MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

12 Video Bulunuyor

İhlas, edep, sıdk, muhabbet her birimizin sahip olmak istediği güzel hasletlerdir. Yaşadığımız çağın hengamesinde bunlardan uzağa düştük. Bu güzelliklerin ne olduğunu bilmediğimiz için bunlara nasıl sahip olacağımızı da bilemiyoruz. Ömer Tuğrul İnançer bu programda tasavvufun bu güzel terimleri üzerinden bizi iyiye, güzele ve doğruya davet ediyor.

  • Dua Nasıl Kabul Olur? - Dinle Neyden - B34 | Ömer Tuğrul İnançer

    Dua Nasıl Kabul Olur? - Dinle Neyden - B34 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde duayı anlatıyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Davete icabet sünnet değil farzdır. Çünkü Allah ayet-i kerimede "Siz beni dua ile davet ederseniz ben icabet ederim" buyuruyor. Yine ayet-i kerime ile sabit ki "Yeryüzünde Allah'ın halifesiyiz" denlisi densizi, dinlisi dinsizi herkes Allah'ın halifesidir. Halife, kendisini halife tayin edenin ahlakı ile ahlaklanmalıdır, bu da genel bir kaidedir. Öyleyse Allah davete icabet ediyor ise halifelerinin de davete icabet etmeleri farz hükmündedir... Kainat dua üzerine döner diye de bir söz var. Bu duanın ehemmiyetini gösterir. Şimdi, yeryüzünde din olarak kabul edilmiş bir takım inanç sistemleri var. Bunlar sosyolojik açıdan, teolojik açıdan değil, din bilgisi açısından değil. Sosyal, içtimaiyat açısından. Tek tanrılı dinler, semavi dinler, çok tanrılı dinler vesaire bunlar sosyolojik açıdan böyle. Tek tanrılı dinler ve ya semavi dinler dediğimiz kronoloji itibari ile musevilik, isevilik, muhammedilik... de hem tek tanrılı, hem Hz. Meryem ve Hz. İsa'da da uluhiyet yani tanrılık var. Nasıl bir tek tanrılılık bilmiyorum... Yahudi inancında da tanrı ile yahudiler akraba... Yani diğer insanlar, yahudi olmayanlar Allah'ın kulu da değil, muhattap da değil. Hani bazı filimlerde öyle Hz. Musa'nın hayatından bahseden yabancı filimlerde çeviri yapıyorlar o meşhur o 10 emir söylendiğinde işte efendim adam öldürmeyeceksin... Bu yanlış bir tercüme sevgili kardeşlerim çünkü Tevrat'ta adam öldürmeyeceksin yazmaz. Gerçek Tevrat'ta yazar tabi ama bugünkü tahrif edilmiş, değiştirilmiş, bozulmuş, aslından uzaklaşmış Tevrat'ta insan öldürmeyeceksin yazmaz. Yahudi öldürmeyeceksin yazar... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Peygamberimiz Eşlerine Nasıl Davranırdı? - Dinle Neyden - B33 | Ömer Tuğrul İnançer

    Peygamberimiz Eşlerine Nasıl Davranırdı? - Dinle Neyden - B33 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Peygamberimizin inceliğini, Tevhid dini islamı ve Sahabe-i Kiram efendilerimizi anlatıyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Şöyle bir sohbet edelim mi ne dersiniz? Diyeceksiniz ki biz size cevap veremiyoruz ki neden soruyorsunuz bunu? Cevap veriyorsunuz sevgili dostlar, veriyorsunuz... Nasıl cevap veriyorsunuz? Programı takip ederek çünkü ben o teknik işlere pek fazla akıl erdiremem daha doğrusu sevmediğim için akıl erdirmeyi istemem. Her şeyi ehli yapsın... Takip ediliyor yani söylediklerimizi dinlemeye layık buluyorsunuz bunun için hem teşekkür ediyorum hem de bu yakınlıktan dolayı ben de doğrusu çok rahat ediyorum. Aramızdaki ilişki netice itibari ile muhabbet ilişkisi... Hep arz ediyorum, muhabbet sohbet demek değil ama sohbet denilen yüce kurum birbirine muhabbeti olanlar arasında yapılır. Ötekilerin konuşmalarına yani birbirine muhabbeti olmayanların konuşmalarına sohbet denmez. Ders denir, konferans denir, daha ileri gidince münakaşa, münazara, kavga denir. Onun için sizin, benim sualime müspet cevap verdiğinizi kabul ederek şu bahsi konuşalım... Malum, tevhid dini olan islam kul bazında bir kişi ile başlamıştır. Tabi islam yanlış oldu Muhammedilik diyelim ona. Çünkü islam hazreti adem ile başlamıştır. Kur'an-ı Kerim'de havarilerin, bir çok Peygamberin ene evvelül müslimin, nahnül müslimin gibi ifadelerle müslüman olduklarının ifade edildiği ayet-i kerimeler var ama Muhammedilik ondan önce yoktu müslümanlar Hz. Muhammed (s.a.v) ile başladı... Böyle düşünenler var maalesef bunlar ayet-i kerimeleri bile anlamıyorlar. Hasılı, Muhammedilik bir kişi ile başladı, tevhid ile... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Peygamberimizi Çok Sevmenin Yolları - Dinle Neyden - B32 | Ömer Tuğrul İnançer

    Peygamberimizi Çok Sevmenin Yolları - Dinle Neyden - B32 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Allah (c.c) sevildikçe bilinir, Peygamberimiz (s.a.v) bilindikçe sevilir" sözünü anlatıyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Bi söz var onun üzerinde sohbet edelim diye düşündük. "Allah (c.c) sevildikçe bilinir, Peygamberimiz (s.a.v) bilindikçe sevilir" derler. Ne demek bu diye bu mevzuda sohbet edelim. Kul, Rabbini, mahluk, halıkını elbette kavramak ve idrak etmekte noksanlıdır. Hele hele düşüncesi birazda şeytanın ivası ile Cenab-ı Hakk'ın zatına yönelik olursa o önce akıl sağlığını kaybeder ve Efendimiz (s.a.v) zatı hakkında tefekkür size zarar verir ama eserlerini, fiillerini, esma ve sıfatlarını düşünürseniz o sizi Hakk'a daha çok yaklaştırır... Biz Cenab-ı Hakk'ın nimetleri ile nimetleniyoruz. Aldığımız nefes... Hep aldığımız nefes diyoruz da vermeyi hiç düşünmüyoruz. Şöyle bir deneme yapalım isterseniz... Nefes almadan durmak işte o bazı nefes talimleri yapanlar böyle 3 dakikayı aşacak kadar zaman nefes almadan durabiliyorlar. Peki? Nefesi vermeden ne kadar durabiliyoruz hiç denedik mi? Hayır. Çünkü nefesi almak bile bir nimet, vermek bir diğer nimettir. Bu nimetleri şükrünü eda etmek ise O'nun emrettiği istikamette hayatı sürdürmektir... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Günümüz Evlilikleri Neden Yürümüyor? - Dinle Neyden - B31 | Ömer Tuğrul İnançer

    Günümüz Evlilikleri Neden Yürümüyor? - Dinle Neyden - B31 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde nikahtan, evlilikten, aileden ve boşanmalardan bahsediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Aile elbette toplumun çekirdeği de çekirdek aile toplumun çekirdeği olamadı. İnsan ana-baba ve kardeşinden ibaret değil. Dedeler, nineler, anneanne-babaanne, teyze, amca, dayı, hala, enişte, yenge, kuzen bunlar nerede? Yok. Yok olunca çekirdek adı üstünde meyve yok, meyvenin yenilecek yeri yok. Elmayı düşünelim ortasında çekirdek tamam, etrafında yenilecek yer, sonra kabuk, sonra sap, sap dala bağlıyor, dal ana gövdeye gidiyor ama sadece çekirdek varsa yani ana-baba ve çocuklardan ibaretse, az önce arz ettiğim yakınlar yoksa işte çekirdekte kalıyor, meyve yok. Sap olmadığı için bağlantı yok ve o bağlantının getirdiği, o beraberliği devam ettirme rabıtası yok onun için zırt pırt dağılıyor... Biliyorsunuz bendenizin geçim kaynağı avukatlık. Dünya mesleği avukat. Gidin bakın asliye hukuk mahkemelerine gidin tetkik edin. Davaların yüzde kaçı boşanma, kaçı boşanmanın devamı olan nafaka, kaçı miras... Miras dediğiniz akrabalar arasında mahkeme konusu oluyor değil mi? Mirasçı demek akraba, yakın demek. Bir sürü miras davaları... Boşanma davaları? yüzde yirmiyi geçti. Mahkemelerdeki işgal ettiği oran yüzde yirmiyedi, toplum içinde boşanan aileler yüzde yirmi. Beşte bir. Yani beş aileden biri boşanıyor. Neden?... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • 'Mülteci' Sorun Değildir - Dinle Neyden - B30 | Ömer Tuğrul İnançer

    'Mülteci' Sorun Değildir - Dinle Neyden - B30 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Kerbela hadisesini ve Mülteci meselesini anlatıyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Hz. Hüseyin Efendimizin şehadeti elbette çok elem verici bir vaka fakat bir de işin sembolizasyonuna bakarsak, zalime eyvallah dememek için feda-i can etmiş bir zat. Yani, zalimin zulmüyle yaşamaktansa öbür tarafa firar eder, Allah'a firar eder ve bu zulmü yaşamam. Ve bu Hüseyin Efendimiz hali bir çok zulme uğrayanlara bir nevi teselli hadisesi olmuş. Yani koca Hüseyin Efendimize bu yapıldıktan sonra bu insanoğlu denen mahluk, insan ana babadan doğduğu halde insan olamayan bir mahluk çünkü ayet var biliyorsunuz; "Onlar ki; gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler, kalpleri vardır anlamazlar. Onlar belki hayvandanda aşağıdır." Orada ki belkiyi acaba diye anlamamak lazım, bilki diye anlamak lazım. Hayvandan aşağıdırlar. İşte, böyle bir zulme maruz kalanlar Hz. Hüseyin Efendimizin zulmünü bilip kendi acılarını hafifletme tesellisi arıyorlar... Bugün dünyada bir mülteci meselesi var, Türkiye bu meselenin ilk sırasında yer alıyor. Acaba öyle mi? Eğer siyasi hadiseler (ki harpler de siyasidir) siyasetçiler yani ayrı devletlerin, ayrı hükümranlıkların siyasetçileri birbirleriyle anlaşamayınca silaha başvururlar. Yani harbi doğuran sebep netice itibari ile siyasidir. Bu siyaseti, biraz tarihe bakarak tetkik edersek görürüz ki dünya tarihinde bölge isimleri var ama devlet isimleriyle bölge isimleri her zaman bağdaşmıyor. Bugün Suriyeliler, Ürdünlüler, Lübnanlılar, Iraklılar vs... dediğimizde Allah aşkına birinci dünya harbinden evvel yani yuvarlak hesap 100 seneden evvel böyle devletler var mıydı?... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Çocuk, Anne ve Babanın Kölesi Değildir - Dinle Neyden - B29 | Ömer Tuğrul İnançer

    Çocuk, Anne ve Babanın Kölesi Değildir - Dinle Neyden - B29 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde ana-baba ve çocuk hakkından bahsetti. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Malumunuzdur ki hukuk, hak kelimesinin çoğuludur. Tekil olarak kullanıldığında bir kurum anlaşılır. Hak ise tek tek birbirimizin üzerindeki yükümlülükler anlaşılır. Evvela bizim biz olmamıza vesile olan (madde aleminde ve maddi olarak) ana-babamız var. Onların da bir bey ve hanım olmaktan çıkıp anne ve baba olmalarınıda temin eden biziz yani karşılıklılık var. Hani öyle demiş ya bir veli zat; sen olmasaydın ben olmazdım ama ben olmasaydım sende bilinmezdin. Bir karşılıklılık var. Ve bu karşılıklılık mutlaka bizde bir görev, vazife uyandırıyor... Bu vazife ve görevi yerine getirme karşı tarafta hak uyandırıyor. Fakat bir de herhangi bir vazifeye bağlı olmayan, müstakil verilmiş haklar var. Bunları hiçkimse, bu hakları asla kötüye kullanamaz. Bizim inanç sistemimizde ana-baba hakkı çok konuşulur, çok öne çıkarılır fakat evladın ana-baba üzerindeki hakkı pek konuşulmaz. Daha doğrusu evladın ana baba üzerinde hakkı var mıdır, yok mudur bilinmez, yok kabul edilir ve bu yanlış kabulün neticesinde maalesef toplumumuzda bir çok ana baba kendisini yavrusunun sahibi zanneder. Yavruyu da kölesi zanneder... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Kimin Sözünü Dinliyorsan Onun Kulusun - Dinle Neyden - B28 | Ömer Tuğrul İnançer

    Kimin Sözünü Dinliyorsan Onun Kulusun - Dinle Neyden - B28 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde zamanımızın en büyük hastalığı olan BEN konusundan bahsetti. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Hani bir söz var; Sen çıkarsan aradan, kalır seni yaratan. Doğru da ben nasıl aradan çıkacağım? Söze bile ben diyerek başladık nasıl çıkacağım aradan? Bir zat-ı şerif, pek Ehl-i Kemal sormuşlar; Nasıl böyle oldunuz efendim? diye. Hani Niyaz-i Mısri efendimiz buyuruyor ya; Bir göz ki anın olmaya ibret nazarında Ol düşmanıdır sahibinin baş üzerinde Yani, ibret almayan bir göz başının üstünde taşıdığı bir düşmandır kişinin. Ben böyle bir hadiseye muttali oldum ve öyle bir irşad kazandım buyuruyor. Nasıl oldu efendim diyorlar? Sıcak bir günde, bir su kenarında gölgede dinleniyor idim. Susamış, dili dışarıda bir köpek geldi. Rüzgar falan da olmadığı için su durgun, su içmek için yanaştığında durgun suda kendi aksini görünce ürktü, geri çekildi, suyu içemedi. Ben de uzaktan seyrediyorum. Sonra bir daha geldi, yine ürktü. Kendinden değil, kendinin aksinden, yansımasından ürktü. Hani ben aynada kendimi görürüm diyoruz ya, aman ha bu yanlışlığa düşmeyelim. Biz aynada kendimizi görmeyiz, kendimizin aksini görürüz. Kendimizi görmemiz için kendimizde uzaklaşmamız lazımdır ki kendimizi görelim. Onun için köpek kendinden değil, kendi görüntüsünden, aksinden korktu. Bu üç defa böyle oldu fakat susuzluk canına tak ettiği için sonunda köpek kendini suya attı kana kana içti. Ben o zaman dedim ki... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Edepsizden İlim Zuhur Etmez - Dinle Neyden - B27 | Ömer Tuğrul İnançer

    Edepsizden İlim Zuhur Etmez - Dinle Neyden - B27 | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde zamanımızın en büyük hastalığı olan BEN konusundan bahsetti. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; "Ben bilmez idim gizli ayân hep sen imişsin Tenlerde vü cânlarda nihân hep sen imişsin Senden bu cihân içre nişân ister idim ben Âhir bunu bildim ki cihân hep sen imişsin" Ahh o bildim diyip bilmeyenler... Selamı ihmal etmeyelim, selamlar olsun hepinize. Ne güzel ben bilmez idim ile başlıyor. Ama şimdi öğrendim lafı da var ben bilmez idimin içinde. Ahir bunu bildim ki cihan hep senmişsin, bir bilme var sonunda... "Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der Dün mektebe gittim bugün üstâd olayım der" Bu kadar ucuz değil bu işler. Hatta daha sade ama halkımızın kullandığı bir tabir var; tablaya binmeden kiraz oldum demek. Malum eskiden meyve tahta tablalarda kenarı çok yüksek olmayan yuvarlak tabla adı verilen, üst üste binip alttaki ezilmesin ve üstüne iyiyi koyup altına kötüsü gizlenmesin diye ensiz tablalarda satılırdı. Kiraz ağaçtan toplandıktan sonra pazara o tablalarda getirilirdi. Kiraz toplanırken eğer o sırıkla vurarak toplanıyorsa arada hem dal kırılması, hem de ara sıra sırığın isabetiyle olmamışlarda aşağıya düşebilir onlar satılmaz, ayıp. Yani tablaya binmek için olmak lazımdır. Ama öyle olmuyor... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Şeytan da Adamı Cennete Götürür - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Şeytan da Adamı Cennete Götürür - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde tesirden, zerafetten, samimi olmaktan, kendin olmaktan vb. bir çok incelikten bahsetti. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Eskiden ama eskimemiş eskiden bahsederken günümüzde o kıdemli zamanlarının zerafetinin, nezahetinin, inceliğinin olmadığından şikayet edenler var. Doğru bir tespit ama her şikayet edilenin bir çaresinin olduğunu bilerek o çareyi bulmak lazım. Tabi çarenin yüzde ellisi doğru teşhistedir. Efendim hayatımız değişti bugünkü hız ve haz dünyasında zerafete, nezakete, nezahete pek yer kalmadı gibi gözüküyor çünkü hız meselesi, pek basit bir misal arz edeyim; devlet başkanları, hükümet başkanları, kibar ricali devlet eskiden bir vakar içinde yürürlerdi şimdi merdivenleri koşa koşa çıkmak 60-70 yaşındaki adamlara enerjik gözükmek gibi bir olduğundan başka türlü gözükmek riyası yapıyor. Riya olunca tesir olmaz efendim, tesir olmaz. Tesir, samimiyetle olur. Pekala normal adımlarla yürüsek ne olur? Enerjik olacakmış. Halbuki beyin fonksiyonları, beyin salgıları üzerinde inceleme yapan bütün alimler biliyorlar ki insanın en icad edici yaşı 60'da başlar. 90'larda da yükselir. Tabi ondan önceki hayatını insani ölçüler içinde geçirdiyse... Yani amiyane tabirle morukluk normal yaşayan insanda olmaz bilakis fiili üreticilik değil ama fikri üreticilik yükselir. İşte olduğundan başka türlü gözükerek, kendini olduğundan başka tanıtarak bir şeyler yapılmak isteniyor ama farkındayız dimi efendim, olmuyor. Çünkü arz ettiğim gibi samimi olmayan davranışlar muhataba tesir etmez. Çünkü tesir bedenin algılama gücü veya algılama kapıları olan beş duyuyla değil, gönülle olur. Gönül, riyayı ve samimiyeti hemen anlar. Nasıl anladığını da anlatmaz... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Bu Devirde Tasavvuf Olur mu? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Bu Devirde Tasavvuf Olur mu? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde nefs ile mücadele etmekten ve tasavvuftan bahsetti. Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde nefs ile mücadele, tasavvuf vb. pek çok konu başlıklarını anlattı. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti; Efendim vakt-i şerifler hayr ola, hayırlar feth ola, şerler def ola niyazıyla selamlar sunalım. Bu ilk üç cümlecik tasavvuf hayatında kullanılan bir slogan, gül bank sloganı. Hee vaktiyle öyleymiş diyenlere arz edelim. Vaktiyle değil, hala... Çünkü biz tasavvufu ve tasavvufun ekolleri olan tarikatları sadece ayinleri ve lokalleri olan tekkeler ile tanıyoruz. Tasavvufun ne olduğunu doğru düzgün bilmiyoruz. Onun için bu devirde olur mu, olmaz mı? Bu devrin geçmiş devirlerden farkı daha yüksek bina, daha geniş yol, daha hızlı vasıta mı? Bu mu fark? Neyi değiştiriyor bu? Bakın, yeni icatlar diye bize sunulan şeyler elektrik süpürgesinden her şeye varıncaya kadar çamaşır makinesi, bulaşık makinesi... Bunların hepsi insanların daha az gayret sarf ederek makine vasıtasıyla vaktiyle çok gayret sarf ettikleri aldığı neticeyi almaktan ibaret. Çamaşır hep yıkanıyordu. Yani kille yıkanır, külle yıkanır, sabunla yıkanır, sodayla yıkanır, çivitli suyla yıkanır, kazanda kaynar, dere başında yıkanır ama çamaşır hep yıkanır. Makineyle yıkanıyor olması mı ilerilik? Bir yerden bir yere gidilen bir ipek yolu var. Deve kervanlarıyla Atlas okyanusundan çin seddine mal taşınıyor. Şimdi trenle, vapurla, uçakla hızlı taşınıyor diye biz ileri miyiz? Bu mu ileriliğin ölçüsü?... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Arkadaş Çevresi Nasıl Seçilmeli? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Arkadaş Çevresi Nasıl Seçilmeli? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde arkadaş çevresinin öneminde bahsetti. Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Aile, Okul, Çevre vb. pek çok konu başlıklarını anlattı. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti; Efendim hayırlar dileyerek, hürmetler ve muhabbetler sunuyorum. Yüksek malumunuz kişi refikinden azar diye bir sözümüz var. Yani refik arkadaş. Bir kişi iyi arkadaş edinmezse onun yoluna gider ve hadis mi yoksa kelam-ı kibar mı emin değilim, 'Bir kötülüğü terk etmek istiyorsanız o kötülüğü beraber işlediğiniz arkadaşlarınızı terk ediniz.' mealinde bir söz var. Bu terbiye meselesin de çeşitli unsurlar söyleniyor psikolojide olsun, sosyolojide olsun işte aile, okul, çevre dedikleri. Demek ki aile her zaman yeterli olmuyor, okul her zaman yeterli olmuyor ama okul ve aile olduğu zaman bile çevre var. Çevre çok önemli. Onun için özellikle yeni yetişme çağında çocuklarımızın kimlerle arkadaş olduklarını uzaktan gözlemeliyiz... Bunlar böyle kolay nasihatler gibi geliyor ama yapması gayret ister. Oturduğun yerden olmaz. Çocuğumun üstüne başına, yemesine içmesine baktım, kolej parasını verdim gönderdim demek yeterli değildir. Çünkü evladın başına gelen her türlü kötü ahval öncelikle ana babayı üzer. Öyleyse bir müslüman nasıl bir muhit edinmeli kendisine? Önce kendinin müslüman olduğunun farkında olmalı tabi oradan başlıyor çünkü o muhit, çevre denen şeye kendi özü de dahil. Nefsinin hoşuna gidenleri işlemek için o cins arkadaşlara yöneliyor, doğru gördüğü ama nefsine zor gelen işleri işlemek için de öyle arkadaşları seçiyor. Peki nefisten ya da gönülden kaynaklanan bu istekleri biz kişi olarak nasıl ayırt edeceğiz?... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Küsmek Neden Yasaktır? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Küsmek Neden Yasaktır? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

    Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Kurban Bayramından bahsetti. Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Kurban Bayramını anlattı. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti; Serdar Tuncer: Can bula cânânını Bayram o bayram olur Kul bula sultanını Bayram o bayram olur demişler ve ne güzel demişler. Bayramım imdi bayramım imdi Yar ile bayram ederler şimdi demişler ve ne güzel demişler. Yılda bir kez kurban keser halk-ı âlem ıyd içün Men senin saat be saat dem be dem kurbanınam demişler ve ne güzel demişler. Sevgili yüzünde bir başka güzellik var bugün Ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün Güzeller Bayram günü süslenir Seninse bayramları süslüyor yüzün demişler ve ne güzel demişler. Efendim hayırlı bayramlar olsun, Bayram-ı Şerif'ler mübarek olsun. Büyüklerin ellerinden hürmetle, edeple, küçüklerin gözlerinden muhabbetle öperiz. Kıymetli bir misafirim var. Yanlış oldu. Kıymetli bir ev sahibim var. Gün bayramsa, mevzu kurbansa, okunan şiirler bunlarsa, yanımda duran ve şimdi size takdim edeceğim zat anca evin sahibi olur, hep de olmaya devam eder inşallah. Ömer Tuğrul İnançer Bey hocamla birlikteyiz. Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Ömer Tuğrul İnançer: Safaya geldik. Mübarek bayramlar. Allah tekrarında cümlemizi şerefyâb eylesin. Bayramlar zaten mübarektir. Bayramın mübarek olsun demek güzel bir temennidir ama benim, senin demenle olmaz. Zaten mübarektir. Allah bu mübarekliğin senide farkına vardırsın manasına gelir. Allah cümlemizin Bayram içinde olduğumuzun idrakini ihsan etsin... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...