niye hakkını veremiyoruz? Savaş Şafak Barkçin: İki açıdan söyleyeyim. Birincisi kulluğu doğru anlamıyoruz demektir. Kafi görmemek onun büyüklüğünün farkında değiliz, kuşatıcılığının farkında değiliz, hayatla kulluğun iç içe olduğunun, örtüştüğünün haberdarı değiliz. Kulluğu hayatın bir şubesi gibi, alanı gibi, bir kenarı gibi, bir köşesi gibi algılıyoruz bu da tam laikliğin tanımıdır onu da söyleyelim. İkincisi kulluğu kafi görmemek ee kimin kulusun Allah'ın kuluyum o zaman Allah muhafaza Allah'ı yeter görmemek, Allah'ı kuvvet olarak, kudret olarak, güç olarak, sahip olarak yeterli görmemek gibi Allah muhafaza öyle bir düşünceye geliyor. Şimdi bunların müzikten tutun, edebiyata, siyasetten tutun günlük hayata kadar çok yansımaları var... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...