MyMecra
Beraber Yürüyelim / Bizi Takip Edin

Yol Haritası | Yusuf Kaplan

12 Video Bulunuyor

Yazılmış binlerce güzel kitap var. Peki biz hangilerini ve nasıl bir yöntemle okumalıyız? Yusuf Kaplan bu programda kitap kurtlarına okuma serüvenlerinde "Yol Haritası" belirliyor.

  • Batı'nın Temeli İkiyüzlülüktür - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

    Batı'nın Temeli İkiyüzlülüktür - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

    Bi'De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin Bi'De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor... Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi: Sevgili dostlar merhabalar. Günlük hayatımızda kökünü, tarihini, aslını bilmeden konuştuğumuz şeyler oluyor. Bu da genelde bizim bir meraksızlık, iki kolaycılık hastalıklarımızdan kaynaklanıyor. Onlardan birisi de ideolojiler. Şimdi ideoloji deyince ciddi bişey anlıyoruz değil mi? Yani bu bizim ideolojimizdir bu değildir karşı ideolojiler falan filan. Fakat kullandığımız kelimeler acaba dinimize, imanımıza uygun mu? Hiç öyle bir filtremiz yok. Efendim bize okulda böyle öğrettiler hocam. Efendim ee öyle diyorlar, video seyrettim birisi böyle yazıyor, öbürü twitter da şöyle bir şey yazdı. Arkadaşlar bunların hiçbirisi bahane değil. Allah ve Resulü'nün ölçüsüne bakmadan, bilmeden gelen her şeyi yutarsan zaten sen yani dünyan berbat olur, ahiretin de berbat olur. O yüzden insanın bir filtresi olur. Mü'min filtresi olana denir. Öyle her geleni yutmaz, her söylenen lafı öyle eyvallah deyip kabul etmez. O yüzden müslümanlar biraz kıl adam olur. Ne demek yani ?... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Oy Kullanırken Dikkat Et! - Bazı Şeyler | Umut Zeybek

    Oy Kullanırken Dikkat Et! - Bazı Şeyler | Umut Zeybek

    Bazı Şeyler özel bölümünde 14 Mayıs seçim öncesinde, Geçerli oyu nasıl kullanırız? Hangi durumlarda oyumuz geçersiz sayılır? Oy kullanırken nelere dikkat etmeliyiz? gibi mühim soruları Umut Zeybek sordu, Oy Birliği Platformu Sözcüsü Ömer Şahan cevapladı.
  • Oytun Erbaş: "Uydularla Beynimizi Bozmaya Çalışıyorlar!" - Bazı Şeyler | Umut Zeybek

    Oytun Erbaş: "Uydularla Beynimizi Bozmaya Çalışıyorlar!" - Bazı Şeyler | Umut Zeybek

    Umut Zeybek ile 'Bazı Şeyler’in yeni bölüm konuğu Prof. Dr. Oytun Erbaş oluyor. Bazı Şeyler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu; Umut Zeybek: Merhabalar. MyMecra'ya hoş geldiniz. Bazı Şeyler'in yeni bölümünde bi takım ilginç bazı şeyler konuşmak için huzurlarınızdayız. Bugün Prof. Dr. Oytun Erbaş konuğumuz. Hocam hoş geldiniz. Nasılsınız? Oytun Erbaş: Sağol Umut'cum. İyiyim, sen nasılsın? Umut Zeybek: Teşekkür ediyorum hocam, hamd olsun ben iyiyim ama ahvalimiz pek iyi değil gibi... Ne olacak halimiz hocam? Oytun Erbaş: Umut'cum su akar yolunu bulur, hiçbir şey bulanmadan durulmaz. Dünyada her zaman böyle olmuştur biz de şu anda bulanma dönemindeyiz tabi ki sonra durulacak. Nasıl orta çağda bulandı sonra duruldu Rönesans'la bu da öyle olacak. Dünya şu anda büyük bir kirlilik felaketinin içerisinde. Çünkü... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Türkçe'yi Yeniden Kuran Adam: Cemil Meriç - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Türkçe'yi Yeniden Kuran Adam: Cemil Meriç - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile "Yol Haritası" fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde semasının yıldızlarından bir düşünürümüzü, Cemil Meriç'i ele alıyor. Her hafta farklı konularla izleyicilerini fikir kapılarını zorlamaya davet eden Yusuf Kaplan bu bölümde semasının yıldızlarından bir düşünürümüzü, Cemil Meriç'i anlatıyor. Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi; Bu hafta semasının yıldızlarından bir düşünürümüzü, ele almaya çalışacağız. Bu kısa süreçte Cemil Meriç ile ilgili birkaç cümle kurmaya çalışacağım. Cemil Meriç'in ilginç bir özelliği var; nev-i şahsına münhasır... Cemil Meriç, Türkçe'yi yeniden kuran adam diyebiliriz. Türkçe'yi özellikle düz yazıda yeniden kuran adam, Türkçe'yi düz yazıda şiirleştiren adam aynı zamanda... Bu, şu demek; büyük düşünürler aslında üslup sahibi olan insanlardır. Daha doğrusu cümleyi şöyle kuralım, aslında üslup sahibi olan insanlar düşünce üretebilir. Cemil Meriç'in yaptığı şey o yani bir şekilde kendi üslubunu geliştirmiş, kendi dilini kurmuş, ifade biçimini kurmuş dolayısıyla kendi düşünce dünyasını da o açıdan çarpıcı bir şekilde ifade edebilmiş ve gelecek kuşaklara aktarabilmiş biri Cemil Meriç... Cemil Meriç Türk düşünce hayatın yaptığı en önemli şey kavramsal temizlik... Batıyla entelektüel ilişkilerimizi bir şekilde yeniden gözden geçiriyor. Batılılaşma tecrübemizi çok enfes bir şekilde açıklıyor, tartışıyor ama Cemil Meriç'in bir düşünür olmadığını söyleyebileceğimiz bir yerde var o da esas itibariyle bize bir şey söylemiyor Cemil Meriç yani bir fikri yok işte kültürden irfana önerdiği şey bu yani onun içini dolduracak bir şey çıkmıyor, külliyat çıkması lazım... Cemil Meriç'in ille de sosyalizme yamanması, sola yamanması gibi bir çaba var bunu şiddetle kınıyorum. Cemil Meriç gibi Türkiye'nin batılılaşma macerasıyla acayip bir şekilde derinlemesine hesaplaşmış, Türkiye'nin yaşadığı sıkıntıları, acıları kendi şahsi hayatında derinlemesine yaşamış birisini işte sosyalizmin dolayısıyla kemalizmin bir şekilde bir tarafına eklemlemek olacak iş değil... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Durduğunuz Yer, Gördüğünüz Şeyi Belirler - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Durduğunuz Yer, Gördüğünüz Şeyi Belirler - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile “Yol Haritası fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde öncülerin önde gelen isimlerinden Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i anlatıyor. Her hafta farklı konularla izleyicilerini fikir kapılarını zorlamaya davet eden Yusuf Kaplan bu bölümde öncülerin önde gelen isimlerinden biri olan Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i işliyor. Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi; Yol Haritası’nın bu bölümünde öncülerin önde gelen isimlerinden Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i işleyeceğiz. İlk önce şunu söyleyeyim; Necip Fazıl’la benim Fatih Sultan Mehmet arasında yaptığım bir karşılaştırma var. İkisini de Fatih olarak adlandırıyoruz. Biri zaten Fatih, İstanbul’u fethetmiş, ikincisi de Necip Fazıl’da bir fetih yapmış o fetih bir şekilde Cumhuriyet sürecinde, modernleşmenin özellikle zirveye çıktığı, islamla ilişkilerimizi sakatlamaya başladığı, islamın önce devletten, devletin bütün kurumlarından bir şekilde uzaklaştırıldığı sonraki süreçte de toplumdan arındırılmaya çalışıldığı bir süreçte, bütün entelejansiyasının celladına aşık tasmalı çekirgelere dönüştüğü bir ülke var Necip Fazıl’ın kendisini içinde bulduğu ortamda yani yok olmanın eşiğine sürüklenen bir ülke. Tam anlamıyla öncülerini yitirmiş bir ülke, öncü kuşaklarını yitirmiş bir ülke. Öncü kuşaklarını yitiren bir ülke, öncü kuşakları olmayan bir ülke kesinlikle geçmişini de göremez, içinde yaşadığı dünyayı da anlayamaz, geleceğe nasıl yürümesi gerektiğini de asla bilemez. Nerede durduğunu göremez, durduğu yerin neresi olduğunu göremez dolayısıyla nerede durduklarını göremeyenlerin nereye, neyle, nasıl, niçin gitmeleri gerektiğini bilebilmeleri imkansız. Durduğunuz yer, gördüğünüz şeyi belirler… Cumhuriyet ile birlikte girdiğimiz modernleşme süreci dolayısıyla laikleşme, sekülerleşme süreci tam anlamıyla islami anlam haritalarının terk edilmesi, hayatın her alanına başta devletin kendisi olmak üzere batılı anlam haritalarının değerlerinin yerleştirilmesidir, bu kadar. Necip Fazıl tam anlamıyla entelektüel olarak Akif’in aksine bizim, bu ülkenin yaşadığı sorunları derinlemesine analiz etmiş. Bu ülkenin sorunlarının nereden kaynaklandığını çok iyi çözümlemiş, yakın tarihi ile ilgili sorunları, modernleşme, sekülerleşme sorunlarını, Türkiye’nin kimlik kaybını, kişilik kaybını, tarihten silinme tehlikesini iliklerine kadar yaşamış dolayısıyla Türkiye’deki entelejansiyanın tam anlamıyla köksüz, metamorfoza uğramış, yabancılaşmış, ruhsuzlaşmış, kendini inkar eden entelejansiyanın bu ülkeyi intiharın eşiğine sürükleyeceğini görmüş ve durun ey kalabalıklar diyerek sadece kalabalıklara değil aslında esas itibariyle entelejansiyaya haykırmış biri Necip Fazıl… Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Mehmet Akif Ersoy'u Büyük Yapan Şey Nedir? - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Mehmet Akif Ersoy'u Büyük Yapan Şey Nedir? - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile "Yol Haritası" fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde İstiklal Marşı'nın şairi, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'dan bahsediyor. Her hafta farklı konularla izleyicilerini fikir kapılarını zorlamaya davet eden Yusuf Kaplan bu bölümde İstiklal Marşı'nın şairi, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u anlatıyor. Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi; Bugün, özellikle bu sene 100. Yılına ulaştığımız İstiklal Marşı'nın şairi, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u mercek altına almaya çalışacağız. Akif kişiliğiyle aslında başlı başına bir tarih. Bir milletin tarihi, bir milletin kaderi Akif... İşin ilginç tarafı şu; Akif'i büyük yapan şeyi nedir? Akif büyük adam, kendini aşmış bir adam. Akif'in büyüklüğünün sırrı nerede gizli? Tabii ki çilesinin büyüklüğünde gizli, derdinin büyüklüğünde gizli, rüyalarının büyüklüğünde gizli dolayısıyla Akif'in bütün bu yaşadıkları, hayalleri, rüyaları aslında onu ahlak anıtı yapmaya yetti. Ahlak anıtı, yani bir adam çizin son 400 yıldan, 500 yıldan size ahlakın ne olduğunu gösteren bir heykel yapsın, o heykel Akif'in heykelidir, Akif'in anıtıdır. Akif şair olmasaydı, İstiklal Marşı'nı yazan bir adam olmasaydı sadece ahlak anıtı bir insan olarak bizim için önümüzü açacak, önümüzü aydınlatacak, ışık saçacak, içimizi ısıtacak dışımızı ışıtacak bir öncü olmaya yeterdi... Akif'ten besleneceğimiz yer ahlakı dolayısıyla kişiliği, dolayısıyla şahsiyeti... Akif'in ahlakı Osmanlı'nın kişiliğini, şahsiyetini temsil eder. Bu çok önemli bir şeydir, bu işin şakası yok. Akif'in hüznü, hüznünün derinliği biraz da buradan gelir. O anıtın yıkılması, kolay değil yüreğindeki yangının büyüklüğü biraz o devasa, aşılamayan ve ulaşılamayan anıtın, ahlak anıtının, adalet anıtının, merhamet anıtının bir şekilde yıkılmış olması, tarih olması hüznünü büyüten o... Çanakkale Şehitlerine gibi bir şaheser şiiri hiç bir şekilde savaş meydanına gitmeden, yazılış hikayesini de ilginçtir; secdeye kapanır 20 dakika secdede kalır kalktıktan sonra dökülür ağzından... Bu aslında yazdırılır, vehbi bir şeydir o. Bu söylediğim şey önemli, belki de ilk defa böyle bir şey söyleniyor, yazdırıldı diyorum ben! Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Türkçe Tasavvuf Üzerinden Kuruldu - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Türkçe Tasavvuf Üzerinden Kuruldu - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile “Yol Haritası” fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde estetikten, sanattan ve mimarinin öneminden bahsediyor. Her hafta farklı konularla izleyicilerini fikir kapılarını zorlamaya davet eden Yusuf Kaplan bu bölümde estetiği, sanatı ve mimari önemi anlatıyor. Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi; Bu hafta yine geçen hafta bıraktığımız yerden devam edeceğiz. Özellikle merceğe aldığımız, odağa aldığımız modernleşme sürecindeki, sekülerleşme sürecindeki yabancılaşan, başkalaşan Türk edebiyatının aslında köksüz dolayısıyla geleceksiz olduğunu bir şekilde göstermeye çalıştık. Orada ip uçları var, yakalanması gereken, izi sürülmesi gereken ip uçları var. Yahya Kemal bunlardan birisi. Çok önemli bir kaynak, beslenilmesi gereken. Yahya Kemal’in çocuğu Tanpınar ikinci büyük kaynak yani bunları keşfedilmemiş kıta olarak tarif etmiştik yani dolayısıyla geç keşfedildi. Yahya Kemal’in tam keşfedildiğini düşünmüyorum hala, Tanpınar bir şekilde keşfedildi. O kadar kötü yorum yapmak istemiyorum ama biraz daha sekülerize edilmeye müsait bir yanı olduğu için yani artık yeter denildi ama çap yani hakkını yemeyelim. Çok büyük bir çaptan bahsediyoruz. Romanlarıyla, fikir yazılarıyla, denemeleriyle, Türk edebiyatı üzerine yazdığı yazılarla, teorik yazılarla aslında çok muazzam bir yolculuk yaptı. Onun keşfedilmesi gerekiyor. Fakat problem şu, şuan tıkandık! Şuan inanılmaz bir şekilde tam bir çıkmaz sokağa saplandı Türkiye. Entelektüel olarak, kültürel olarak, sanatsal olarak tam anlamıyla tıkanmış durumdayız. Camii yapamıyoruz ya düşünün yani işin ne kadar trajikomik olduğunu buradan anlayın. Dünyanın en büyük dâhilerinden birisini, mimarlarından birisini biz çıkarıyoruz, biz yetiştiriyoruz ama taklitlerini bile yapamıyoruz, Sinan’ın taklitlerini yapamıyoruz iyi mi? Taklit de mimari de aslında çok önemli bir yöntemdir. Bir şekilde iyi mimari örneklerinden tür olarak biri taklittir. İyi taklit aslında çok önemli bir üründür. Döküntü bir mimari var dolayısıyla şehir yok demektir. Mimari yoksa şehir yok demektir, Şehir yoksa sizin dünyanız buharlaşmış demektir. Şehir, bütün ilimlerin ve bütün duyarlılıkların toplandığı yerdir. Mesela bütün kitaplarımızı yaksak, bütün kitaplarımız yakılsa sadece Süleymaniye kalsa biz o kitapları yeniden yazarız. Süleymaniye bizim fıkıh kitaplarımızı, akaid kitaplarımızı, kelam kitaplarımızı, tefsir kitaplarımızı, estetik kitaplarımızı, sanat kitaplarımızı yeniden yazmamızı mümkün kılabilecek bir yoğunlaşmanın, soyutlanmanın, soyutlama tecrübesinin yani bir cehdin, bir çilenin, estetik çilesinin, fikir çilesinin, ruh çilesinin eseri… Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Mevcut Türkçe ile Fikir Üretilemez - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Mevcut Türkçe ile Fikir Üretilemez - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile “Yol Haritası” kendine özgü tarzıyla fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde Türk romanından ve yazarlarından bahsediyor. Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi; Özellikle edebiyatın, sanatın dolayısıyla ruh dünyasının bir toplumun hem şimdisinin, hem geleceğinin inşasında nasıl kilit rol oynadığını veya ruh köklerinden beslenemeyen yolculukların, edebi yolculukların, sanatsal yolculukların aslında bir toplumun yıkımıyla nasıl sonuçlandığını biz aslında bizim örneğimizle görüyoruz. Türk hikayesinde Ömer Seyfettin çok önemli bir adamdır, türk edebiyatında çok önemli bir adamdır. Arkadaşlarımız nasıl, iyi bir hikayeci midir? diye sordular. Bende iyi bir masalcı dedim. Yani şöyle, eleştirel anlamda kullanmıyorum tam tersine hakkını vermek için kullanıyorum. Aslında türk karakterinin, çocukların dünyasından başlamak üzere türkiyedeki insan tiplerinin yani bu toplumun ürettiği, Müslüman toplumun ürettiği fedakar, vefakar, vatansever insan tiplerinin en mükemmel örneklerini çizmiştir, karakterlerini, özelliklerini çıkarmıştır, çizmiştir ama işin ilginç tarafı Ömer Seyfettin yeni kurulan dünyada, yeni kurulan düzenekte herhangi bir şekilde tutunamamıştır. Tam tersine yeni bir dünya, yeni bir ulus inşa edeceksin, yeni bir millet inşa edeceksin, yeni bir kültür inşa edeceksin, yeni bir edebiyat inşa edeceksin yani bunun kurucu şahsiyetlerinden birisi Ömer Seyfettin olması lazım. Niçin Ömer Seyfettin devre dışı kaldı? Çünkü Ömer Seyfettin bu toprakların köklerinden besleniyordu, ruh köklerinden besleniyordu dolayısıyla yapılan yolculukta bu toplumun ruh köklerini kurutma yolculuğuydu. Bi şekilde roman yazıldı, meşrutiyet döneminde ki birikim ve ruhla yazıldı… Köklerden beslenen, gürül gürül akan bir gelenek var. Bizi sulayacak bir gelenek… Buradan aslında keşfedilmemiş kıtaları keşfetmeye çalışıyoruz… Tanpınar, Yahya Kemal aslında bunlar çok önemli tipler, karakterler. Cemil Meriç çok insafsızdır. Gerçekten çok çaplı bir adam. El atmadığı alan yok ve inanılmaz bir şekilde 1. Sınıf eserler vermiş bir adam ama işlenen cinayete karşı sessiz… Burada asıl işlenen cinayet üzerinde kafa yormak lazım. Bi şekilde bir taraftan aslında sahte, icad edilmiş bir edebiyat üzerinden sahte bir ulus inşası var. O başarıldı mı? Kısmen başarıldı yani bunun sonsuza dek başarılı olması mümkün değil. Köksüz ağaç meyve vermez. Köksüz bu, dayanıksız çünkü dayanaksız. Dayanakları yok yani temelleri sağlam değil dolayısıyla çökmesi kaçınılmaz. Dolayısıyla oradan edebiyat çıkmadı, oradan romancılar, büyük romancılar çıkmadı bunun arkası gelmedi. Mesela büyük romacılardan birisi Kemal Tahir’di. Kemal Tahir noldu? Lanetlendi. Kemal Tahir bu toprakların çocuklarını, çocuklarının sesini dillendirdi, onların sesi oldu o ruhunu bi şekilde yani Osmanlı üzerinden anlamaya çalıştı, anlatmaya çalıştı yani muazzam bir şekilde Osmanlı’yı yeniden tarif etti ve adam dışlandı hatta dışlandı değil aforoz edildi! Mesela 2. Bir romancı daha var o da Tarık Buğra. Tarık Buğra’yı hiç kimse görmedi. Tarık Buğra ağladı, hüngür hüngür ağladı. Yapayalnız bir adamdı. Tam yel değirmenlerine karşı tek başına savaşan Donkişot’tu adam… Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Anadolu Nuh'un Gemisidir - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Anadolu Nuh'un Gemisidir - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile 'Yol Haritası' programında Cumhuriyet'in ilk yıllarında edebiyat ne durumdaydı bu konuşuldu. Modern türk edebiyatı anlatıldı. Necip Fazıl Kısakürek'in yaptığı zihinsel devrime giriş amaçlı öncesi kabilinden çağdaş türk edebiyatı konuşuldu. Seküler Türkiye Cumhuriyeti meşrutiyet döneminde ve devlet tarafından desteklenen edebiyatın ürünüdür, dedi Yusuf Kaplan ve ilave etti, Türkiye Cumhuriyeti'ni roman kurdu. Romanın imparatorluğudur, devletidir. Türk romanının büyük isimleri cumhuriyetin kurulmasında büyük rol oynamışlardır. Yusuf Kaplan yine bu bölümde; Yakup Kadri Karaosmanoğlu başta olmak üzere. Tabi aynı zamanda tartışmıştır. Ne kadar rejimin sözcüsü gibi olsa da aynı zamanda alta alta tartışmıştır.
  • Bediüzzaman Bu Çağa Ne Söyler? - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Bediüzzaman Bu Çağa Ne Söyler? - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan Yol Haritası 'nın bu bölümünde Bediüzzaman 'ı anlattı. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e sarkan süreçte Bediüzzaman'ın yeri neydi? Cumhuriyet'te Bediüzzaman'ın etkisi şüphesiz çok büyüktü diyor Yusuf Kaplan. Ve ilave ediyor.... Ancak Bediüzzaman'ın anlaşılması yönünde büyük sıkıntılar yaşıyoruz dedi. Bediüzzaman'dan yola çıkarak film yapan, müzik yapan, sanat eseri yapan insanlar olması lazım ama yok. Şart mı, evet şart çünkü ben Itri'den yola çıkarak film yapmaktan bahsediyorum. Sinan'ın dili, Itri'nin dili ile sinema arasında irtibat kurmak lazım. Tarkovsky diye bir adam çıkıyor İncil'in dili ile irtibat kuruyor ve oradan vuruyor. Tarkovsky çok büyük bir şair kamera ile şiir yazan, felsefe yapan adam aynı zamanda. Vaaz etme anlamında negatif vaaz eden adam, ama vaaz eden adam günün sonunda. Bir manevi hakikatin telaffuzu film dili telaffuzunu yapmakta. İşin ilginç yanı şu, pat diye Bediüzzaman'dan Tarkovsky'ye geldik. İlginç yanı bu ve güzel. Ancak böyle mesafe kat edebiliriz. Biz Kant'ın, Vagner'i ve bunları anladığımızda çağı tanıma noktasında mesafe kat edebileceğiz ve çağımızı kendimiz kurabileceğiz. Dolayısıyla çağrımız çağımızı kuracak. Bediüzzaman'ın çağrısı çağını kurabilecek adam. Kendimizi küçümsüyor olmamızdan kaynaklanan sıkıntılar var, bizden adam olmaz bakış açısından kaynaklanan sorunlar var. Bediüzzaman'ın neden anlaşılamamasının kolay olmadığını anlamamız açısından size iki adam söyleyeceğim. Erol Akyavaş ve Yalçın koç. Dünya çapında en önemli düşünürlerden ama kimse tanımaz. Erol Akyavaş görsel sanatlarda neler yapacağımızı dünyaya gösteren adam kimse tanımaz. Dünya tanır ama... Bediüzzaman'ın tefekkür dili kendine özgüdür, Elmalı'dan ayrılan yanı budur. Ahmet Cevdet Paşa ile Bediüzzaman'ı karşılaştırabiliriz. Doğru karşılaştırma budur. Bediüzzaman 'ın dili; tasavvufun dili mi, kelamın dili mi, tefsirin dili mi, felsefenin dili mi? Hiçbiri ve hepsi... Kibrin olduğu yerde fikir barınamaz. Bu yüzden Bediüzzaman'dan neden çaplı insanlar çıkmıyor, sanatçılar, sinemacılar, fikir adamları çıkmıyor cevabını burada aramak lazım. Bediüzzaman'ın özellikle lemalar kitabı ilk aşama kitaplarından ve en anlaşılabilir kitaplarından birisi. Bediüzzaman, Elmalılı, Babanzade, İsmail Hakkı İzmirli, Said halim Paşa önemli adamlar.. Bu isimlerin yeniden okunması lazım. Köklere inemezseniz, göklere çıkamazsınız. Bu bölümde Bediüzzaman ile ilgili cümleler kurmaya çalıştık ile bitirdi bölüm Yusuf Kaplan. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Buna Kafa Yormamız Lazım - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Buna Kafa Yormamız Lazım - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile Yol Haritası programının bu bölümünde ikinci medeniyet krizi diye isimlendirdiği dönemi anlatıyor. Bu ikinci medeniyet krizi dönemini Tanzimat ve Meşrutiyet‘te yaşananlar olarak açıyor. Yusuf Kaplan; Yakın tarihe ilişkin çapraz okuma yapmalıyız. Tek tip okuma bizi bir yere götürmez. Tanzimat’ın bir ruh arayışı olduğunu da kabul edersek bu çapraz bir okuma örneği olur. Tanzimat fiyasko ile sonuçlanmıştır ama meşrutiyeti doğurmuştur. Bu yönü pozitiftir. Şinasi’nin Şair Evlenmesi bize Tanzimat hakkında fikir verir. Çünkü Şinasi’nin Şair Evlenmesi bizi karikatürize etmiştir. Sarayın, Şair Evlenmesi’ ne sahip çıkması da komedidir. Ve bu durum sarayın Batılılaştığının da fotoğrafıdır. Tanzimat olmasaydı meşrutiyet olmazdı. Meşrutiyet çok önemli bir nokta. Entelektüel olarak çok önemli hazırlıklar önümüze çıkıyor. Ahmet Cevdet Paşa geçiş dönemi kaygısını yaşamış ve bu duruma köklerden kopmadan karşılık vermiş çok önemli bir aydın. Batıdan gelen moderniteye karşı dimdik durabilmiş bir şahsiyettir Ahmet Cevdet Paşa. Anâsırı Vataniyye eksen alınırsa ordu mahvolur diyor Ahmet Cevdet Paşa. İttihat ve terakki batıya karşı aşağılık kompleksinin yansımasıdır. Ziya Gökalp şizofreninin zirvesidir, dedi Yusuf Kaplan ve ekledi ne yardan ne de serden geçmiştir ama ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamamıştır. Ahmet Cevdet Paşa: Osmanlı insanlığın son adasıdır demiştir. Ahmet Cevdet Paşa ikinci medeniyet krizinin Gazali’sidir. Sanatta, meşrutiyet döneminde köklerden kopuşu görüyoruz. Tevfik Fikret ile bu zirveye çıkmıştır. Entelektüel hayatta yörünge yitirilmiş değil ama sanat ve edebiyat hayatında köklerden kopuşu görüyoruz. Abduh ve Afgani üzerinden İslamcılık üzerinde ki aşağılık duygusunu görebiliriz. Bizim aydınımızda bu aşağılık kompleksi çok yoktur. Geleceğin ilimler ve bilim felsefesini ortaya koyabilmiş bir adam var orada. İstanbul’da gerçekleşen batılılaşma hareketi Osmanlı’da çevreye yansımamış. Cumhuriyet’te ise batılılaşma tüm topluma dayatılmıştır. dedi… Ve dahası bu bölümde. Gelin, Beraber Yürüyelim...
  • Ezber Bozacak Okuma Yöntemleri - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Ezber Bozacak Okuma Yöntemleri - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

    Yusuf Kaplan ile Yol Haritası programında bu hafta yine çok özel başlıklar konuşuldu. Son 150 yıllık tarihinde Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönüşümlerini yaşayan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu geçişlerde nasıl dönüşümlere sahne olduğunu ve yansımalarını kişiler üzerinden anlattı. Yusuf Kaplan bugün tarihe doğru yerden bakmadığımızı ve Alzheimer hastalığı yaşıyormuşçasına bir hafıza kaybı içerisinde olduğumuzu iddia etti. Tarihe doğru bakmanın önemini ve işin nerelere kadar gideceğini delilleriyle anlattı. Tanzimatın, meşrutiyetin ve cumhuriyetin zihinlerde ve sosyal hayatta oluşturduğu değişimleri tek tek yorumladı. Son yüz yıl içerisinde Türkiye’nin aydınlarındaki meydan okumaları Bediüzzaman’dan - Namık Kemal’e, oradan Mustafa Sabri Efendiye kadar isim isim sıraladı. Bölümün devamında ise Yusuf Kaplan doğru okuma üzerine çok önemli ipuçları verdi. Kendince geliştirmiş olduğu tekniği aktaran Yusuf Kaplan, bu tekniği uygulamanın sonucunun nerelere varacağını da ayrıntılarıyla aktardı. Gazatecilikte mevcut olarak kullanılan bir yöntem ile kendi geliştirdiği yöntemi kıyaslayan Yusuf Kaplan, birinin ne kadar eski ve hantal kaldığını diğerinin ise ne kadar yeni ve gelişmiş olduğunu maddeler halinde sundu. Birden çok başlığın konuşulduğu bu bölümü muhakkak kaçırmayın. Gelin, Beraber Yürüyelim...