MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Kaçış Rampası | Talha Gülören

12 Video Bulunuyor

My Mecra’da yepyeni bir program ‘Kaçış Rampası’… Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz...

  • Kuzey Ahlak Fay Hattı | Kaçış Rampası

    Kuzey Ahlak Fay Hattı | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Tarihin en büyük depremlerinden birini yaşadık. Böyle söyleyince mukayese mi ediyorsun diye itiraz edenler oluyor, hayır mukayese değil olayın büyüklüğünü anlayalım ve akl-ı selim ile hareket edelim diye söylüyorum. Kimsenin savunmasını yapmıyorum, sebep de üretmiyorum. Ne olduğunun farkında olalım. Yaşanan duruma yeterli yardımı ulaştırabilmek için yüz binlerce insan, binlerce makine lazım. Elbette böyle olmayabilirdi. Daha az zararla atlatılabilirdi ama artık her halta siyasi bir okumayla bakan insanlardan da sıkıldık, bıktık. Tekbir getirildiği için suçlayan, insanları inançlarıyla aşağı gören yaratıklardan usandık. Bu ülkede insanların psikolojisi iyi değilse öncelikle sebebi medyanın insanları buna yönlendirmesidir. Gencecik çocukların aklı yerinde değilken yaptığı hatalar üzerinden nefretlerini kusacak kadar aşağılık bir seviyedeyiz. Cezası neyse verilir fakat bunun gündemimize gelmemesi gerekiyor, aptalın teki işte. Gaziantep’te arkadaşımın bana ilettiği bilgide adam muhalefet partisinin yardımını, kuracağı çadırı kabul etmiyor; oraya kurdurtmuyor diyor. Vaziyete bak. Bu adam ne kadar yanlışsa, oraya siyaset taşımaya çalışan insanlar da o kadar yanlıştır. Adamlar gidip kendini çektiriyor oralarda poz veriyor. Acılı insanlar üzerinden bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Farkındasınız artık, arkadaşlar yıllarca yaralarının sarılması sürecek ve bir daha asla eskisi gibi olmayacak milyonlarca insandan bahsediyoruz. Büyük kısmı göç etmek zorunda kalacak ki bunun içinde 3 milyon da göçmen var. Türkiye’deyiz, bu yaraları birlikte saracağız. Çirkin niyet ve fikirlerinizi alıp gidin artık. Nifak saçan her fikri hayatımızdan çıkaracağız. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Zengin Olmanın En Temel Kuralını Açıklıyorum | Kaçış Rampası

    Zengin Olmanın En Temel Kuralını Açıklıyorum | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Başlığı görünce tıklayıp gelen iki grup var: 1- Ellerini ovuşturup gelenler, 2- Bu kanalda böyle bir içeriğin ne işi var kardeşim diye kızarak tıklayanlar. Merak etmeyin, bu bilgi herkese hitap edecek, herkesi memnun edecek. Yeter ki sonuna kadar kıymetli vaktinizi ayırın ve düşünün: ben zengin olmak istiyor muyum diye. Eh madem öyle vakit kaybetmeden başlayalım. Zenginlik deyince tabi ki herkesin ilk aklına gelen maddi bir zenginlik. Bu materyalist dünya bizi maalesef buraya getirdi. Kendimi düşünüyorum, ben bu başlığı görsem sanırım aynı duygularınızla tıklardım. Çünkü herkes zengin olmayı ister, istiyor. Bence istemelidir de. Amaaa ne zengini? Hiç bu soruyu kendinize sordunuz mu? Ben soruyorum, ne zengini olmak isterdiniz? “Para kardeşim, para her kapıyı açar. Para mutluluktur.” Böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Aradığımız huzurun şu kısa hayat tecrübemizle bile paradan geçmediğini anlayabiliyoruz. Böyle deyince “e senin tuzun kuru tabi” yorumları yapılıyor. İnanın herkesin yaşadığı sıkıntıları ben de aynı şekilde yaşıyorum ama mutluyum elhamdülillah. Zenginim çünkü. Ne zenginiyim diye bu yıl kendime şöyle bir sordum. Babamı kaybettiğimde ilk anladım ne zengini olduğumu. Daha önce hiç düşünmemişim. Ben baba zenginiymişim. 3 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak 33 yaşıma kadar babamı görme zenginliğini vermiş Allah bana. Elden gidince anlaşılıyor işte. Halbuki babam benim kadar zengin değilmiş, 13 yaşında babasını kaybettiğinde. Ne büyük bir şükür sebebi. İşte bunun gibi hayatımızda pek çok zenginlik var, nimet diyoruz pozitif bir yaklaşımla. Nimet evet ama zenginlik bu aynı zamanda. Nimet denilince sanki böyle altta bir küçültme var gibi bir his geliyor bana, basitleştiriyoruz gibi. Oysa dümdüz kocaman zenginlik işte. Paranın da satın alamayacağı türden, maddi karşılığının hesabını yapamayacağımız türden… Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Bu Yıl Bize Ne Oldu? | Kaçış Rampası

    Bu Yıl Bize Ne Oldu? | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Artık yıllar eskiye göre daha heyecanlı geçiyor gibi geliyor bana. Eskiden sanki bu kadar çok büyük olay olmazdı. Kendi adıma öyle bir durumdayım ki uzaylılar dünyaya bizimle tanışmaya geldi şeklinde bir haber duysam ne kadar şaşırırım bilmiyorum. Heyecan artıyor artmasına da mutluluk da azalıyor. Ne biliyim eskiden mağazadan bir kazak alsak bile bir süre mutlu ederdi. Bir kebapçıya giderdik, bir tatlı yerdik dostlarla mutlu olurduk ya. Şu son 3 yıldır adeta Dünya yörüngesini değiştirdi de başka bir galaksiye girdik tadı var damağımda. Yılın da son Rampa’sı madem, gelin bu yılı kısaca bir değerlendirelim. Bu yıl bize ne oldu? Google bu yılın trendleri listesini açıkladı. Şaşırmayacağınız üzere Türkiye’de bu yıl en çok aranan kelime “dolar” olmuş. Hayatın ne kadar hızlı değiştiğini size şöyle kanıtlayayım: geçen yılın en çok aranan kelimesi EBA’ya giriş. Çok uzun zaman geçmiş gibi ama geçen yıl çocuklarımız uzaktan eğitim alıyordu. Yine geçen yıl en çok aranan kelimelerin dizi ve futbol başlıkları altında olduğunu görüyoruz. Mesela Squid Game adındaki çılgın dizi Türkiye’de en çok aratılan ikinci kelimeydi. Buradan da geçen yıl derdimizin az çok neler olduğunu anlıyoruz. Boşluktan neye saracağımızı şaşırdığımız bir dönemmiş 2021. Bu yıl ise aratılan kelimelerin para ağırlıklı olduğunu gözlemliyoruz ve sadece yokluktan aratılan kelimeler değil. Asgari ücret de çok sorgulanmış, TOKİ başvurusu da. Bayram tatilinin kaç gün olduğu da sorgulanmış, dolar/TL de. Belli ki vatandaş elindeki parayı değerlendirmek de istemiş, harcamayı da sürdürmüş. Yatırım ve hayat pahalılığı endişesinin aynı anda yüksek olduğu bir yıl 2022. Bu da bize fakir ve zengin arasındaki makasın açıldığını, fakirlikten endişe edenlerin elindeki az miktarda parasıyla yatırıma yönelmeye çalıştığını gösteriyor. Ne alakası var derseniz sizi şöyle çürütebilirim, zengin diyebileceğimiz insan sayısı Dünya’nın hiçbir yerinde yüksek istatistik oluşturamaz. Bu rakamlar aslında alt ve orta gelir grubunun istatistiğidir yani genelin. Buradan doların aynı zamanda yatırım mantığıyla da aratıldığını düşünebilirizi belli ki güncel takip edilmiş. Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Fadime'nin Düğününde Heavy Halay | Kaçış Rampası

    Fadime'nin Düğününde Heavy Halay | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Ebu Davud Rahmetullah-i Aleyh’in naklettiği hadis-i şerife göre Ukbe Bin Amir rivayetiyle Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur “Nikahın en hayırlısı, kolay ve külfetsiz olanıdır.” Hepimizin çok iyi bildiği hadislerden biridir herhalde ama cami hutbesinde kalıp hayata geçirilmede en ufak çaba sarf edilmeyenlerdendir tespitimce. Bize ne oluyor ki şu evlilik ve düğün meseleleri geldiğinde en kıymetli değerimiz devreden çıkıyor. “E, bir kere evleniyoruz canım”, zaten bir kere olacak büyük ihtimalle. Bazı imtihanlar bir keredir. Bütün hayatında yaşadığını, hissettiğini tek bir yerde göstermen gerekir. Önemlidir çünkü, ondan sonrasında hayatın ve neslin o tek doğru veya yanlışa göre devam edebilir. Bazı günahlar vardır insanın aklının yerinde olmadığı, mantıklı düşünemediği, anlık. İnsanız hepimiz düşebiliriz hafazanallah, düşersen hemen kalkarsın ama süreç gerektiren günahları anlamakta zorluk çekiyorum. Müslüman yanlışı doğruyu ayırır, ayırabilmelidir. Yanlış olduğunu bilerek nefsine bir an yenilir, tevbe eder, mağfiret diler. Günah işleme arzusu üzerinden geçince şuuru yerine gelir. İşte bu evlilik meseleleri bunlardan değildir. Öyle saçmalıklar görüyoruz ve duyuyoruz ki akıl tutulması yaşıyoruz. Hadi bakalım sert bir rampa gelsin... Başından ele alalım. İki insan bir şekilde evlenme niyetine giriyor. Amma görücü usülü amma tanışma-karşılaşma yoluyla… Ne güzel niyetlerini ediyorlar, buraya kadar her şey çok masum ilerliyor. Fakat işler aksiyona gelince herkese bir haller oluyor, özellikle kadınlara ve hatta annelere. Kusura bakmayın annelerim ama gerçek bir tespitten bahsediyorum. Çılgın bir müdahale ve kontrol başlıyor eşine ve evladına. Erkek tarafı istemeye gidiyor tuhaf şekillerle. 16 bin liralık gondol isteme çikolatası gördü bu göz. Çiçek buketleri kapıdan zor sığmaya başladı. Düğün olabilecek formlarda isteme merasimleri gerçekleşiyor. Aileler tanışıyor, araştırmalar başlıyor, güzel. Peki, ne araştırılıyor? Maddi durumu. Bakılamaz mı, bakılabilir ama ilk bakılan olamaz. Sonra diyorlar ki biz şunu şunu isteriz. Efendim kolyeler, bilezikler, takı takımları… Hayır oldu olacak başlık parası isteyin. Bu nedir yahu mal mı satıyorsunuz?... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Partilere Gençleri Kazanma Tavsiyeleri | Kaçış Rampası

    Partilere Gençleri Kazanma Tavsiyeleri | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Önceki videoda Belgrad’dan seçim için yapılacak muhtemel çalışmaları eleştirmiştik. Bu videoda da klişe hatalar yeniden yapılmasın ve her iki tarafın da işine gelen çözümler üretilsin diye öneriler sunacağız. Demokrasinin ideali böyledir, iki tarafın da işine gelmesiyle zirveye ulaşır. Arz-talep dengesi. İhtiyacı bizim belirleyebildiğimiz noktalarda halkın yararına işler yapılmıştır. Öğrenim ücretlerinin kalkması, okullarda kitapların ücretsiz dağıtılması, bedelli askerlik yahut bayram ödenekleri gibi… Ne isteyeceğimizi de bilmezsek bazı mantıksız diyebileceğimiz icraatlerle idare ediliriz. Siyasetin kuralı kanunu bu. Siyasetçiyi eleştirip durmak yerine sistemi anlayıp kendimize bakacağız. Bu video seçen ve seçilen için önerileri kapsayacak. Kendi pencerenizden düşünür tartarsanız belki bir kıvılcıma vesile olur niyetiyle başlıyoruz. Türkiye’de son 20 yıldır bazı dengelerin oturması, son noktalarını görmesi tüm partilerde bir hantallığa ister istemez sebep oldu. Herhangi keskin bir hareket yapılmadığı sürece de tahminim böyle devam eder gider. Fakat 10 yıl-15 yıl sonra elimizde ne kalacağını şimdi düşünüp önlem almazsak çok hoş durumlarla karşılaşmayacağımızı düşünüyorum. Gençleri kazanmak kavramına seçim kazanmak perspektifiyle bakmak yerine nesil kazanmak olarak bakabildiğimiz vakit bu kalabalığı güruh olmaktan, adeta eğitimli bir ordu haline taşımış oluruz. Ülkemiz adeta bir ideoloji cenneti… deyince olumlamış gibi olduk ama fakat bu bize en büyük zararı veren ileri seviye kanserli bir ur. Yeni bir görüş yeni bir milliyetçilik bakışı getirilemedi. Eskiyle kendini tanımlayan, günümüzle hiçbir alakası olmayan görüşlerle güya hayata bakışını belirleyen nesillerin vizyonlarını geliştirmemiz lazım. Bu topraklar pek çok badire atlatmış olsa da hala aynı tür hareketlerle çözüm aranması bana şaşırtıcı geliyor. Yani aynı tuşlara basarak farklı sonuç alamazsınız. Antika diyebileceğim milliyetçilik kavramıyla gençlere ulaşamıyorsunuz. Çünkü ideolojilerin de altı giderek boşaldı ve tek cümleye kadar düştü. “Atatürkçüyüz ulan”, “Benim dedem Fatih” tarzında ifadelerin çok açık söylüyorum birbirinden hiçbir farkı yoktur. Her türlü görüşe saygımız var ama hakkında mesai harcanmamış bir ideolojiyi sahiplenen insana saygım yok. Bağları kökten tıraşlanmış nesillerin artık bunlardan başka açıklamalara ihtiyacı var ve bunun için kimse çalışmıyor. Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Gençliğe Yalakalık | Kaçış Rampası

    Gençliğe Yalakalık | Kaçış Rampası

    Yeni bir seçim dönemine hızla yaklaşıyoruz. Son bir yılımız tahmin ettiğiniz üzere oldukça karışık geçecek gibi görünüyor. Siyasi partilerin hedefinde yine %16’lık bir payla 13 milyon genç duruyor. Bu çok ciddi ve çoğu dengeyi değiştirebilecek bir rakam olduğu için elbette türlü vaad ve mesajlarla karşımıza gelecekler. Siyaset tüm hazırlıklarını yapmaya devam ederken, bizler buna nasıl hazırlanmalıyız? Bizi neler bekliyor ve nasıl reaksiyon göstermeliyiz, bu videoda buna değineceğiz. Rampa başlıyor. Artık şunu net olarak anlamamız ve olgunlukla karşılamamız gerekiyor: Siyaset yapısı gereği öyle tamamen bizlere fayda sunmak için çalışmıyor. Tek amacın seçimi kazanmak olduğu gerçeği dünyanın her yeri için geçerli. Bu demokrasi yönteminin dezavantajı. Madem bunu kabul ettik ki tüm yöntemlerin kendi içinde avantaj ve dezavantajları mutlaka vardır, o zaman bu gerçeği de idrak etmek zorundayız. Bizim faydamız siyasetin işine geldiği zaman işler güzelleşiyor fakat gençler için konuşuyorum, kendi faydamızı belirlemek ve istemek bize düşmemeli diye düşünüyorum. Çünkü kendi hayatıma da baktığım zaman bunu açıkça söyleyebilirim, ben o yaşlarda mantıklı düşünemiyormuşum. O yaşlar karar verme yaşları değildir, daha çok dinleme ve deneyimleme, tecrübe edinme çağlarıdır. Gençken insan her şeyi bildiğini zannediyor, heyecanı ve ateşi de olduğu için bu siyasete malzeme oluyor, kolay lokma oluyor, slogana kolay esir oluyor. Beklentileri çok küçük ve plansız. Şu dönemde her noktada gençlik büyüğüne muhalif oldu, bunu size yaptılar. Okuldaki hocasını dahi hafife alan bir özgürlük dayatmasıyla sizden dinleme ve öğrenme özellikleri alınıverdi. Kabartıldınız ve abartıldınız. Kendiniz olmanız yeterliydi, her dönemki gibi. Bu sizin suçunuz değil. Siyasetin ve sizi kodlayan medyanın suçu. Sizin erken büyüdüğünüzü söylediler ve öyle davrandılar. Yalakalık yaptılar. Sizi anlıyoruz dediler. Önce ebeveynleri çocuklarıyla arkadaş yaptı güya uzmanlar. “Ne yapıyorsan benim yanımda yap” mantığı devreye girdi. Çocuklar elden çıkınca aile suçu okula ve hocaya attı. Okul aileden korktu ve nesil yetiştirme ihalesinden çekildi. Geçim derdi memurun en yüksek korkusudur. Cevval insanlar pek çıkmaz memurlardan. O özellik 25 yaşında onlardan alınır ve ölene kadar geriye gelmez. Cevval olabilmek için ya deli olmak gerekir ya da güçlü. Hocalar ikisi de değil artık maalesef. Nesillere inancını ilk onlar kaybetmiş gibi duruyor. Okul müdürü öğrencilerle iyi anlaşmak zorunda değildir. Öğretmen öğrenciyi öpüp sevmek zorunda değildir. Böyle olunca çok ilgili, modern, ilerici filan… Halbuki nerede? Şekildeler hep… Görüntüde… Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Stratejisi Olmayan Sloganın Köpeği Olur | Kaçış Rampası

    Stratejisi Olmayan Sloganın Köpeği Olur | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Strateji, çokça duyduğumuz ama bence gerçekten çok kişinin bilmediği büyük bir kavram. Evet, kullandığınızda ağızda çok havalı durur. Titrinizde yazıyorsa pek çok kişi saygı duyar ancak ne yaptığınızı asla bilmez. Yapay bir gizem bulutudur strateji. Bu videoda bu bulutun içinde minimal ve maksimal düzeyde seyahat edeceğiz, tabi eğer hazırsanız… Aslında herkesin kendi hayatında kısa ve uzun vadeli stratejileri olmalı ve bunu kendi şahsı üzerinde uygulayabilmelidir. Gel gelelim ki bizim toplumumuzda buna pek rastlanmaz. Asıl yeri olan kurum ve markalarda dahi uygulanamadığı için şahıs düzeyine inemez. Çünkü strateji için gerekli olan ilk özellik mantık bilmektir ve bizim eğitim sistemimizde mantık yer almaz. Halbuki eğitim geleneğimizde mantığın tarihi İslamiyetle tanışmamıza kadar uzanır. Halen az da olsa devam eden medrese sisteminde mantık eğitimi günümüzde bile mevcuttur, halkın geneli ise medrese deyince gençlerin sadece hafızlık yaptığını zanneder. Eleştiriden ziyade fayda sunmak istediğim bir video olduğu için, bu durum sizin açınızdan avantajdır. Kitlenin geneli eğer bu noktada zayıfsa senin parlaman, ileri gitmen kolaylaşır. Çok iyi olmasa bile eğer bir stratejin varsa ve bunu uygulayabiliyorsan büyük farkla öne geçersin. Çünkü ülkemizde insanların çoğu slogan peşinde koşmaktan duygu durumunu dahi kontrol edemez halde. Strateji nedir? Bir amaç için uyguladığın yöntem sanatı veya bilimidir. Özellikle Çinlilerin Uzak Doğu’daki geçmiş savaşlarından sebep hakim olduğu ve uyguladığı bir sanattır. Adı Sun Tzu diye yazılıp Sun Zi diye okunan bir abimizin global manada atası kabul edildiği bir savaş bilimidir. Strateji tek cümle ile belirlenmiş genel bir hedeftir. Örneğin “1-0 olsun, bizim olsun” bir strateji cümlesidir, maçı kazanmayı minimum şekilde amaçlayan bir hedef. Bunu yaparken uygulayacağınız yöntemlere de taktik denir. Genelde bu iki kavram eş anlamlıymış gibi kullanılır, yanlıştır. İster maça 10 defans oyuncusuyla çıkarsınız, isterseniz önce golü atmak için 3 forvet oyuncusuyla çıkar sonra da üzerine yatar yavaşlatırsınız. Bu stratejiyi değiştirmez fakat strateji taktiklere detayıyla hakim olmayı gerektirir. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Türk Devletinin Zamanı Geliyor! | Kaçış Rampası

    Türk Devletinin Zamanı Geliyor! | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Saraybosna’dayız. Sorarlarsa nasıl bir yer diye “tabut kadar yeşil bir ülke” dersin. Müslüman deyince kimsenin aklına sarışın mavi gözlü insanlar gelmiyor. Daha çok fakir, siyah, esmer tenler, sarıklı cübbeli, çarşaflı insanlar düşünülüyor. Evet, yanlış diyemeyiz ağırlıklı olarak böyledir fakat sadece böyle değildir. Bazıları belki sadece Arap dini olarak inanıyor, hatta bunlardan Türkiye’de bile oldukça türedi. Bundan 30 yıl evvel işte tam bu imtihanı yaşadık. Avrupa’nın orta yerinde, büyük Avrupalı devletlerin de desteğiyle 8372 müslüman vahşice şehit edildi. O gün işte Aliya’nın o meşhur sözü ağzından çıkıverdi: “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır” Her seferinde unuttuğumuz vahşi batı kendini Arap ya da Afrikalı devletlerde değil, sarışın mavi gözlü bu güzel insanların üzerinde gösterdi. Sadece bin küsür çocuğu gözler önünde öldürdüler. Batı yine vahşetini sergileyecekti zaten, zalime niye zalimsin diye sorulmaz ama o gün hiçbir Müslüman devletten ses çıkmadı. O günlerde hatırlıyorum annem televizyon başında oturur hüngür hüngür ağlar, dualar ederdi. Sanki bir akrabamız vefat etmiş gibi yas havası olurdu evde. Öyle ki bu vahşete üzülmek için birilerinin Müslüman hatta hatta insan bile olmasına gerek yok. Bu kıyım ağaca yapılsa Müslümanın yine içi parçalanır. Yıllarca çok çetin şartlarda devam eden savaş sonucu büyük devletlerin burnunu sokmalarıyla sarışın mavi gözlü Müslümanlar öldürüldükleriyle kaldılar. Olsun şehadet bizde en yüksek mertebe, üzüntümüz ona değil bunu seyreden Müslümanlara. İşte neden güçlü olmamız gerektiğinin en basit örneği bu. Hadi şimdi yapsalar ya… Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Suriyeli Göçmen Steve Jobs | Kaçış Rampası

    Suriyeli Göçmen Steve Jobs | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Aslında bu bölümde farklı bir konu hazırlamıştım ama Bağdat’ta edindiğimiz deneyim ve gözlemlerimiz bizi bu bölümü yazmaya mecbur kıldı. Instagram’da takip edenler Bağdat paylaşımlarımıza şahit oldular, tabi çok büyüklerin, pirlerin, evliyaların türbelerini ziyaret ettik. Çok büyük bir nasip olduğunu öncelikle düşünüyoruz. Fakat bu ziyaretler sırasında şehirde gördüğümüz manzaralar hiç düşünmediğimiz, aklımıza bile getirmediğimiz bazı nimetleri bize hatırlattı. İnsanların neyi neden yaptığını kendine meslek edinen birinin gözünden analiz ve çıkarımları dinlemek istiyorsanız doğru yerdesiniz. Kaçış Rampası Irak başlıyor. Bağdat dünyanın en köklü şehirlerinden biri. Pek çok tarihi olayı ve şahsiyeti bağrında taşıyor. İslam için de en önemli birkaç şehirden biri. Geçmiş ve yakın zamanda yaşadıkları üzerine fazlaca gözlem yapma ve bilgi alma şansımız oldu bu seyahatte. Yer yer “ben neredeyim” sorusunu kendimize yönelttiğimiz, bazen de “ne kadar güzel bir ortamdayım” diye düşündürten bir şehir Bağdat. Havaalanında az çok belli oluyor bir şehir. Geldiğimiz gün şehirde ciddi bir kum fırtınası vardı. Kumla kaplı bir piste indik ve içeriye girdiğimizde dahi her köşede toz görmek mümkündü. Pasaport kuyruğunda fazlaca sıra bekledik, bunun temel sebebi pasaport memurlarının oyalanarak çalışmalarıydı. Çantalarımızı x-ray cihazından geçirirken prodüksiyon ekipmanlarımızdan görevliler endişe etti. Onları çözen kelime “Türküz” oldu. Duyunca bırakıldık. Devlet yetkililerimiz Allah razı olsun bizi karşıladılar ve şehir gözlemlerimiz başladı. Gördüğümüz her şeyi sorduk, şehir ve yaşantı hakkında sürekli bilgi aldık. Henüz otoyoldayken Amerikan etkisi yaşamaya başladık. Bazı yolları onlar ve onların izin verdiklerinin dışında kimse kullanamıyordu. Bizi o saatte o yolu kullandırtmadılar. Sanki 50 yıl geriden gelen bir dünyanın içine düşmüş gibi olduk. Binalar, yollar, teknoloji… Bize normal gelen artık pek düşünmediğimiz pek çok nimetten yoksun olduklarını fark ettik. Arkadaşlar otele geldiğimizde bizi güvenlik güçleri karşıladı. Bu otelin kendi güvenliği. Oteller silahlı güvenlik güçleri tarafından korunuyor. 5 yıldızlı bir otele girdik fakat inanın bu otel Türkiye’de 3 yıldız bile alamaz... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Fake Hesap Kullanmak Ruh Hastalığıdır | Kaçış Rampası

    Fake Hesap Kullanmak Ruh Hastalığıdır | Kaçış Rampası

    İnsanın ortama göre bazı tavır ve davranışlarında elinde olmadan değişiklikler yaşaması kabul edilebilir bir durumdur. Sonuçta büyüğüne saygıdan farklı, küçüğüne sevgiden farklı, aile fertlerine veya yakın arkadaşlarına yeni tanıdığın insanlara nazaran farklı davranmak oldukça doğal bir tutumdur. Bu karakterle ilgili değil de daha çok sunum şekliyle alakalıdır. Bunda hepimiz aynı fikirdeyiz sanırım. Peki karakterle ilgili olan kısıma değinirsek… Yani konuşma adabı vs. değil de direkt ortama ayak uydurarak ve normalde olmadığımız şekilde davranmamız gerçeğine bir el atsak. Çok gerçekçi, direkt yaşadığımız dönemin sorunlarından birine parmak basan bir bölüme daha buyrun başlayalım. Hepimiz birkaç karakter tarzının temelinde şekil alan mizaçlara sahibiz. Dört Halifenin, Hulefa-i Raşidin’in (radiyallahu anhum ecmain) mizaçlarının hepimizde farklı şekillerde oluştuğunu bir ortamda işitmiştim. Bu konuda detaylı bir bilgiye rastlayamasam da hepsinin ayrı karakterlerin temsili olduğunu görmek mümkün. Hazreti Ebu Bekir’in özü sözü bir, güvenilir duruşu, izzeti, vakarı ve o tok ve pekişmiş karakteri; Hazreti Ömer’in keskin ve celalli hali; Hazreti Osman’ın oturaklı, efendi, o edepli mizacı; Hazreti Ali’nin cesaretli duruşu ve ilme olan aç ve meraklı halleri farklı karakterlerin temsili gibi. Hepimiz kendimize ve etrafımızdakilere göre bu pencereden baktığımızda kime daha çok yakın olduğumuzu hissedebiliriz. Bazıları vardır hiçbir şey yapmadan öyle bir duruş sergiler ki varlığı o ortama yeterlidir, güven verir, huzurlu hissettirir. Bazılarımız için daha asabi, hırçın diyebiliriz. Kimi de böyle munis, efendiliğinden canını veresin gelir. Bazımız da her şeyi öğrenmeye meraklı hevesli daha kıpır kıpır ve bir o kadar da cesur tiplerizdir. Böyle baktığımızda bu tezin doğru olma ihtimali artıyor. Tabi bunlar temel özellikler. Elbette herkesi etkileyen faktörler başka başka. Ancak bu temeller üzerinde yükseldiğini söyleyebiliriz heralde. İşte buna genel manada mizaç diyebiliriz. Doğuştan gelen, 7’sinde neyse 70’inde de odur sözünü doğrulayan özellikler. Kimileri bu noktada sebeplere fazla takılarak burçlara aşırı meraklı oluyor. Allah Teala bir şeyleri yaratırken sebeplere binaen yaratmış. Efendim Satürn döngüsünden çıkmışız da şuna girmişiz de… Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • İftarda Yediği Yemeğin Ağırlığından Teravih’e Gidemeyen Adamın Hikayesi | Kaçış Rampası

    İftarda Yediği Yemeğin Ağırlığından Teravih’e Gidemeyen Adamın Hikayesi | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Zamanın birinde memur bir ailenin garip bir çocuğu varmış. Yoksulluk o dönemlerde adamın yaşadığı ülkenin geneline öylesine sirayet etmiş ki memurlar o dönemlerde ikinci bir işte çalışacak kadar fakir haldeymiş. Ülkesindeki siyasi iktidarsızlık halkın sefaletine yol açarken, bizim ufaklık memur babasının ardından aynı zamanda gece gündüz ülkesinin ve milletinin hayrı için davası uğrunda o dernek senin bu vakıf benim koştururmuş. Başlarındaki yöneticilerin onca zulmüne maruz kalmalarına rağmen hiç yılmaz, aksine iyice kuvvetlenerek çalışarak mücadelelerini sürdürürlermiş. Hikaye bu ya, bir gün savundukları görüşün yöneticileri başa geçmiş, başarmış hedeflerine ulaşmışlar. Tabi bizim memur yoksul ailenin garip çocuğu da artık genç adam olmuş, mesleğini eline almış. Refah içinde, bolluk bereket içinde yaşayan bir adam olup çıkıvermiş. Öyle güzel öyle rahat kazanmaya başlamış ki kimse onun o yoksul çocuk olduğuna ihtimal bile vermiyormuş. Hoş, ülkesinin geneli bolluğa kavuşunca belki de aralarında fark edilememiştir. Yıllar içinde bizim zeytini ikiye bölerek yiyen çocuk, koca bir antrikot dilimini bütün yutar hale gelmiş. Fakat adamın çok büyük bir derdi varmış, tıpkı çocukluğunda dertlendiği o hayırlı davası gibi… Profesörler çare bulamıyor, doktorlar derman olamıyor, öyle bir dert. Aramadığı sormadığı kalmamış. Her gün uyanıyor derdini düşünüyor, gece yatağa yatıyor derdinden uyuyamıyor yani öyle bir dert. Neymiş o dert: Aç gözlülük. Adamın gözü doymuyormuş. O yoksulluk içinde yaşayan ailenin fakir çocuğu büyüdüğünde gözü doymuyor, düşünebiliyor musunuz? Aman ne acı bir durumdur Yarabbi. Salçalı ekmek yiyerek doyan adam şimdi tüm masayı yese bana mısın demiyor. Gitmediği aşçı kalmamış. Kebabın üstüne şefin kolundan tuzlar mı döktürmemiş, yediği baklavayı fıstığa mı gömmemiş neler neler… Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Alafranga'da Güne Başlayan Özgür Düşünemez | Kaçış Rampası

    Alafranga'da Güne Başlayan Özgür Düşünemez | Kaçış Rampası

    Talha Gülören'in hazırlayıp sunduğu 'Kaçış Rampası' hayatımızı ve fikirlerimizi sorgulatmak için geliyor. Hepiniz bu aleme hoş geldiniz... Her güne başlarken bir fikir kodesinde hissediyorum kendimi. Azıcık etrafa bakıp düşünmeye, sorgulamaya başladığımda aşağılık bir koku burnumun direğini kırıyor ve üzülüyorum. Tanıyorum çünkü bu kokuyu, çok iyi biliyorum. Her anımızda samimiyetimizi boşluğa düşüren, yaptığımız güzel şeyleri anlamsızlaştıran o koku kendimden de geliyor. Koklayın bakın siz de alacaksınız. Evet evet, yabancı hayranlığı ve onun verdiği aşağılık hissinin kokusundan bahsediyorum. Bu bölümü çekmek için yabancı hayranlığının son noktalarından birine gelerek kaybolmuşluğun kokusunu Balkan sokaklarından konuşmak istedik. Belki burada fark ederiz, görürüz de vazgeçeriz dedik ama alışmış kudurmuştan beter derler ya, kolay olmuyor. Kaçış Rampası başlıyor. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...